Bir tarihe adım atmanın farklı heyecanını yaşıyor bu dükkana girenler. Bergamutlu, çilekli, naneli, güllü akide şekerlerinin renkleri, ahşap kaplamalı vitrinlerde duran çeşit çeşit lokumlar, helvalar, içinde reçel olan 190 yıllık bakır kaplar ve dükkana adeta sinmiş olan hoş ve tatlı bir koku sarıyor her yanımızı... Sakızlı lokumun, zeytin reçelinin siparişle yapıldığı bir mekan. Tam 93 yıl önce Fikri Dörtler'in, kardeşi ve bir arkadaşıyla birlikte Galatasaray'da Balıkpazarı'nda açtığı Üç Yıldız Şekerleme dükkanındayız. Bu kapı o günden bugüne kadar hiç kapanmamış. Üst katta imalatı, alt katta satışı olan bu tarihi şekercinin ikinci kuşak sahibi Feridun Dörtler ile oğlu Altuğ Dörtler ilk günkü gibi disiplinli ve titiz çalışmalarını sürdürüyorlar. Galatasaray Lisesi mezunu, Galatasaray Divan Kurulu üyesi ve bir dönem Sarı Kırmızılı formayı giyerek efsaneler arasında top koşturmuş olan 85 yaşında Atatürkçü Feridun Dörtler'le Şeker Bayramları'nı, şekerciliği ve Galatasaray'ı konuştuk. Şeker Bayramları'yla ilgili neler söylemek istersiniz? Bayramlar bir zamanlar insanlar için ortak bir mutluluk kaynağı olurdu. Ne yazık ki artık bayram, tatil olarak algılanıyor. Bir bakıyoruz bayram 9 güne çıkarılmış. Şekerci mesleği sahipleri olarak bundan rahatsız oluyoruz. Çünkü adı üstünde Şeker Bayramı. Ancak adı artık Tatil Bayramı oldu. O eski bayramlarda bu dükkanın içinde ve dışında izdiham yaşanırdı. Şimdi hepsi anı oldu, mazide kaldı. Her şey güzel olacak diye bekliyoruz. Beyoğlu da o eski Beyoğlu değil... Beyoğlu'nda her yer iş yeri oldu.. Bu dükkanın müşterileri bir zamanlar sadece Türkler değildi. Rum, Ermeni ve Musevi vatandaşlarımız da gelirdi. Cihangir'de doğdum, onların çocuklarıyla büyüdüm. Ben hala babamın aldığı evde yaşıyorum, şanslıyım. Sokaklarda, avlularda, arsalarda oynardık. O Rum, bu Ermeni gibi ayrım yapılmazdı, arkadaş arkadaştı bizim için. Makbul olan arkadaş, mızıkçılık yapmayanlardı. Önce iyi insan olmanın önemini biz daha çocuk yaşlarda öğrendik. Sonra her şey değişti mi? Sonra büyük bir rüzgarla her şey savruldu yok olup gitti. 6-7 Eylül'de, mübadelede, Kıbrıs olaylarında Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldılar. 6-7 Eylül olaylarında burada mıydınız? 1955'teki 6-7 Eylül olaylarını bu dükkanda yaşadım. 'Atatürk'ün Selanik'teki evi bombalandı' dediler. Öğlen saatlerinde öğrenciler yürüdü, slogan attı. Sonraki saatlerde işin rengi değişince hemen babamı eve gönderdim. Gözü dönmüş kalabalıklar çıktı ortaya. Balıkpazarı'ndaki Ermeni, Rum ve Musevi esnafın dükkanları yağmalandı, talan edildi. Tam anlamıyla vahşetti yaşanan. Daha sonra Başbakan Adnan Menderes, İstiklal Caddesi'ne geldi. Şayet o isteseydi bu talana engel olabilirdi, olmadı. Beyoğlu'nun renkleri o iki gün içinde bir daha canlanmamak üzere solup gitti. 