ÖZKAN SAÇKAN Kitabınızda A’dan Z’ye memleketin geldiği noktayı anlatıyorsunuz. Bu oldukça farklı ve ilgi çekici bir format olmuş. Neden böyle kurgulamayı seçtiniz kitabınızı? Kitaba başlarken kendi seçtiğim kavram ve olaylar üzerinden kişisel bir sözlük yazmayı istedim. Kronolojik bir anlatım sıkıcı olurdu, akademik bir çalışma da değil bu. Gazeteci olarak gözlemlediğim, ilgilendiğim konuları A’dan Z’ye başlıklar halinde anlatmanın, okur açısından daha ilgi çekici olacağını düşündüm. Bu kitabı yazarken temel derdim şuydu: Eksik ve yanlış bilgi, maalesef çok yaygın. Basın özgürlüğü gözümüzün önünde yok edilirken, buna şahit olurken yakın tarih “yeniden” yazılmaya çalışılıyor. Gerçeklerin üzeri örtülüyor, çarpıtılıyor. Kitabı biraz da bu kaygıyla yazdım. Her harf için seçtiğiniz kavramlara nasıl karar verdiniz? Gazetecilik yaparken en çok yazdığım, çalıştığım konulara, yani çevre, insan, toplum, eğitim, kültür ve siyasette yaşanan gelişmelere göre başlıklar seçip karar verdim. Mesela rakı kültüründen yola çıkıp iktidarın alkollü içki politikasını, cami ve cemevini anlatırken din özgürlüğü meselesini ele aldım. Her harfin altında farklı bir başlık açtım, tekrara düşmemek için. Ancak harfler (başlıklar) kendi aralarında da bağlantılı, ilişkili. mehvesevin2 YAZARKEN DEHŞET VERİCİ HADİSELER YAŞANDI Kitabınızı şekillendirdiğiniz süreçte ülkede de pek çok olay yaşandı, darbe girişimi gibi. Bunların kitaba yansıması nasıl oldu? Zor oldu. Yazarken Türkiye’de öyle büyük, hatta dehşet verici hadiseler yaşandı ki... Kitap da bundan payını aldı, başlıkları defalarca değiştirip yeniden yazdım. “Memleketin geldiği nokta”yı verilerle, kaynaklarla desteklemeye gayret ettim. Mesela ‘darbe’ için ayrı bir başlık açmayı düşünmüyordum; ama 15 Temmuz sonrası yaşananlar, OHAL süreci, rejim değişikliğini anlatabilmek için darbe girişimini yazmak gerekiyordu. Uzun yıllardır gazetecilik yapıyorsunuz, içinde bulunduğumuz dönemin şartlarına göre mesleğiniz nerede konumlanıyor sizce? Artık bariz bir tekelleşme ve tek seslilik var medyada, fakat farklı dönemler yaşandığı da olmuştu. Bir karşılaştırma yaparsak geçmişe ve bugüne dair neler söylemek istersiniz bu konuda? Basın, bu ülkede hiçbir zaman ideal özgürlük şartlarına erişemedi. Medya sahipliği, iktidarla ilişkiler, dolayısıyla basın özgürlüğü hep sorunluydu. Ancak AKP iktidarında basın özgürlüğünde korkunç bir gerileme yaşandı. RSF’nin her yıl hazırladığı endeksleri karşılaştırınca, 2005-2017 arasında dünya ülkeleri basın özgürlüğü sıralamasında tam 56 basamak gerilemiş bir ülkeyiz. Daha ne olsun? Üstelik benzer dramatik gerilemeler, toplumsal cinsiyet uçurumundan hukukun üstünlüğüne, her demokratik alanda yaşandı. Türkiye’nin en karanlık yılları sayılan 1990’larda dahi basında “haber yapma”nın bir önemi, ağırlığı vardı. Şimdi merkez medyaya bakıyorsunuz, hepsi Saray’dan gelen/gelebilecek olan talimatlara göre yayın yapıyor. Eleştirel ve iyi gazetecilik, ancak üç beş muhalif yayın ve internet üzerinden yapılabiliyor. Eskiye nazaran tek olumlu gelişme, sosyal medya üzerinden çok farklı sesleri, haberleri duyabilme, daha kolay ulaşabilme şansınız. Tabii isterseniz... mehvesevin EN BÜYÜK UMUT KADINLAR VE GENÇLERDE Bütün bu anlattıklarınıza, yazdıklarınıza, kitabınızda 29 harfle somutladığınız dönüşümlere rağmen dayanışma ve umut da var bir yandan. Peki, geleceğe nasıl bakıyorsunuz bu anlamda? Türkiye kaç kez çok karanlık dönemlerden geçti, bundan sonra her şey bitti denildi. Otoriter ve baskıcı yönetim, sonsuza kadar süremez. Hele bugünün dünyasında, hele Türkiye’nin bulunduğu konumda. Bilinçli vatandaşların çabası ve ısrarıyla rotayı daha özgür, eşit, demokratik bir ülkeye çevirmek mümkün. Özellikle kadınlar dayanışmayı çok iyi biliyor; farklılıklarını bir kenara bırakıp el ele durabiliyor. Ölümden değil yaşamdan yana tavır aldıklarında kimsenin diyecek bir şeyi kalmıyor. Bu anlamda en büyük umudum, kadınlar ve gençlerde... Sayfa Sayısı: 528 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi: Karakarga Yayınları