'Anadolu Pop' tabirinin mucidi, Türkçe rock müziğin yaşayan efsanesi Taner Öngür, 43,75 ekibi ile birlikte kolları sıvadı ve Asrî Sada albümünü hazırladı. Öngür, bu albümü ile birlikte 1930'lardan 1960'lara, gazete arşivlerine, Cihangir Vampiri’nden Trak Vapuru’na, Ayşe Opereti’nden feza fatihi Baytekin’e dek uzanıyor. Albüm plağının yanında özel bir gazete de müzikseverlere sunuldu. ditörlüğünü 'Gökhan Akçura'nın yaptığı gazete, albümde yer alan şarkılara esin kaynağı olan haberleri içeriyor. Türkçe rock müziğin duayen ismini Kayıt Dışı'nda ağırladık ve albümün hikayesini konuştuk... İşte, Öngür'ün açıklamalarını satırbaşları: “İlk Cihangir Vampiri ile başladı hikaye. Sonra Gökhan Akçura ile görüştük. O bana çeşitli hikayeler gönderdi. Kitaplardan, eski anılardan topladığım şeyleri biraz canlandırmaya çalıştım. Bu üçüncü LP... Tantana Records'ta yaptık. Böyle bir ekip çalışması oldu. Eğlenerek yaptık. Ben de iyi bir plak toplayıcısıyım. LP, insan vücudunun boyutuna güzel uyan ergonomik bir şey. Alıyorsun ve baştan sona dinliyorsun. Bugün, Spotify'da playlist diye bir kavram var. Yamalı bohça gibi bir şey... Sanatçı bir hikaye yazarı gibi. Sait Faik'in hikaye kitabında çeşitli hikayeler var ama bir kompozisyona sahip. Bu da öyle bir şey. Müzik, hikaye kitabı gibidir. Bağlantılı konular var içinde. Öbür türlü hayatın fon müziği olarak algılanıyor, ama öyle bir şey değil tabii. Hem eskiyi hem de yeniyi takip etmeye çalışan birisiyim. Son 10 yılda müzikte çıta çok yükseldi. Çok sayıda genç öğreniyor. Bugünün gençliği geçmişi de inceliyor, bugünü de inceliyor. Kendisini geliştirmek için çok çalışıyor. Harika işler yapan genç müzisyenler çıktı. Tabii ki, popülist yaklaşanlar da var... Çeşit çok. Fakat ne yazık ki, ana akım medya, ki öyle bir şey kalmadı, bir yandan da iyi kötü olan şey yıkılıyor. Bizim müzik sektörü gibi. Artık bağımsız plak şirketleri var. Kesinlikle umutluyum. Çıta yükseldi. Toplum bunun farkında mı, sorun orada... Bana 1970'lerle bugünün farkını soruyorlar. O zamanlar TRT'de radyo vardı. Bir şey yaptığın zaman bütün ülke duyuyordu. Bugün çok fazla kültür grubuna bürünmüş bir şekilde toplum. Heavy metalci, elektronikçiyi dinlemiyor... Rapin arabesk tarafı var, sol tarafı var... İsyanı taşıyabildikleri için 1970'lerdeki rock müziğinin misyonunu bugün rap sürdürebiliyor. Rap başlı başına bir sound ve ekol. Gençliğin kendisini ifade etme biçimi... İyi gidiyorlar, kendi kitleleri var. Moğollar 51, 52 yıllık bir tarih. Bir Fransa maceramız var 1971'de... Bir şekilde kendimizi orada bulduk. Plak şirketiyle anlaşmalar yaptık. CBS'le anlaşma yaptık. Fransızca konuşan ülkelerdeki bir plak klübüne albüm yaptık. Enstrümanlarımızı da burada satmıştık gitmeden önce. Geleneksel enstrümanlarla albümü yaptık. Başarılı bir süreçti. Sonra parasızlıktan döndük. Turne yaptık, Barış'la geldik. Doğululuk ve batılılığı sürekli birbiriyle çatışan bir şey olarak görmek yerine, ikisinin de zenginliğinden faydalanmak gerekir. İstanbul'da 25 senenin tahribatını restore etmeye çalışıyor arkadaşlar. Şu ana kadar ellerinden geleni iyi bir şekilde yapıyorlar. Kültür sanat mevzuuna gelince, Adalar da bu konularda güzel çalışmalar yapmaya başladı. Şehir Tiyatroları diye bir gelenek var, onun yeniden canlandırılması gibi çok konu var... Haydarpaşa konusu var... İstanbul, gerçekten bir kültür-sanat şehri. Her anlamda harika şeyler var. Bunların hepsinin yer bulması, zenginleşmesi, halkla bütünleşmesi önemli bir şey. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki o motivasyon, o geleceğe umutla bakmak, fedakarlık, çalışkanlık, saygılı olmak gibi duyguları barındırıyor çoğu şarkı... Bu dönem için hatırlamak adına önemli.” KURGU: Korhan TOPÇUOĞLU