1964 ve 1974'teki Kıbrıs olayları ise her şeye tuz biber ekti. 2003 yılında yanı başımızdaki İngiliz konsolosluğu patlaması ve yine en son İstiklal Caddesi'ndeki patlamalardan sonra artık buranın yerlisi bile bu semte gelmekten çekinir oldu Yüksel Bey. İstanbul'dan gitmek zorunda kalanların çocukları, torunları zaman zaman uğruyorlar dükkanıma. Selam getiriyorlar, selam yolluyorum onlarla. Üç Yıldız Şekerleme'nin kısa tarihini sizden öğrenelim... Dükkanın 93 yıllık bir tarihi var. Tevellütü ise 250 yıllık... Her iki dedemin sülalesi de Rumeli'den. Babamın babası Ahmet Fikri tatlıcılık yapıyor. 1870'lerde başlıyor tatlıcılığa. Kastamonu'da İnebolu'ya yerleşiyor. Babam askere gidip önce I. Dünya Savaşı, sonra Kurtuluş Savaşı'na katılıyor. Sağ salim dönüp gelince tatlıcılığa devam ediyor ve İnebolu'dan İstanbul'a geliyor. Babam, amcam ve bir arkadaşları günümüzden 93 yıl önce 1926'da bu dükkanı açıyorlar. 1955'ten bu yana bu dükkandayım. Çünkü, babamla birlikte çalışan ağabeyim Fahri Dörtler öldü. O hayata veda edince babamı yalnız bırakmamak için onun yanındaki yerimi aldım. Reçelleriniz, akide şekerleriniz, lokumlarınız... Bunlar ilk günkü lezzetlerinde, ilk günkü kalitesinde... Buna çok dikkat ediyoruz. Bergamutlu, çilekli, naneli, portakallı, susamlı, güllü, limonlu ve tarçınlı akide şekerlerimiz var. Reçellerimizin meyvelerini mevsiminde alırız, malzeme kalitesine dikkat ederiz. Bazı özel müşterilerimiz için zeytin reçeli, patlıcan reçeli, karpuz reçeli, ceviz ve limon reçeli yapıyoruz. Kavanozda ve açıkta reçellerimiz vardır. Onları sakladığımız kazanlar 190 yıllıktır. Şekerciliğin bir efsanesi de Hacı Bekir'dir... (Hacıbekir deyince ayağa kalkıyor, düğmelerini ilikliyor ve öyle konuşuyor) Hacı Bekir çok önemli bir isimdir, onlara saygım sonsuzdur. 250 küsur yıldır aynı aile şekercilik yapıyor. Bu çok muhteşem bir olaydır. Onlar bir numaradır. Hacıbekir için 'Ala ülala' derler, bize 'ala' desinler yeter...
Oğlu Altuğ Dörtler ile...
Bazı profesörler "Şekerden uzak durun" diyor... Son yıllarda şekerden, tuzdan, undan kaçınılıyor. Oysa siz şayet sağlıklıysanız ve azı karar çoğu zarar kuralına uyuyorsanız mesele yoktur. Ölçü dahilinde çocukların şeker yemesine engel olmamak gerekir. Oğlum Altuğ Dörtler'in zorlamasıyla reçellerimizdeki şeker miktarlarını azalttık. Elma suyu konsantresi, meyve ve limon suyundan oluşan karışımlarla yaptığımız reçellerimiz çok beğeniliyor. Ağabeyiniz Fahri Bey ölünce babanızı yalnız bırakmamak için onun yerini alıp bu şekerci dükkanına geldiniz. Oysa siz Galatasaray'da top koşturuyordunuz... O zaman şekerden futbola geçelim. Ben futbolu çok sevdim. Galatasaray Lisesi'ne başlayınca jimnastik hocamız Mehmet Ali Gültekin vardı. 