Gülsoy, romanında Sabri Mahir üzerinden dünyanın kötülüğünü, nefreti, öteki olmayı, korkuyu, yüzleşmeyi anlatırken, aşkı ve vatanı aynı teraziye koyarak zamanın yoksunluğuna vurgu yapıyor. Romanını “Sevginin yerini öfkenin aldığı, umutların tükendiği bir dönemde Osmanlı imparatorluğundan Fransa'ya, İspanya’dan İngiltere’ye ve Almanya'ya uzanan, tüm kıyametlerin nedeni olup zamanın çökmesini sağlayan kaçak bir yolcunun gerçek hikâyesi” sözleriyle anlatan Buğra Gülsoy, Türkiye’de pek bilinmeyen ama 1900’lerde dönemini etkileyen bir kişinin izini sürüyor… Bu yolculukta tarihin içinden geçen “Birinci Kıyamet” bir kişinin değil, tüm insanlığın kıyameti oluyor. Roman, evrensel bir konuyu ele alırken yazarın kullandığı dil, akıcılık ve kurgu da okura yeni bir pencere açıyor… Edebiyatın usta ismi Zülfü Livaneli, kitabın arka kapağına yazdığı yazıda, “Buğra Gülsoy, bir ilk romandan beklenmeyecek bir kurgu ustalığı ve işlek bir dille okurlarına ilginç bir hikâye anlatıyor. Okurların sayfalar akıp giderken alacağı edebiyat tadını tahmin edebiliyorum" dedi. “Birinci Kıyamet” romanının devamı olacak olan “İkinci Kıyamet” ise çok yakında okurlarıyla buluşacak.