Babası Şaban Göksoy'un Kasımpaşa'daki fotoğraf stüdyosunda mesleğe başlayan ve zaman içerisinde çektiği fotoğraflarla bir döneme damga vuran fotoğraf sanatçısı Yaşar Göksoy nam-ı diğer Stüdyo Yaşar, içinde bulunduğumuz gün yakınları ve dostları tarafından Kulaksız Mezarlığı'nda sonsuzluğa uğurlandı. Hayatı boyunca milyonların tanıdığı şarkıcılarla ve oyuncularla yakın dostluklar kuran ve onların en özel fotoğraflarını hayranlarına ulaştıran Yaşar Göksoy ile Sözcü için bir röportaj gerçekleştirmiştik. İşte usta fotoğraf sanatçısı Yaşar Göksoy'un arkadaşımız Yüksel Şengül'e verdiği son röportaj... Deklanşöre dokunmaya 67 yıl önce 10 yaşında başlayan, 60'lı yıllardan itibaren ünlülerin dünyasında fotoğraf ustası olarak yıldızı parlayan 77 yaşındaki Yaşar Göksoy, nam-ı diğer Stüdyo Yaşar ile Nişantaşı'ndaki stüdyosunda buluştuk, mesleğini, ünlüleri ve anılarını konuştuk. Fotoğraf makinasıyla buluşmanız nasıl oldu? Babamın (Şaban Göksoy), Kasımpaşa'da fotoğraf stüdyosu vardı. Orada başladım mesleğe. Deklanşöre bastığım ilk andan itibaren fotoğrafı ve makinaları sevdim, aşık oldum. İşte şimdi gördüğün gibi bu aşk hala devam ediyor, ölene kadar da devam edecek. 1940'lı yılların sonu, fotoğrafın çok kıymetli olduğu dönemler... Hem de nasıl! Fotoğraf çektirmek o dönemlerde lükstü. Bayramlarda kuyruğa girerlerdi. Yaşar Bey, bir dönem her ünlü size koştu, onların yıldızlarını çektiğiniz fotoğraflarla parlattınız. Ünlülerle buluşmanız nasıl oldu? 1968'de iki ortak, Beyoğlu Mis Sokak'ta Stüdyo Taç'ı açtık. Sanatçılarla ilk tanışmam da orada oldu. O dönemde Foto Stil vardı, Foto Bella vardı. Çektiğim fotoğrafları gören herkes beğendi, ardından ünlüler de gelmeye başladı. İlk ünlü müşteriniz kim oldu? Benim ilk ünlü müşterim Türkan Şoray oldu. Onun adı boşuna Sultan değil. Türkan Hanım'ın aynı zamanda ayağı da uğurludur. Onun fotoğraflarını çektikten sonra ünlüler bana akın etti. Tabii en özel müşterim hep Türkan Hanım oldu. Her zaman birlikte geldiği kişi Rüçhan Bey (Adlı)'di ve hep dışarıda beklerdi. Ünlü müşterileriniz arasında kimler vardı? Yüzlerce ünlünün fotoğrafını çektim. Ama isim ver derseniz, ilk aklıma gelenler arasında Zeki Müren, Ayhan Işık, Belgin Doruk, Emel Sayın, Sadri Alışık, Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, İsmail Dümbüllü, Münir Özkul var. Tabii daha pek çok isim... Yeşilçam'dan gazinolara geçen ünlülerin yüzde 90'ıyla çalıştım. Gazetelerde çıkan ilan fotoğraflarını ben çekerdim. Benim çektiğim sinema yıldızlarının fotoğrafları o dönemin ünlü sinemalarının fuayelerinde duvarları süslerdi. Ünlülere fotoğraf beğendirmek zor olmadı mı? Ben önce arkadaş olurdum fotoğrafını çekeceğim ünlüyle. Aramızda bir sıcaklık, bir dostluk olmadan deklanşöre basmazdım. Benim ustalığımı kabul etmesi, bana güvenmesi şarttı. Bir filmin yönetmeni neyse, fotoğraf çekiminde de ben oydum. Hiçbir ünlü bana kapris yapmadı, yapamadı. Çektiğiniz hiçbir fotoğrafa itiraz edilmedi mi? Çektiğim fotoğrafı beğenmeyen ünlü olmadı. Kaprisleri, randevularına geç gelmeleri olur muydu? Fotoğraf çektirmeye gelen ünlü geç kalırsa hakkını kaybederdi. Kimbilir ne anılarız vardır? Bende anı çok ama özel olanlar benimle birlikte mezara gidecek. Bizimle paylaşacağınız anılarınız yok mu? Aklıma ilk gelen, sesiyle Atatürk'ü de mest eden Safiye Ayla oldu. Safiye Hanım'la bir stüdyo çalışması yaparken o gün birden canı sıkıldı, gözleri doldu. Nedenini