1947-48 yılındaki sınıf maçlarında beni izleyince Galatasaray Yıldız Takımı'na aldı. Böylece futbola başladınız... Ben önce mahallemizin takımı Cihangirspor'da oynadım ve lisanlı oldum. Galatasaray Lisesi'ne giderken 1953 yılında benden iki sınıf büyük olan efsane Galatasaraylı Coşkun Özarı ile tanıştım. İlk lise maçında beni takıma sol açık olarak aldı ve Şeref Stadı'nda Galatasaray formasıyla ilk maçıma çıktım. Coşkun Özarı beni o maçta çok beğendi ve o hafta en büyük rüyam gerçekleşti, Galatasaray takımıyla antrenmana çıktım. Özarı beni Gündüz Kılıç'la tanıştırırken dizlerimin bağı çözüldü. İlk maçınız... Yine aynı yıl (1953), Galatasaray'la maç yapmak için İstanbul'a Sarayova takımı gelmişti. Gündüz Kılıç beni takıma aldı. Mithatpaşa Stadı'nda ilk kez 15 bin kişinin önüne çıktım. Katran kazanına girmiş gibi oldum. Ancak takıma uyum sağlamayı başardım. Kalede Turgay Şeren vardı, İsfendiyar ağabeyim vardı, Muhtar Tunç Altan vardı, Sarı Muzaffer vardı, Doğan Koloğlu vardı... Bunlar dönemin ilahlarıydı. Bir gol kaçırdım ama maçı 3-2 kazanmayı başardık. Sonraki maçlar... İlk 11'de oynadığım iki maç vardır İzmir'de. Birisi Yün Mensucat'a diğeri Altay'a karşıydı. Teknik direktörümüz Gündüz Kılıç'tı. Galatasaray'da 11 numaralı formayla çıktım sahaya. Müthiş bir heyecan ve mutluluktu bu. 1954'te Galatasaray'ın Karadeniz turnesi oldu. Gündüz Kılıç beni kadroya almıştı. Babamdan izin alıp bu turneye katıldım. Lefter'le karşılıklı oynadınız mı hiç? Emniyet'te top koşturduğum dönemde Fenerbahçe'yle maçımız oldu ve Lefter'e karşı oynadım. O gün çok heyecanlı ve aynı oranda dikkatliydim. Lefter'in kalitesi ve kumaşı belliydi. Şiir gibi oynardı topu. O maçta ona faul yapmamak, topuna girerken onu incitmemek için aşırı özen göstermiştim. Herkesin saydığı, sevdiği önce insan sonra futbolcu olan birisiydi. Lefter'i sevmek için Fenerbahçeli olmaya gerek yoktu. Tıpkı Metin Oktay'ı sevmek için Galatasaraylı olmaya gerek olmadığı gibi. Kimileri onun Rum olduğunu söyleyerek ayrımcılık yapmaya kalktılar ama onun en büyük sevdası Türkiye'ydi hep. Yunanistan – Türkiye maçında Lefter ay yıldızlı formayla gol atınca, uzun yıllar Yunanistan'a girmesine izin verilmemişti. Onun iki damadı da Türktür. 2018-19 Lefter Küçükandonyadis sezonunda Galatasaray şampiyon oldu. Şeker Bayramı'yla katmerlenen böyle bir şampiyonluk daha önce yaşandı mı hiç? Bu yıl çok zor bir şampiyonluk kazandı Galatasaray ve Şeker Bayramı'yla örtüşen duble bir mutluluk oldu. Yıllar önce yine böyle bir bayram arifesindeydik ve sanırım 1956 ya da 57 olabilir. Fenerbahçe'nin şampiyonluğu da o yıl bayrama denk gelmişti. O yıl da onlar bize bayramı yaşatmamıştı (gülüyor). Yıl 1954... Galatasaray – Altay maçından önce futbolcular bir arada. Fotoğrafta Teknik Direktör Gündüz Kılıç, Turgay Şeren, Coşkun Özarı ve Feridun Dörtler var. Yıl 1956... Galatasaray'dan sonra Emniyet forması giyen Feridun Dörtler, Lefter'e karşı oynadığı Fenerbahçe maçının seramonisinde. Yıl 1955... Feridun Dörtler, Emniyet takımının İstanbulspor'la Mithatpaşa Stadı'nda yaptığı maçta oynadı.