Yapımcılığını üstlendiği Turkish-i Dondurma filminin Kemerburgaz setinde basın mensuplarını ağırlayan Uslu, son 10 yılda aynı tipte filmlerin üretildiğini belirterek, "Yani aslında televizyonların sipariş verdiği filmler, sinemada, sinema filmiymiş gibi gösterildi. Biz tam anlamıyla Ayla gibi sinema filmleri yapmak için yola çıktık" dedi. Önümüzdeki dönemde Dumlupınar ve Aşık Veysel ile ilgili de film çekeceklerini duyuran Uslu, "Türk sinemasına bir şeyler bırakmak istiyoruz" açıklamasını yaptı. 'BÜFEDEKİ TİCARETİN FİLMLE ALAKASI YOK' Bazı yapımcıların sinema salonlarındaki yiyecek içecek satışından pay istediği yönündeki bir iddia üzerine Uslu, şunları söyledi: "Ben onlara katılmıyorum. Bu sorunun cevabını hem bir sinema filmi yapımcısı hem sinema işletmeleri sahibi hem de Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde 8 yıl bilirkişilik yapan biri olarak veriyorum. Sinema büfesinde yapılan ticaretin sinema filmiyle hiçbir alakası yoktur. Çünkü orada yapılan ticaret sinema sahibinin kendi kabiliyetiyle oluşturduğu bir iştir. (Ürün) Satmak zorunda da değildir ayrıca. O zaman şöyle bir mantık çıkıyor. Sinema yapımcısı eğer sinemada satılan mısır ve içecekten para alırsa, yanındaki yemek satıcısından da almak zorunda. Çünkü onun önünden geçerken de burger alıyor. Hatta bu iş o kadar büyür ki AVM'den de almak zorunda kalır. Dolayısıyla büfede satılan şeyler kanunlarla korunan şeyler değil. Ben o arkadaşlarıma kesinlikle katılmıyorum. Kaldı ki o arkadaşlarımızın arasında bu kuralları çıkaranlar da var. Bugün kendi koydukları kurallara muhalefet ediyorlar." [caption id="attachment_2641395" align="aligncenter" width="660"]Dijital Sanatlar Yapımevi, bu kez 1. Dünya Savaşı sırasında Avustralya’da yaşayan iki Türk’ün hayatını sinemaya uyarlıyor. Erkan Kolçak Köstendil, Ali Atay, Şebnem Bozoklu ve Will Thorp’un başrolde olduğu, çekimleri devam eden Turkish'i Dondurma setine basın mensupları davet edildi. Yapımcı Mustafa Uslu, Yönetmen Can Ulkay ve oyuncuların katılımıyla basın toplantısı düzenlendi. 1.Dünya Savaşı sırasında Avustralya’da yaşayan biri dondurmacı (Ali Atay),diğeri deveci (Erkan Kolçak Köstendil) iki arkadaşın yaşam mücadelesini anlatan film, hem komedi hem dram öğelerine sahip. İngilizlerin çağrısıyla Anzak askerlerinin ülkemiz topraklarına geleceğini haber alan iki kafadarın, kendi vatanlarına dönmelerine izin verilmeyince, Avustralya’da cansiperane şekilde verdikleri mücadeleden esinlenerek çekilen Turkish'i Dondurma için Kemerburgaz eteklerine 7 bin metrekarelik araziye plato kuruldu. Dijital Sanatlar Yapımevi, bu kez 1. Dünya Savaşı sırasında Avustralya’da yaşayan iki Türk’ün hayatını sinemaya uyarlıyor. Erkan Kolçak Köstendil, Ali Atay, Şebnem Bozoklu ve Will Thorp’un başrolde olduğu, çekimleri devam eden Turkish'i Dondurma setine basın mensupları davet edildi. Yapımcı Mustafa Uslu, Yönetmen Can Ulkay ve oyuncuların katılımıyla basın toplantısı düzenlendi. 1.Dünya Savaşı sırasında Avustralya’da yaşayan biri dondurmacı (Ali Atay),diğeri deveci (Erkan Kolçak Köstendil) iki arkadaşın yaşam mücadelesini anlatan film, hem komedi hem dram öğelerine sahip. İngilizlerin çağrısıyla Anzak askerlerinin ülkemiz topraklarına geleceğini haber alan iki kafadarın, kendi vatanlarına dönmelerine izin verilmeyince, Avustralya’da cansiperane şekilde verdikleri mücadeleden esinlenerek çekilen Turkish'i Dondurma için Kemerburgaz eteklerine 7 bin metrekarelik araziye plato kuruldu.[/caption] 'MÜZİĞİ, SİNEMAYI, TİYATROYU KAYBETTİK' Sinema salonlarında gösterilen uzun reklamlara da tepki gösteren ünlü yapımcı, "Sinema izlemeye gelmiş izleyiciye 45 dakika reklam filmi asla seyrettiremezsiniz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle kötü bir uygulama yoktur. Bunun parayla pulla da alakası yok. Çünkü orası televizyon değil sinema, 7. sanatın kolu. Seyirci oraya geldiğinde zaten koltuğunun parasını veriyor. Koltuğu senden 2 saat boyunca kiralıyor. Senin oradaki reklamlarını seyretmek zorunda değil. Bunlar hakikaten son 10 yılda Türk sinemasına büyük zarar verdi. Satışlar çok düştü. Nüfusumuza göre sinemaya giden sayısı gerçekten utanç verici. Sonra 7 üniversite bir araya gelerek, bir çocuğun bir köpeğin bacağını neden kestiğinin cevabını arar. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. Biz şu anda o noktadayız. Müziği, sinemayı, tiyatroyu kaybettik" değerlendirmesinde bulundu.