söylemedi ama acaba benim yüzümden mi oldu diye hala içim içimi yer. Coşkulu, neşeli anılarınız... Müziğimizin Süperstar'ı Ajda Pekkan'la çalışmak bana her zaman büyük zevk verirdi. Ajda Hanım, bir foto model ustalığında pozlar verirdi, işimi kolaylaştırırdı. Ajda Hanım, çekim için stüdyoya gelirken beyaz peynir, rakı ve grissini getirirdi. İkimiz de rahatlar, neşelenir, çekime öyle başlardık. Çekime gelirken beraberinde bir şeyler getiren başka ünlüler var mıydı? Behiye Aksoy viski, Yasemin Kutsi şampanya getirirdi... Hem beni onore ederlerdi, hem de kendileri rahatlamış olurdu. Bazıları rahatlasın diye fotoğraflarını çekerken şarkı da söyletirdim. Başka... (Gülüyor). Benim de minik kaprislerim olurdu. Mesela... Mesela, Nesrin Topkapı'ya göbek attırmadan fotoğraf makinasını elime almazdım. Hatırım için getirdiği oryantal müzik kasetini teybe takar ve stüdyoda dans ederdi. O dönem gazinolar çok modaydı... İstanbul'un gazino dönemi çok renkli, çok güzeldi. Ünlülerin gazino afişlerini, gazetelerdeki ilan fotoğraflarını ben çekerdim. Mesela, sinemalardan gazinolara akım başladığında Ayhan Işık da ilk şarkı söyleyen ünlü aktörlerden biriydi. Kadrosuna dahil olduğu Gönül Yazar'la Ayhan Işık'ın gazino afiş fotoğraflarını çektim. Çok keyifli, esprili ve neşeli bir çekim yapmıştık. Fotoşop henüz yoktu. O dönemde fotoşop yoktu, rötuş vardı. Benim rötuşum en az fotoğraflarım kadar meşhurdu. Rötuş denilen şey, iğnenin ucundan ince olan kurşun kalemlerle fotoğrafların negatifinin üstüne dokunarak yapılırdı. Yüzdeki, eldeki kırışıklığı, lekeleri, sivilceleri yok ederdim. Bir estetik doktoru gibi gıdısını, yanağını inceltirdim. Gıdısına takık olan ünlüler kimlerdi? Zeki Müren rötuşunu kendisi yapardı. Sanat Güneşi'nin gıdı takıntısı vardı, gıdısıyla ellerine önem verirdi. O bölgeler mutlaka rötuşlanırdı. Ne var ki yüzdeki ana karakteri oluşturan çizgilere asla dokunmazdım. Şimdi fotoşop var ve ölçüsüz olarak yapılıyor. Fotoşop ne yazık ki fotoğraf sanatını bitirdi. Bir dönem fotoğraf dersleri verdiniz. Evet, Yıldız Teknik Üniversitesi Yüksek Meslek Okulu'nda ücret almadan 7 yıl fotoğraf dersleri verdim, Yüzlerce fotoğrafçı yetiştirdim. Ödülleriniz var mı? Ödüllerim içinde en özelini Berkant'a çektiğim fotoğrafla aldım. 1969'da School of Modern Photografh, bu çektiğim fotoğrafa özel ödül verdi. Sizin siyasilerle de fotoğraf çalışmalarınız oldu. Celal Bayar'dan İsmet İnönü'ye kadar pek çok siyasinin fotoğraflarını çektim. İsmet İnönü fotoğrafı daha özel galiba... 1966 yazında Heybeliada'da rastladım İsmet İnönü'ye. Eşi Mevhibe Hanım, kızı Özden Hanım ve sadece bir adet korumasıyla. Bir koruma mı? Şimdiki gibi yüzlerce koruma değil, koskoca İsmet İnönü'nün bir koruması vardı. Yanına yaklaştım ve paşam rica etsem birkaç kare fotoğrafınızı çekebilir miyim, dedim. Gülümseyerek kabul etti ve en çok keyif aldığım fotoğrafları çektim. En çok kimin fotoğrafını çekmek isterdiniz? Sanata ve sanatçıya inanılmaz bir saygı gösteren Büyük Atatürk'ün fotoğrafını çekmeyi çok isterdim. 10 Kasım 1938'den 41 gün sonra ben doğmuşum. Keşke yüzlerce ünlünün fotoğraflarını çekmeseydim de sadece bir kare Atatürk'ün fotoğrafını çekebilseydim. Stüdyo Yaşar'ı kime emanet edeceksiniz? 77 yaşındayım ve işimin başındayım. Ama elbette bir gün Güzel Sanatlar'dan mezun olan büyük oğlum Uğur'la şu anda yanımda olan küçük oğlum Timur'a emanet edeceğim stüdyomu ve fotoğraflarımı...