Antik çağın temelleri üzerinde yer alan Türkiye’de yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan lahit mezarlar sanatsal tasarımları ile bilim insanlarının ilgisini çekmeye devam ediyor. Değer biçilemeyen bu sanatsal mezarlar, kimi zaman şans eseri, kimi zaman da kaçak kazılarla ortaya çıkarılarak büyük tahribatlara maruz kalmış. Son yıllarda Bursa’nın İznik ilçesinde tespit edilen antik Roma mezarlığı arkeoloji dünyasında yeni bir heyecan yarattı. Sanat Tarihçisi Doğan Özgün Kolaç, SÖZCÜ HaftaSonu’na antik Roma’nın ölü gömme adetlerini anlattı.
Doğan Özgün Kolaç
İKİ TÜR MEZAR TAŞI VAR Yüzlerce yıl toprak altında kaldıktan sonra gün yüzüne çıkarılan tonlarca ağırlıktaki lahitler müze bahçelerinde ve ören yerlerinde sergilenmekte. Lahitlerin mezardan çok birer sanat eseri olduğunu dile getiren Kolaç, gizemli mezarlar hakkında şunları söyledi: “Roma nekropollerinde (mezarlık) gözlenen mezar taşları iki grup altında değerlendirilebilir: Kabartmalı mezar taşları ve düz mezar stelleri... Kabartmalı mezar taşları, kare ya da dikdörtgen şekilde yapılırdı ve yüksekliklerine göre daha geniş düzenlenirlerdi. Bazen üzerlerinde ölenin portresi ya da portre büstleri ve yaşamla ilgili figürlü sahneler bulunurdu. Genellikle iki boyutlu olan bu taşlarda ön yüze önem verilmiştir. Birbirlerinin karakteristik özelliklerini taşıyan kabartmalı mezar taşları ve mezar stelleri de mezar başlarına yerleştirilmiştir.”
Roma lahitleri, eşsiz bir tarihin izlerini taşıyor.
SOSYAL STATÜYÜ ANLATIR “Atina mezar taşlarına göre daha fazla ayrıntı içermelerine karşın, Roma dönemindeki mezar taşlarında büyük çoğunlukla sadece ölenin ve taşı yaptıranın adı ve öldüğü yıldaki yaşı ile karşılaşılmaktadır. İçerdikleri bilginin çok fazla derinlik taşımaması nedeniyle, Roma kabartmalı mezar taşları ve mezar stellerinin yorumlanması, Roma dönemi ölü gömme adetlerini tam olarak anlamamızda yeterli değildir. Roma mezar taşları ve mezarlarla ilişkili anıtlar, Roma İmparatorluğu’ndaki temel sosyal yapıyı tam olarak aydınlatmasa da toplumdaki sosyal statünün ve sosyal hareketliliğin belirlenmesi açısından önemli bilgiler vermektedir.”

Nekropoller ve bahçeler

“Romalılar, nekropollerini (mezarlık) ulaşım kolaylığı nedeniyle yolların yakınına konumlandırırdı. İçerdikleri etkileyici mezar yapıları ve eserler topluluğu ile pek çok Roma nekropolisi, ilgi odağı alanlar olmuştur. Roma dünyası ile ilgili pek çok yazıtta, nekropol bahçelerinin çiçekler ve meyve veren ağaçlar ile donatılmış olduğu belirtilmekte. Bu bahçelerde; su kuyuları, havuzları ve yemek odalarıyla mezarlığı ziyarete gelenlere farklı bir ortam oluşturulmuştur. Nekropol bahçeleri Romalıların hem bahçelere olan düşkünlüğünü hem de ölünün güzel bir bahçede yaşamaya devam ettiği inancını ortaya koymuştur.”

Roma’da defin gelenekleri de regüle edilmişti. Kuralları devlet belirliyordu

Doğan Özgün Kolaç, Roma dönemindeki ölü gömme geleneklerinin şöyle anlattı: “Ölen kimsenin sosyal statüsü, nasıl bir törenle, ne şekilde gömülüp diğer hayata geçiş yapacağını belirlemekteydi. Cicero ve Plinus’a göre inhumasyon, Roma’daki temel ölü gömme biçimiydi. Kremasyon (ölünün yakılması işlemi), inhumasyon (ölünün tek beden olarak gömülmesi işlemi) ve mumyalama, üç ana ölü gömme şekliydi.” 4 FARKLI ÂDET VARDI “Ölen kişi için yerine getirilmesi gereken âdetleri tanımlayan ’funus’ terimi dört farklı gruba ayrılmıştı; Funus Translaticum (fakir yada zengin ama halk tarafından sevilen, takdir görmüş saygın kişiler), Funus Militare (Asker kökenli kişiler), Funus Puplicum (Devlet görevinde bulunmuş bürokratlar) ve Funus İmperatorum (İmparator ve ailesinden ölen kişiler).”