Nereden aklınıza geldi, köprülere şiir yazmak?Köprüler başlı başına ilgi çekmiş, türküler yakılmış, şiirler yazılmış. Elbette beni de etkilemiştir. Köprüler üzerine şiirler yazmıştım. Köprüler birer canlı varlıklarmış gibi, onlarla söyleşerek yazıyorum. - Şiirleriniz pek çok dile çevrildi. Şiirlerin başka dillere çevrilmesi tek başına önem taşımaz. Eğer çevrildiği dilde etkili oluyorsa değer kazanır. Ben bu bakımdan mutluyum. - Günümüz Türkiye’sinde toplumsal köprülerin yeniden kurulmasına ihtiyaç var mı? Elbette. Köprüleri atmak diye bir deyim vardır ya, Türkiye o halde. Oysa insanlar, duygular ve akıllar arasında yeniden köprüler inşa edilmesine ihtiyaç var. - Toplumun köprülerini yıkarak ayrıştırma politikaları izlediği eleştirileri alan iktidarın son dönemde yine laikliği hedef almasını nasıl karşılıyorsunuz? Laikliği Anayasa’dan kaldırmak, yok olmak demektir. Bu mümkün değildir. Bu tartışmalar, suni gerilimdir. - Atatürk ve Cumhuriyet’e saldırılar nelere yol açtı? Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş dönemi değerlerini, hangi sancılardan geçilerek bu ülkenin kurulduğunu, nasıl muazzam başarılara ulaşıldığını daha iyi düşünmemize yol açtı. - Bazen deniliyor ki, “Türkiye elli yılda bile çok zor toparlanır.” Katılmıyorum. Türkiye’nin potansiyeli çok güçlü. 5 yılda bile toparlanır. Demokrasinin beşiği Batı Avrupa’da bu kavramlar biraz eskimiştir. Türkiye’de ise bu kavramlar tıpkı sosyalizm gibi yenidir. Yeter ki Türkiye bu zincirlerinden kurtulsun.

DEVRİMCİ GENÇLİK KÖPRÜSÜ

Halk insanıyla devrim arasında Çetin yollar var aşılacak. Dağlar var, dar ve dik yamaçlar Nehirler, denizler var geçilecek.   Fakat ne kadar aşılmaz görünse de Ulaşılır sonuna o yolların; Aşılır engin denizler, azgın nehirler Gelinir üstesinden uçurumların.   Kuşkusuz koşulları var bunu başarmanın Her güçlüğü aşmada gerektiği gibi; Birkaç koşul, insanca ve yalın: Akıl, sevgi, cesaret, özveri.   Zap Suyu üstüne kurulan o köprü Eseridir bütün bu erdemlerin. Kalpleri arasında bir sevgi köprüsü Halkın ve devrimci gençliğin.

DRAMA KÖPRÜSÜ

Drama Köprüsü’nden geçtim Dardı gerçekten. Suları soğuk mu Bilemiyorum Durmadı tren. Anadan geçilir Yardan geçilmez Diyor türküde Bilemem ama Geçemem kızım Dünya yıkılsa Geçemem senden

THAMES ÜSTÜNDEKİ ASMA KÖPRÜ

Thames üstünde Bir asma köprüde Eylül gezdiriyorken Parmaklarını Saçlarımda Şaşırmazdım karşılaşsaydık Dylan Thomas’la

AHLAR KÖPRÜSÜ

Adını bir şair koymuş diyorlar Bir şair, üstelik George Byron bu. Öğrendiğinde öyküsünü köprünün Dolaşırken Venedik’i gezgin ruhu.   Sesler toplanacak olsa uzaydan En çok yeri “Ah” alacaktır. Hem ünlem, hem anlam olarak Acıyı en çok o anlatır.   Altında bir su olmasa Köprü bile denmez “Ahlar Köprüsü”ne. Çevresi lahit gibi kapalı çünkü Taş duvar, taş örgü pencerelerle.   Zaten adı da buradan geliyor, Zindan hücrelerine geçit olmasından. Işığa son kez bakabildikleri Mahkumların, çıkıp sorgu odalarından.   Bir başka söylenceye göre de aşıklar Gün batarken öpüşürlerse altında Aşkları sürüp bir ömür boyu Ölümsüz olurmuş sonsuzca.   İşte aşkın ve ölümün birlikteliği “Ah” özletiyor ikisini de. Ah aşk, nasıl da içimizdesin Ah ölüm, gölgen hep üstümüzde.   Venedik’te Büyük Kanal boyunca gezinirken Geçmiş olmalıyım yakınından “Ahlar Köprüsü”nün Nasıl yanı başındaysam hep Aynı anda aşkın ve ölümün.