Kurtuluş Savaşı'nın 100. yılını kutladığımız şu günlerde gazeteci Hasan Tahsin (Osman Nevres)'in hayatını anlatan İlk Kurşun adlı oyunu yazan, yöneten ve oynayan Özgür Efe Özyeşilpınar, “Cumhuriyet ve değerlerine sahip çıkmak bir kültür, cumhuriyete layık bireyler olarak yaşamak bir sanattır” derken farklı bir heyecan yaşıyor. Tiyatro Nil'i kuran ve 27 Kasım – 4 Aralık – 11 Aralık Cihangir Tatavla Sahnesi'nde, 13 Aralık'ta Kozyatağı Kültür Merkezi Gazanfer Özcan Gönül Ülkü Sahnesi'nde, 27 Aralık'ta Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi'nde bu iki perdelik belgesel niteliğindeki oyunun perdesini açan Özyeşilpınar'la Şişli'deki Bona Cafe'de buluşarak konuştuk. Hasan Tahsin'i tiyatro sahnesine taşıma fikri nasıl oluştu, nasıl gelişti? Benim çocukluk hayalimdi Hasan Tahsin. İzmir'in eşrafından bir ailenin oğlu olarak, Kurtuluş mücadelesinin ilk kurşununu atan Hasan Tahsin'e olan hayranlığım büyüktür. Geçen yıl perde açtığım Bebeklerin Ulusu Yok adlı oyuna gelen kadim dost Yaşar Aksoy beni tebrik etmek için girdiği kuliste 'Sen Hasan Tahsin'i mutlaka oynamalısın' diyerek işaret fişeğini atmış oldu. Bana yolladığı Yürekler Selanik adlı kitabını okumaya başlar başlamaz, evet Hasan Tahsin'i oynamalıyım dedim. Sevgili hocam Gülsen Tuncer de yüreklendirince çalışmalara başladım. Kurtuluş Savaşı'nın ilk kurşununu atan bu kahramanı tanıtmak güç olmadı mı? Çok zor oldu. 1888'den 1919'a kadar geçen 31 yıla 31 ayrı hayat sığdırmış bir kişi Hasan Tahsin. Vatan ve hürriyet aşığı birisi. Haksızlığa, hainliğe, zorbalığa ve ihanete hiç tahammülü yok. Kendi gibi Selanik'te doğan Mustafa Kemal'e hayran olan bir yürek taşıyor. Mustafa Kemal'le yolları kesişmiş mi? Elbette... Mustafa Kemal, Samsun'a çıkmadan 4 gün önce (15 Mayıs 1919) İzmir'e ayak basan Yunan birliğine silahını ateşleyerek karşı çıkan ve 31 yaşında şehit olan Hasan Tahsin, söz konusu vatan olunca gözü hiçbir şeyi görmeyen bir kahraman. Mustafa Kemal'le ilk karşılaşmalarına, Talat Paşa'nın o dönemde Hasan Tahsin'e verdiği bir suikast görevi vesile oluyor. Talat Paşa, gazeteci kimlikleriyle Balkan Cemiyetini kurup Balkanları Osmanlı aleyhine karıştıran İngiliz casusu iki kardeşi öldürmesini istiyor. Tahsin, bu iki kardeş casusun izini sürüyor ve Sofya'da kaldıkları oteli tespit ediyor. O dönemde Sofya Askeri Ateşemiliteri olan Mustafa Kemal'le buluşuyorlar. Mustafa Kemal, kısa süre önce Osmanlıyla savaşmış olan Bulgaristan'da yaşanacak böyle bir suikastin, ortalığı yeniden karıştıracağını söylüyor. Bunun üzerine Hasan Tahsin beklemeye geçiyor ve daha sonra iki İngiliz casus Romanya'ya geçince de suikastı orada gerçekleştiriyor, hapse atılıyor.  Tabii ayrıntıları burada anlatmıyorum, çünkü her şey oyunda mevcut zaten. Mesleği nedir? İstanbul Darülfünun'una kayıt oluyor. Ardından Sorbonne Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun oluyor. Adalet, hürriyet ve vatan sevdalısı, Teşkilatı Mahsusiye elemanı. İzmir'e nasıl geçiyor? Sahne üzerinde Hasan Tahsin'in yer yer anlatıp yer yer yeniden yaşamayı seçtiği tüm olaylara, yerlere ve kişilere ait bir takım görselleri projeksiyon ile yansıtarak, müzik ve efektler yardımıyla da güçlendirerek seyirciyi oyunun içinde bir zaman yolculuğuna çıkarıyoruz. Romanya'da hapisten kaçıp İstanbul'a geliyor. O arada vereme yakalanıyor, tedavi oluyor. Mondros Mütarekesi'nden sonra kızkardeşi Melek'le İzmir'e gidiyor, Hukuki Beşer gazetesini kuruyor. Anadolu'ya düşmana karşı kullanılmak üzere ilk silah sevkiyatını da başlatıyor. Zaten Hasan Tahsin sahnede her şeyi ayrıntılı olarak anlatıyor: 'Ben Hasan Tahsin, biçare, mazlum, vatan sevdalısı, bu halk daima inanmayı seçmiş, tek atımlık kurşunuyla emperyalizmin yolunu kesmiş. Pek kıymetli bir başkomutan çıkmış, peşine milyonları takıp yedi düvele diz çöktürmüş. Sana can feda, canlar feda, yaşa Mustafa Kemal Paşa...' Turneler olacak mı? Tiyatro Nil henüz iki yaşında. Kendi imkanlarımızla turneye çıkmamız mümkün değil, sponsor bulmamız şart. Vatansever sanatseverlere ihtiyacımız var. Belediyelerin desteği çok önemli. İzmir belediyeleriyle diyalog halindeyiz, öncelikle geniş bir İzmir turnesi düşünüyoruz. Beş yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'ndan kovuldunuz. 19 Aralık 2014'te Fareli Köyün Kavalcısı oyununda 'kese' yerine 'kutu' deyince, 17 Aralık'ta ayakkabı kutularına konulan paralara atıfta bulunduğum gerekçesiyle sözleşmeli çalıştığım İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'ndan kovuldum. Yaşadığım bu haksızlık sonrasında bana sahip çıkan SÖZCÜ'ye teşekkür ediyorum. Belediyeye açtığım davayı kazandım, şimdi geri dönüşleri bekliyorum. Sevgili Başkanım Ekrem İmamoğlu, haksızlığa uğrayıp, tiyatrodan çıkarılanların geriye alınacaklarını söylemişti. Başkanıma inanıyorum, güveniyorum. Kendisini ayrıca Cihangir Tatavla Sahnesi'ne İlk Kurşun oyununa davet etmek istiyorum.