New York Üniversitesi’nde Davranış Bilimi ve İstatistik Profesörü olan Selçuk Şirin anne babalara rehberlik eden “Yetişin Çocuklar’ kitabının devamı olan ‘Yetişin Gençler’i birkaç ay önce çıkardı. Şirin, ‘Ergenlikten Yetişkinliğe Geçiş Kılavuzu’ alt başlığında aslında bugün tartışılan Z kuşağı gençlerini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.  Başarı hikayesiyle de gençlere örnek olan Şirin, kitapta Ardahan’ın köyünden ODTÜ’ye ve ABD’ye uzanan bilim yolculuğuna da değiniyor. Şirin’e çok tartışılan Z kuşağı gençliğini sordum. Çarpıcı analizler yaptı. ASLINDA PANDEMI KUŞAĞI... - Neden herkes Z kuşağı gençliğini tartışıyor? Kuşakları harfle bir kalıba sokma işi batı toplumlarındaki pazarlamacıların işine yarayan bir çerçeve. Ben gençleri anlamak için bu kavramsallıştırmayı pek kullanmam. Eğer illa bir kuşaktan söz edeceksek pandemi kuşağından söz edebiliriz. Tıpkı 68 Kuşağı, 12 Eylül kuşağı gibi şu an 10’lu ve erken 20’li yaşlarda olanlar gençliklerini ciddi manada ortak ve global bir kırılma anında yaşıyor. Şu an Z kuşağı dediğimiz 1997’den sonra doğanları temsil ediyor. Bu kuşak kendi özgürlüklerine düşkün, yaşanmışlığa yani bireyselliğe önem veriyorlar, kariyer anlamında anlamlı bir tercih peşindeler. Bu kuşak internetin içine doğdu, akıllı telefonlar onlarla aynı yaşta. Bu kuşak aynı zamanda hem refah bakımından hem de eğitim seviyesi bakımından gelmiş geçmiş en ayrıcalıklı kuşak. Bu kuşağın siyasal tercihleri de önceki kuşaklara göre daha bireysel. Geleneksel partilerin, geleneksel mesajların bu kuşağa ulaşması zor.
25 yıldır Amerika ile Türkiye arasında gidip gelerek birçok proje üreten Şirin, 100’ü aşkın bilimsel yayına imza attı. Şimdi de
“Yetişin Gençler” adlı eseriyle karşımızda.
KAPİTALİZMİ KÖKÜNDEN SARSIYOR - Bu gençlere kapitalizmin oyuncağı benzetmesi yapıldı... Saçmalık... Gençleri aşağılamak gelmekte olanı anlamamak demektir. Dünya tarihi boyunca gençler her zaman ilerlemeyi temsil etmiştir. O nedenle de gençlik hareketleri hep devrimcidir. O bakımdan Z kuşağı kapitalizmin değil, tam tersine bu kuşak her bakımdan kapitalizmi kökünden sarsan bir kuşak olarak tarihe geçecek. Amerika’da ilk defa bu kuşak sosyalizmi bir tercih olarak çoğunlukla tercih ediyor. Biz yetişkinler bir gezegende yaşadığımız bilincine sahip olamadık ama bu gençler biraz da global sosyal medyanın etkisiyle bu bilincin içine doğdular. - Yetişin Gençler’de ergenlikten yetişkinliğe geçişi kaleme aldınız. En zor dönem diyebilir miyiz? Ebeveynler için en zor dönem. Gençler için ise durum biraz yaşadıkları ortama bağlı. Türkiye gibi gençlerine umut vermeyen bir sosyo politik ortamda maalesef bir kuşağı kaybetmekle karşı karşıyayız. Özellikle pandeminin dayattığı ek sorunları da hesaba katarsak Türkiye’nin her şeyi bırakıp gençlerin dertlerine odaklanması gerek. Şu an ülkemizdeki genç kuşak tarihimiz boyunca elimizde olan en kalabalık grup. Bundan sonra nüfus azalıyor, yaşlanıyor. O nedenle ya bu gençleri anlayıp onlara güzel bir gelecek kurmaları için adım atacağız ya da hem bu kuşağı hem de bu yüzyılı kaybedeceğiz. Böylesine aciliyet arzeden bir noktada ben de bu kitabı bir kılavuz olarak kaleme aldım. Amacım hem gençlere hem gençleri dert eden evebeynlere, eğitimcilere ve yöneticilere somut uygulanabilir çözümler sunmak. 