Daha önce İsyan ve Asil Dede’nin Düğünü romanlarıyla sevenlerinin yüreğine bu kez sesiyle değil kalemiyle dokunan sanatçı Ege, yeni kitabı “Kedice Bir Sevda’da mizah dolu bir aşk hikayesi üzerinden sesleniyor… “Mizahın değerini tıpkı Cumhuriyet değerleri gibi kaybedince anladık “ diyen Ege, mizah siyasete geri dönse uzlaşma yollarının yeniden bulunacağını söyledi… - Kedice Bir Sevda nasıl ortaya çıktı? Pandemi döneminde başka bir hikayenin peşindeydim. Bir süre masallar okumaya başladım. 12 bin sayfalık bir kaynak vardı. Çok zorlayınca bir kenara koydum. O arada bir akşam arkadaşlarla oturmuştuk, hepsinin de kedileri vardı. Ben de bu hikayeleri yazmaya karar verdim. İlk oturduğumda 7-8 sayfa yazdım ki, çok olağan bir şey değildir. 3’üncü hafta kitap bitmişti. Çok mu acele ettim, yanlış bir şey mi yaptım diye düşünüyorsun sonra da... UZUN BİR YOLCULUK - İnsan yazdıkça daha mı çok yazmak istiyor? Benim yaşamaktan anladığım bugüne dokunmak, yarına iz bırakmak. Üretmek hayatımın anlamıyken kendimi zorlamak, sınırlarımı genişletmek, yeteneklerimi keşfetmek, içimdeki beni sevmemi ve saygı duymamı sağlıyor. Başarmak duygusunun hazzı hiçbir şeyde yok. -Edebiyat müziğe göre daha mı keyifli? Müzik hızlı üretildiği gibi hızlı tüketilen, sanattan ticarete evrilen bir olguya dönüştü. Yaygının tercih edildiği bir dünyada saygın müzik yapmak değirmenlerle savaşmaya benziyor. Müzik otuz yıldır içinde olduğum, taşını, toprağını, suyunu bildiğim bir dünya. Edebiyat ise hazırlıkları uzun süren, kılavuzlara ihtiyaç duyduğun, sürprizi bol, uzun bir yolculuk. Maceracı biri olduğumu yazmaya başladığımda anladım.
Ege yeni kitabını arkadaşımız Hande Zeyrek'e anlattı.
-Sunuş yazınızda ‘Mizahın değerini, tıpkı Cumhuriyet değerleri gibi kaybettikçe anladık’ diyorsunuz. Nasıl kayboldu mizah? Evet, kaybedince anladık. Bu yüzyılın başına kadar toplumu ortak paydada buluşturan unsurların başındaydı mizah; sinema, tiyatro, müzik, roman ve karikatür ortak değerlerimizi ve erdemlerimizi oluşturdu.. Hababam Sınıfı, Çöpçüler Kralı, Deve Kuşu Kabare, Gırgır, Fırt, Cumhuriyet modernizminin yarattığı değerlerdi. Yükselen Anadolu muhafazakarlığı, siyasetten mizahı dışladı. “İki kahkaha bir pirzola” anlayışından “karı gibi gülme” dünyasına evrildik. Bunun sokağa ve sanata yansımaları ayrışmadan öteye gitmedi. İddia ediyorum mizah siyasete geri dönse uzlaşma kanalları yeniden açılacaktır. -Halk istiyor aslında gülmeyi ama ağlayacak sebebimiz çok daha fazla sanırım? Bir Levent Kırca ya da Hamdi Alkan’ın mizah anlayışını, toplumdaki çarpıklıkları farketmemizi sağlayacak cesur şeyler yok. Oysa gülmek ve güldürmek karanlıklara karşı en güçlü direniştir.
İlk kitabını 2017'de yazan Ege, üçüncü kitabını çıkardı.
BU DÖNEM MALUM -Kitabın isminin Delice Bir Sevda şarkınızla bir ilgisi var mı? Kahramanımız Piç Tayfun, insan hayatında batırdığı ilişkisini kedi hayatında toplamaya çalışır. İmkansız, delice ama çokça da kedice bir sevdadır onunki. Alışılmadık bir hikaye olduğu için yirmi günümüz isim aramakla geçti. İki kedinin annesi Ekin Olcayto fikirleriyle destek olduğu gibi romanın isim annesi oldu. -Bir miyav ne çok şey anlatabilir hiç düşündünüz mü? Aldığın her nefesin kıymetli, sevmenin ve sevilmenin muhteşem bir eşleşme, bir toplumun kadına verdiği değerin, o toplumun uygarlık ölçüsü olduğunu anlatıyor. -Kadın erkek ilişkilerine yönelik ne anlatıyor Kedice Bir Sevda? Kahramanımız dünyadaki erkeklerin fantezisi. Bunun için çabalayan bir adam. Böyle davranarak kadını değersizleştiren bir adam. Bunun katmanları var. Başında gülüyorsun ama kadın sadece beden değildir. Bir ruhu var, karakteri var. Buna saygı duymak zorundasın. Bu insan olmanın getirisi... Kedi olduğunda insan olmayı beceren bir karakter var. Yaşadığımız dönem malum. Bir yandan İstanbul Sözleşmesi’ni konuşuyoruz, bir yandan sokaktaki şiddeti görüyoruz. Anayasa’da sözde fırsat eşitliği var.