Dünyanın en büyük İslam Mezarlığı olan ve Anadolu'nun Orhun Abideleri olarak da nitelendirilen Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda taşlar büyük bir özenle temizleniyor. Çok hassas, teknik ve bir o kadar da sabırla temizlenen mezar taşları, gelecek kuşaklara kazandırılmaya çalışılıyor. Buradaki temizlik çalışması sadece mezar taşlarının okunabilmesi için değil, likenlerin (taş üzerindeki ot ya da yosun) taşa verdiği zararı ortadan kaldırmak amacıyla da yapılıyor. Boyları 4 metreyi aşan, üzerindeki yazı ve şekillerle her biri sanat eseri niteliği taşıyan mezar taşlarını bünyesinde barındıran tarihi Selçuklu Mezarlığı'ndaki çalışmalar, Kazı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Kulaz başkanlığında yürütülüyor. Kulaz, "Uzun zamandır çalışıyoruz ama son dönemde yaptığımız iki tür çalışma var. Birincisi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı adına yaptığımız çalışma. Bu çalışma kapsamında zemin düzeltme, çevre düzenlemesi ve restorasyon ağırlıklı olarak yapıyoruz. Daha önce Rus işgali sırasında Ahlat-Tatvan yolu olarak kullanılan ve mezarlık alanı içinden geçen yolun yaptığı tahribatı büyük oranda gidermeye çalışıyoruz. İkinci çalışmamızsa Türk Tarih Kurumu (TTK) adına yapıyoruz. Bu da TTK'ya proje kapsamında vaat ettiğimiz 50 tane mezar taşının likenden arındırılması ve yine bu proje kapsamında 50 tane mezar ve sandukanın tümlenmesi ve blokajlarının yapılmasıdır. Çünkü mezarlık alanda mezarlar büyük oranda tahribata uğramış; şahideler, sandukalar ya çökmüş ya da sağa sola savrulmuş. Biz bunları restore ederek mümkün olduğunca uzun ömürlü hale getirmeye çalışıyoruz" dedi. Ahlat'ın Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen  Kulaz, sözlerine şöyle devam etti: "Ahlat'ın özellikle Selçuklu döneminde Bizans ile yapılan Malazgirt Savaşı sonrası kazandığı önem ve Orta Asya'dan buraya yapılan göçler buranın önemini daha da arttırdı. Bu kapsamda Ahlat özellikle orta çağda birçok kültüre ev sahipliği yaptı. Bu kültürlerin tamamı bir miras ve iz bıraktı. Bugün mezar taşları, camiler, kümbetler, kaleler, hamamlar ve türbeler bunların canlı tanıklarıdır. Dolayısıyla biz bunları kültür mirasının da ötesinde Anadolu'nun tapu senedi gözüyle bakıyoruz. Son dönemlerde ziyaretçi sayısında da çok artış oldu." (İHA)