Mehmet ANDAÇ - ÇANAKKALE Şerife Bacı 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü ilk aylarında sırtında çocuğu, önünde kağnısı ile İnebolu' dan Kastamonu'ya cephane taşırken, Kastamonu Kışlası önüne kadar gelmiş, mermileri ve çocuğunu korumak uğruna donarak şehit olmuştur. Bugüne kadar tarih kitapları Şerife Bacı'nın sadece bu hikayesini anlatılır. 'MANZARA KARŞISINDA GÖZYAŞLARINI TUTAMADILAR' Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay ise Şerife Bacı'nın çok az kişi tarafından bilinen hikayesini ilk kez sozcu.com.tr'ye anlattı. Atabay, o gün Kastamonu Kışlası’nda yaşananları şu sözlerle tarif etti: “Durumu gören ilk şahıs hemen Menzil Mıntıka Müfettişliği’ne haber verdi. Devrekânili Cemil Çavuş ve Beşiktaşlı Rıfat Çavuş hemen olay yerine koştular. Olay yerine gelen Rıfat Çavuş öküzleri koşarken, Cemil Çavuş da şehidin üzerindeki karları temizliyordu. Gördükleri manzara karşısında her iki çavuş da gözyaşlarını tutamamışlardı. Şehit olan kadını kolları ve ayaklarından tutarak kaldırırken yorganın altından bir çocuk ağlaması duyuldu. Bu çığlık şehit olan o kahraman Türk kadının küçük kız bebeğiydi. Hemen iki çavuş şehit anneyi bir tarafa bıraktılar yorganı açtıklarında otlara sarılı top gülleri arasına yerleştirilmiş çulların arasında kundaklı bir kız çocuğu uykusundan uyanmış ve anne sütüne muhtaç olduğu için ağlamaya başlamıştı. Cephanesi ve yavrusu için kendini feda eden bu kahraman Türk kadını, Kastamonu Tümen Komutanlığı’nın önüne getirildi. Tümen Komutanı Osman Bey gözleri yaşlı olarak; “Türk kadını, dünyada misli bulunmayan kahraman bir anadır. Arkadaşlar!.. İstiklal Harbini kazanacağımızın en büyük delili, işte önümüzde yatan, biri ölü, biri diri, kutsal bu iki varlık ve benzerleridir” diyebildi.”
Dr. Mithat Atabay
O günden hemen sonra Şerife bacının bebeği belediye tarafından süt anne sağlanarak korumaya alındı. Devrekanili Cemil Çavuş’a ise şehidin kimliğinin belirlenmesi için görevlendirildi. Köy köy gezen Cemil Çavuş, Seydiler köyüne geldiğinde Şerife Bacı’nın benli başörtüsünü buradakilere gösterdi. Köy halkı genç anneyi tanıyarak ağlamaya başladı. Cemil Çavuş köyü bulmuştu fakat bu durum devlet kayıtlarına geçmediği için Şerife Bacı’nın adı uzun yıllar öğrenilememişti.
Şerife Bacı'nın kimliğini ortaya çıkartan gazi Yüzbaşı Nurettin Peker.
'İSMİ 51 YIL SONRA ÖĞRENİLDİ' Tarihçi Mithat Atabay, 6 Haziran 1972 yılında, ölümünden 51 yıl sonra Şerife Bacı’nın isminin öğrenildiğini söyledi. İsmi dönemin Kaymakam Vekili Mustafa Nurettin Peker’in bir röportaj esnasında açıkladığını belirten Atabay şunları söyledi: Mustafa Nurettin Peker, askerlikten ayrıldıktan sonra otuz yıl kadar Kastamonu’nun nahiye ve kazalarında nahiye müdürü ve kaymakam vekili olarak görev yapmış bir insandı. 6 Haziran 1972 yılında kendisi ile röportaj yapan Mustafa Baydar, olayı hatırlattığında Nurettin Peker, şehit annenin isminin tespit etmek ve küçük kıza ne olduğunu öğrenmeyi kendisine “milli bir vazife” olarak gördüğünü belirterek şunları dile getirmişti:“Şehit Türk anası, Kastamonu Vilayeti Devrekâni Kazası Seydiler Nahiyesinin Satı Köyü’nden Şerife’dir. Şerife’nin kağnı arabasında ağlayan yavrusunun ismi de Sıdıka’dır. Sıdıka birkaç yıl önce ölmüştür.” O günden sonra resmi kayıtlara Şerife Bacı’nın adı eklendi. Tüm Türkiye vefatından 51 yıl sonra Şerife Bacı’nın ismini öğrenmiş oldu. Onun ve diğer gönüllü kahramanların adını yaşatmak üzere Prof. Dr. Tankut Öktem tarafından 1990 yılında Kastamonu Cumhuriyet Meydanı'na Şehit Şerife Bacı Anıtı yapıldı.