Nilgün Tutal, hazırladığı “Dikkat Ekonomisi” başlıklı Mayıs ayı dosyasının konusunu şöyle özetliyor: "Gelişen iletişim araçları ile insan yaşamında medyanın işgal ettiği zaman giderek artırıyor. Ama hızlanan bir yaşam da söz konusu. Bu hızlı ve akışkan zamanda, kültür endüstrisi, edebiyat, müzik, genel olarak sanat da dahil olmak üzere pazarlama ve reklamcılık, hatta siyaset alanları 'müşterisinin' dikkatini çekebilmek, alıkoymak, sadece kendisine bakmasını sağlamak için her gün bir başka strateji geliştiriyor. Bu durumu ele aldığımız dosyamızda edebiyattan siyasete, medya ve kültür alanlarına kadar dikkatin değişen, ekonomikleşen, ekonomikleştikçe de tüm yaşamı kuşatan ve dönüştüren görünümlerine odaklanıyoruz." Dosyanın ilk yazısı Fidan Terzioğlu’na ait olan “Dikkat Hegemonyasında İnsan Olmak”. Fırat Berksun “Yoğun ve Hiper Dikkat Arası Geçitler” başlıklı yazısında dikkat biçimlerinin nesle dayalı ayrımlarında işleyen karşıtlıkları irdelemeyi amaçlıyor. Pelin Kıvrak “Kısa Roman’ın Yükselişi” başlıklı yazısında edebiyat tarihinin "üvey evladı" olarak görülen ve yirmi birinci yüzyıla kadar yayınevleri tarafından fazla rağbet görmeyen kısa roman türünün son yıllarda özellikle Kuzey Amerika’da dikkat ekonomisinin dinamikleri bağlamında popülerlik kazanmasını ele alıyor. “Dikkat Ekonomisi ve Edebî Üretim” başlıklı yazısında Mehmet Özkan Şüküran, dikkat ekonomisi tartışmalarına değinerek, enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle edebî üretimin ilişkisini açıklıyor. İncilay Cangöz “Salgının Hiper-Gerçekliği ya da Toplumsalın Gerçekliği” başlıklı yazısında koronavirüs salgını döneminde medya-gerçeklik ilişkisini Baudrillard’ın simülasyon kuramı bağlamında ele alıyor. Itır Erhart “Dikkatin ‘En Değerli Para Birimi’ Olduğu Dönemde Ders Anlatmak” başlıklı yazısında Üniversite öğrencisi olduğu 1990’lardan, ders anlatmaya başladığı 2000’lere ve hemen hemen tüm öğrencilerin akıllı telefon sahibi olduğu 2020 yılına kadar geçen süre içinde sınıf ortamında olma deneyimimi, “dikkat” kavramı etrafında tartışıyor.