Eskiden Ermeni Vakfı'nın olduğu, Bab Kafetarya ile büyük prodüktör rejisör Nevzat Pesen'in firması Pesen Film'in bulunduğu 68 adımlık küçük bir sokak, Türkiye sanat tarihine yön verdi. O sokağın adı Yeşilçam'dı... Anadolu'dan gelen yüzlerce genç, artist olmak için sokağın her santimetresini ezberlemişti. Kimisi başarılı oldu, kimisi hayal kırıklıklarını sırtına yükleyip köyüne döndü. Başaranlardan birisi, aylarca sokaktaki kahvede yatan, arkadaşlıklar, küskünlükler, serserilikler, başarılar ve başarısızlıklar gören Öztürk Serengil'di. Yeşilçam'a rengini veren en büyük figürlerden birisiydi o... ozturk3 BASINLA YILDIZI HİÇ BARIŞMADI Çocukluğunu haytalıklarla geçiren Öztürk, gün gelecek büyük bir star olacaktı. Hayatında hiç alkol almadı. Aklı fikri sinemadaydı. Öyle ki, bazı zamanlar derslerde kafasından çevirdiği filmleri gerçekle karıştırıyor, anlamsız hareketler yaptığı için öğretmenlerinden dayak yiyordu. Basınla yıldızı hiç barışmadı. Basınla arasında her daim soğuk savaş vardı. Annesi ve kız kardeşleriyle çekilen fotoğraf, gün gelecek 'Öztürk yeni sevgilileriyle' başlığıyla basılacaktı. Adalet Partisi yanlısıydı... Sağcı ve milliyetçiydi. O günlerde her sağcının komünistleri ve solcuları vatan hainliği ile suçladığı günlerdi. Öztürk de onlardan birisiydi ve şöyle diyordu: "Elhamdülillah puşt değilim, pezevenk değilim, komünist değilim, vatan haini değilim..." ozturkkKUMARDA 200 MİLYON KAYBETTİ Aynı zamanda açık sözlüydü. Annesinin "Dik kafalı olma, başı eğik ol!" nasihatine, "Yıllardır değişmeyen, düşündüğünü söyleme hastalığı vardır bende" şeklinde cevaplıyordu. Sözünü hiç sakınmaması yüzünden başına büyük işler açmıştı açmasına ama, zaaflarını da dile getirmekten çekinmiyordu. "Küfürbazım, serseri ruhluyum, illa para vererek yattığım karıdan zevk alırım" diyecek kadar işi ileri götürebiliyordu. Bir de kumara düşkündü. Kumarda 200 milyon lirasını kaybetti. TALİH YÜZÜNE GÜLÜYOR Bir gün yine oyuncu seçmek için kahveye gelenlerden birisinin gözüne girmiş ve dönemin efsane isimlerden Cahide Sonku'yla görüşmek için randevu almıştı. Sonku, onunla yüz yüze değil, hoparlörden konuşmuştu. Ağrına gitmişti Öztürk'ün... "Türkiye'de herkes sinema artisti olabilir" diyordu... Sahneye çıkıp, bir yerlerini açmak şarttı... Feri Cansel'i de örnek gösteriyordu. FİKRET HAKAN İLE SEMİRAMİS PEKKAN'IN İLİŞKİSİ En yakın arkadaşları Suphi Kaner ile Bumin Çıtanak'tı (namıdiğer Fikret Hakan). Onlarla ilgili hikayelerinde de sözünü sakınmıyordu Öztürk... Fikret Hakan'ı da kendisi gibi 'kadınlara düşkün' olarak tarif ediyordu. Öyle ki, Fikret daha 14 yaşında Semiramis Pekkan'la birlikte olup, başına iş açmıştı. Sonradan Türkiye'nin starı olacak Semiramis'in albay babası Rıdvan Pekkan da Fikret'in peşine düşmüştü... Ardından evlendiklerini de yine Öztürk anlatıyordu. Suphi ve Fikret'e sonradan darılacaktı Öztürk... Ama onların yardımına koşmaktan da geri kalmayacaktı. Ekrem Bora'yla birlikte gittiği Alman gezisinden de istihza ile söz ediyordu. Ekrem Bora'nın çatpat İngilizcesi ile nasıl kadınları evlilik vaadiyle kandırıp birlikte olduğunu da Öztürk açıklıyordu... fikrethakansemiramispekkan MEVHİBE İLE EVLENİYOR Askerden döndükten sonra Türkiye'nin ilk oda tiyatrosu olan Mücap Ofluoğlu Oda Tiyatrosu'nda bir oraya bir buraya koştururken, sonradan evleneceği Mevhibe, burnuna kadar bir tabak uzatıp, "Bugün doğum günüm, siz de pastadan almaz mısınız?" diye sormuştu. Tesadüf oydu ki Öztürk'ün de doğum günüydü: 2 Mayıs. Mevhibe'nin