10 yaşından 25 yaşına kadar geçen süreçte bir gence nerede nasıl hangi araçlarla yarımcı olunacağını kitapta sunmaya çalıştım. TEK BAŞINA YETİŞMİYORLAR - Kitapta gençleri anlamak için ekosistemi anlamak gerek diyorsunuz... Maalesef bizde bazen çocuk gelişimi bireysel ve zamandan ve mekandan kopuk bir uğraş olarak algılanılıyor. Bu çok eksik bir bakış açısı. Çocuklar tek başına yetişmiyor. Çocuklar bir fanusta yetişmiyor. ‘Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy gerek’ atasözünü işte bu yüzden çok seviyorum. Burada köy dediğimiz ekosistem, yani sosyal politik ortam. İşte bu noktada iyi ebeveynliğin ilk kuralı iyi bir yurttaş, bilinçli bir seçmen olmaktır. Çünkü ülkenin gidişatı en çok gençleri etkiliyor. Eğitim politikası, istihdam politikası en çok çocuklarımız etkiliyor. Bütün bunlara karışmadan ben çocuğumu yetiştireceğim demek biraz başını kuma gömmek demek. YAPILAN ATAMA POLİTİK... - Boğaziçi’nde yaşananlara yorumunuz nedir?  Çok üzgünüm. Boğaziçi sadece orada okuyanların değil bu ülkenin milli bir değeridir. Orayı hırpalamak, sadece orada okuyan ya da ders verenleri değil tüm ülkeyi yaralar. Bunu sadece itibar olarak söylemiyorum, sofradaki ekmek olarak da söylüyorum.  Yapılan atama politik olduğu için bu söylediklerim boşlukta kalacak ama inanın bu atamaya alkış tutanlar da bir gün gelecek faturayı görecek. Bu çağda araştırma geliştirme olmazsa başka ülkelere mahkumsunuz. Araştırma ve geliştirmenin olması için de üniversitelerin özgür ve bağımsız olması gerek. Özgürlük yoksa sefalet vardır. 18 yaşında biat etmekten başka bir şey bilmeyen bir gencin ne kendisine ne ülkesine bir faydası olur.

GENÇLERE AĞIR FATURA BIRAKIYORUZ

- Türkiye’deki gençlerin mutsuz olduğuna değinmişsiniz. Bu mutsuzluğun kaynağı nedir? Son bir yılda elime geçen pekçok araştırmada ortaya çıkan basit bir realite var: Gençlerimizin ezici çoğunluğu sağlıklı ve mutlu bir hayat kurmak için başka bir ülkeye yerleşmek istiyor. Buradaki yükleme dikkat. Başka bir ülkeye gidip okuyup geri gelmek, ya da orada geçici olarak kalmak değil, oraya yerleşmek istiyor. 60’larda Almanya’ya gidenler bile geri gelmek için gidiyordu. 90’larda benim gibi gidenler eğitim alıp gelme hayaliyle gitti. 2020’de ülkenin en iyi yetişmiş gençleri başka bir ülkeye yerleşip bir daha geri gelmek istemiyor. İşte beni umutsuzluğa iten tablo bu. Ne ettik de bu gençler ülkeyi terketmeyi tek çare olarak görüyor? Hepimizin üstünde durması gereken soru budur.
25 yıldır Amerika ile Türkiye arasında gidip gelerek birçok proje üreten Şirin, 100’ü aşkın bilimsel yayına imza attı. Şimdi de “Yetişin Gençler” adlı eseriyle karşımızda.
- Atatürk’ün “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız” sözüne dayanarak biz gençlere ne bırakıyoruz? Gençlerimize ağır bir fatura bırakıyoruz. Bu fatura keşke sadece ekonomik olsaydı. Değil, onlara aynı zamanda kamplara ayrılmış bir toplum bırakıyoruz. O nedenle gençler bu tabloya bakıp umutsuzluğa kapılıyor haklı olarak. Bizim bir an önce kendimize gelip bu tabloyu değiştirmemiz gerek... - Hayat hikayenizle siz de gençlere rol modelsiniz. Onlara tavsiyeniz neler olur? Sözünü ettiğimiz bütün bu sorunlar insanların ortaya çıkarttığı bir tablo ve istersek değiştiririz. Bu anlamda ilham vermesi için kitapta idam fermanıyla aranan Mustafa Kemal’in 1919’da Erzurum’da bir gece yarısı arkadaşına hayallerini nasıl tek tek yazdırdığını anlattım. Koşullar zor deyip kenara çekilen hiç kimse tarihte kalıcı bir iz bırakmadı. O nedenle bu kadar kaynak içinde oturup aman koşullar çok kötü kenara çekilelim diyemeyiz. Bu ülkeye her birimizin borcu var. Elimizden gelenin en iyisini yapmak için gayret edecek, özellikle çocuklarımız ve gençler için yaşanır bir ülke kurmanın yollarını arayacağız.