İki yıl önce Temmuz ayında son albümü 10 için Harbiye'ye ayak bastığında Tarkan kadar onu dinlemeye gelenlerin profili de dikkatimi çekmiş ve "Etrafında oluşan hayran çemberi öyle renkli ki! Sanki, Türkiye'nin resmi gibi..." demiştim. Tarkan, bu sene Harbiye Açıkhava için Eylül ayını seçti. Çok da iyi yaptı... Yazın artık yavaş yavaş bittiği, soğuk havaların kapıda olduğu ve tabii deprem gerçeğiyle yüz yüze kaldığımız zamanları yaşıyoruz. Harbiye Açıkhava sahnesine girerken de birçok kez deprem kelimesini duyuyorum. Tarkan'ı dinlemeye gelen ve Açıkhava'yı tıklım tıklım dolduran insanlar, yerlerine oturmaya çalışırken, "Şimdi deprem olsa, bunca insan nasıl dışarı çıkabilecek?" diye birbirlerine soruyor. Güçlükle yerime oturduğumda, dinleyici profillerini gözlemlemeye başlıyorum. Kutuplaşmanın 2 yıl öncekine göre daha da arttığı zamanlardayız. Tabii bir de önceki günkü konserde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de Tarkan'ı izlemeye gelmişti. Tüm bunlar "Kendisini kutbun öte tarafında tarif edenler için bir soğukluk yaratır mı?" diye kendime sormadan edemiyorum. Ancak durum hiç de öyle değil. Öncelikle yaşı geçkin ama ruhu genç bir hanımefendi, iki kolundan yardım alarak, yavaşça merdivenleri inip yerine oturuyor. Yanındakiler de koltuklarına kuruluyorlar. Hanımefendiler bu gece için en güzel kıyafetlerini giymişler, beyefendiler de bu gece için özenli bir hazırlık yapmış gibi gözüküyor. Tarkan, Harbiye Açıkhava'yı çok bekletmiyor ve perde açılıyor. Tarkan'ın iki yıl önce, yerin altından sahneye çıkışını hatırladığımızda bu sefer daha mütevazı bir açılışla karşılaşıyoruz. İlk şarkı Yolla... Herkes telefonlarını çıkarıyor ve o ilk anları kaydetmeye başlıyor. Tarkan, kendisini dinlemeye gelenlerle sohbete başlamadan önce sırasıyla Kır Zincirlerini, Ölürüm Sana, Vay Anam Vay ve Sevdanın Son Vuruşu'nu seslendiriyor. 5'inci şarkıdan sonra ise herkese "Hoş geldiniz" diyerek sohbete başlıyor. Onun da gündeminde depremin olduğu çok belli. Zira, bugüne kadarki en sönük başlangıçlardan birisini yapıyor desek yanlış olmaz. Zaten, kendisi de bu konuya dem vuruyor: “Çok uyumadık dün gece, tedirgin olduk. Ben de uyumadım sabaha kadar. Ses çatlarsa idare edin, az uykuyla çıktık. İnşallah daha beteri olmasın." Tarkan'ın bu açıklamasından sonraki cümlesi ise Harbiye Açıkhava'daki gerginliği alıyor: "Her şeye rağmen derdinizi tasanızı bana bırakın. Eve öyle gidin. Kırın zincirlerinizi, bu gece benim olun." 6 hareketli şarkının ardından Beni Çok Sev ile dinleyicileri romantik bir yolculuğa çıkaran Tarkan'ın gitaristleri Can Şengün ile Alp Ersönmez'in Acımayacak şarkısındaki şovları tempoyu artırıyor. Sözleri Yıldız Tilbe'ye ait olan zamansız şarkı Kış Güneşi ile birlikte Harbiye Açıkhava'dakiler dev bir koroya dönüşüyor. Şıkıdım ile ilk yarı sona ererken, zincirlerini kıran seyircilerin artık oturmaya pek niyetleri olmadığı belli. Tarkan, doğanın kirletilmesine karşı her fırsatta mesaj veren, çevreye karşı hassasiyeti ile tanınan, hatta Gezi Parkı protestoları sırasında parkı ziyaret eden bir star. İkinci yarıya da Uyan ile başlıyor ve doğanın katledilmesine karşı uyuyanları böyle uyarıyor: "İki gözü iki çeşme hepimize sesleniyor / Deva bul bu derde gel beni kurtar diyor / Kanadı kırık kuş gibi garibin içi kan ağlıyor / Beni ateşe atmadan önce vicdanına sor diyor." Tarkan, ikinci yarıda klasikleşen şarkılarına ağırlık veriyor ve Aşk, Kuzu Kuzu, Şımarık, Hüp gibi parçalar ile dinleyicileri coşturuyor. İkinci yarının en beğenilen bölümü ise akustik potpori oluyor. Tarkan, kısa kısa Gitme, Verme, Yandım, Asla Vazgeçemem, Unutmamalı, Kayıp, Ay, Gülümse Kaderine ile kulakların pasını siliyor. Sona doğru yaklaşırken bir çağrı daha yapıyor Megastar, "Son şarkılarda azalım mı biraz?" Ardından Harbiye Açıkhava, muhtemelen bu yılki en büyük coşkuya ev sahipliği yapıyor. Artık herkes ayakta ve beceremeyenler bile dans ediyor. Tarkan önce Adımı Kalbine Yaz ile coşturuyor, sonra Aşk Gitti Bizden ile derdi, tasayı, kederi unutturuyor. Bis ise benim 10 albümündeki en sevdiğim parça olan Kedi ile oluyor. Tarkan, dünkü Harbiye Açıkhava konserinde bir kez daha kendisine hayran bıraktı. 21 Eylül'den bu yana dek her gün Harbiye'de konser veren Tarkan, bugün bu yılki maratonu sonlandıracak. Üst üste 1 hafta boyunca sahneye çıkmanın ne kadar zor olduğunu söylemeye gerek yok. Her gün aynı coşkuyu, aynı hissi yaşatmak oldukça zor. Ama Tarkan, bunu başarıyor. Herkesi korkutan önceki günkü depremi kendisini dinlemeye gelenlere unutturmayı başarıyor mesela. Bunu sığ bir lümpenlikle de yapmıyor. Doğaya sahip çıkmamızın önemini de her fırsatta vurguluyor. Gezi Parkı protestoları sırasında, parka gelip de sonradan iktidarın kenarında, köşesinde "hazır ol"a geçenleri hatırlayınca zaten bir star olan Tarkan'ın "mega"lığının nereden geldiği anlamak da zor olmuyor.