ailesi bu evliliğe karşı olmasına rağmen 1958'de evlendiler. Babası vali olan Mevhibe, Öztürk'ü çekip çevirmeye başlamıştı. Mevhibe enteresan bir kadındı. Özdemir Asaf, Lavinia şiirini ona yazmıştı. Deli gibi aşıktı Mevhibe'ye... Mevhibe ise hayatında en çok İlhan Selçuk'u sevmişti... mevhibe BİR YILDA 14 FİLM ANLAŞMASI YAPTI İşler rayında gidiyordu. ABD'lilerin çekeceği 'Karasu' için Lale Oraloğlu onu çağırıyordu. Rolü kapmıştı. Hayatının virajını dönüyordu. "Çocukluğumdan beri hiçbir olay yoktu ki beni böylesine mutlu kılsın" sözleriyle anlatıyordu o anı. İsmi hızla film çevrelerinde yankılanmaya başlamıştı. 1958'in sonuna kadar 14 film anlaşması yapmış ve talihi dönmüştü. Filmin galasında omuzlara alınmış, 'Öztürk Serengilliği'ni ilan etmişti. Başarmıştı! TİYATRO'YU VE MEVHİBE'Yİ KAYBEDİYOR Sinema onu şöhrete taşımıştı ama onun gönlünün bir yarısı da tiyatrodaydı. Şehir Tiyatroları'ndan da atılması, o aşkın sonucuydu. Günlerce çalıştığı bir oyunda son gün oynamadığını öğrenmişti. Onu oyundan kovan Ulvi Uraz'dı. Zaten yıldızları da hiç barışmamıştı. O kadar sinirlenmişti ki, kendisini tutamayıp, Uraz'ın suratına bir fiske tokat attı. Bu tokat onun Şehir Tiyatroları'ndan kovulmasına neden oldu. Uraz, onu tiyatrodan koparmıştı belki ama, o da Uraz'ı sinemadan silmişti. Altın yıllarla birlikte özüne dönmeye başlamıştı Öztürk... Şöhretin verdiği güvenle kendisini 'adam' eden Mevhibe'yi aldatıyordu. Üniversite öğrencisi Dilek'e tutulmuştu. Önce karısı bunu mazur görmüştü ama sonunda dayanamayıp, onu terk etmişti. ozturk2 DİLLERE DOLANAN KELİMELER Sanat hayatında birçok dönüm noktası bulunuyordu. Almanya'da bir barda Twist dansını öğrenmesi de o dönüm noktalarından birisiydi. Dansı Fikret Hakan'la birlikte öğrenmişlerdi, ama Öztürk'ün mizacı dansa daha uygundu. Twist'in Türkiye'deki öncüsüydü. O dansı yapması için ek ücret alıyordu. Adı 'Twist Kralı'na çıkmıştı. Sadece dansıyla değil, 'Yeşşee', 'Abidik Gubidik', 'Bebem', 'Şepkem', 'Bilekis' gibi kelimeler de Öztürk'le özdeşleşmişti. Koca bir toplum onu taklit ediyordu. ahmettariktekceYEŞİLÇAM'IN ÖZÜ: VEFASIZLIK Yeşilçam'daki idollerinden birisi de Ahmet Tarık Tekçe'ydi. Tekçe birinci, o ikinci adamdı. Ancak Tekçe'nin kaşesi oldukça azdı. Öztürk'e "Menajerim olur musun?" teklifini götüren Tekçe, "Evet, olurum" cevabını almıştı. İlk işte inanamayacağı kadar iyi paraya anlaşmışlardır. Ama Karabük'te Filiz Akın, Türker İnanoğlu, Tekçe ve eşi trafik kazası geçirmişti. Ankara'ya nakledilmesi gerekiyordu. Öztürk, tekrardan elini taşın altına soktu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'dan rica etti. Tekçe'yi Hacettepe'ye naklettiler. Ancak vücudu dayanamadı ve orada vefat etti... Kötü adam rollerini kendine has bir karakterle oynayan Tekçe, ölümünden sonra unutulmuştu. İşte, Yeşilçam'ın özü de buydu: Vefasızlıktı. 'ÖZTÜRK SERENGİL'İN VE YEŞİLÇAM'IN ANILARI' SERİSİ AŞAĞIDA... [old_news_related_template title="Öztürk Serengil: Zeki Müren'i hiç sevemedim" desc="Yeşilçam'ın efsanesi Öztürk Serengil, her zaman arkadaşlarının yardımına koşan, şamatayı seven bir yıldızdı. Münir Özkul'a el uzattı, Ajda Pekkan'a ilk plağını doldurttu. Tek dostu Müjdat Gezen'di. Ona da yardım edenler oldu. Kızı Seren henüz 20 günlükken hastalandı. Onu kurtaran isim ise Gönül Yazar'dan başkası değildi..." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/05/serenserengil2.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/ozturk-serengil-zeki-mureni-hic-sevemedim/"]