Yapımını Pastel Film’in, yapımcılığını Yaşar İrvül ve Efe İrvül’ün üstlendiği, yönetmen koltuğuna Cemal Şan’ın oturduğu, senaryosunu ise Can Sinan’ın kaleme aldığı dizi imkansız bir aşkın duygu yüklü hikayesini ekranlara taşıyacak. Dizinin oyuncu kadrosunda ayrıca Hatice Aslan, Selim Bayraktar, Ayten Uncuoğlu, Serhat Özcan, Elif Çakman, Sebahat Kumaş, Mine Kılıç, Simge Selçuk, Korkmaz Arslan, Asiye Dinçsoy, Pelin Abay, Doğa Zeynep Doğuşlu, Barış Küçükgüler, Miray Akay, Gönül Akbaş, Serkan Açay, Gökhan Bekletenler, Eren Demir, Umut Karadağ, Nazlı Pınar Kaya ve Ebrar Baba gibi birbirinden başarılı oyuncular da yer alıyor. “Zümrüdüanka” karakterlerinin özellikleri şöyle: Serhat Demirkan (28) – ALP NAVRUZ Serhat Demirkan, Nevşehir’in en zenginlerinden Demirkan Ailesi’nin en büyük torunuydu... Anne ve babasını daha çok küçükken kaybetmişti... Bu yüzden amcası Adil Demirkan onu kendi oğlu gibi yetiştirmişti... Ama yine de yetim ve öksüz büyümenin acısını her zaman yüreğinde hissetmişti Serhat... Bundan dolayı da hiddetli, savaşkan bir delikanlı olmuştu... Hem okumuş hem de amcası Adil’in yanında; fabrikalarda, kum ocaklarında, narenciye depolarında çalışmış, zaman geçtikçe daha da sert, daha da kabuklu bir adam haline gelmişti... Önce mühendislik bölümünü bitirmiş ardından da işletme dalında yüksek lisans yapmıştı Serhat... Holdingin bütün faaliyetleri hakkında üst düzey bilgi sahibiydi... İşinin ehliydi… Zümrüt’le de holdingde tanışmış, birbirlerine delicesine sevdalanmışlardı... Lakin araya askerlik görevi girince evlilik planlarını ertelemek zorunda kalmıştı genç aşıklar… Terhis olmasına sadece birkaç ay kala Serhat’ın Suriye’de şehit düştüğü haberinin gelmesi hem Zümrüt’ü hem de Demirkan Ailesi’ni can evinden vurmuştu… Ağıtlar yakıldı. Karalar bağlandı… Ama öldü sanılan Serhat aslında yaşıyordu… Esir düşmüştü düşman ellerde… Bir mucize eseri geri döndüğünde ise eski Serhat değildi artık... Savaşın ortasından, zindanlardan, cehennemden arkasında onlarca ölü bırakarak dönüp gelmişti... En yakın arkadaşlarını toprağa verip gelmişti... Serhat artık bambaşka bir insandı... Daha da sert, daha da acımasız bir adam olmuştu... Zümrüt Kuloğlu (23) – CEREN YILMAZ Zümrüt fakruzaruret içinde yaşayan Kuloğlu Ailesi’nin en büyük kızıydı... Anası, babası ve iki kardeşiyle müflis Körkuyu Mahallesi’nde yaşıyordu. Çalışkan, vefalı, kendinden daha çok ailesini düşünen, onurlu ve sebatkar bir kızdı. Zümrüt de çevresindeki herkes gibi Demirkanların holdinginde çalışmaktaydı. Tüm ailenin yükü onun sırtındaydı. Kazandığı bütün parayı da kuruşu kuruşuna anasının eline sayıyordu. Ama Zümrüt’ün maaşı beş boğazı geçindirmeye yetmiyordu. Öte yandan yüreğinde tarifi imkânsız bir acı taşımaktaydı. Sevdalısı Serhat’ın ölüm haberi geldiğinden beri hayat onun için dayanılması zor bir hâl almıştı. Yine de bağrına taş basarak kardeşleri için didinip durmaktaydı. Serhat’ın amcası Adil Demirkan’ın ısrarla onunla evlenmek istemesi ise Zümrüt’ü çıkmaz sokaklara, kör kuyulara atmıştı… Zümrüt, Adil’in teklifini de her defasında reddetmiş olsa da anası Ülfet ve kız kardeşi Meliha’nın kurdukları tuzaklar, planladıkları haince oyunlar onu sonunda çaresiz bırakmıştı… Gönülsüzce Adil Demirkan’la evlenmeyi kabul etti. Ama öldü sandığı Serhat’ın düğün gecesi geri dönmesiyle dünya Zümrüt’ün başına yıkıldı. Arkasından aylarca gözyaşı döktüğü Serhat kanlı canlı bir halde karşısındaydı… Kül olup savrulan aşkını yeniden diriltmek için büyük bir savaş vermesi gerekiyordu. Ülfet Kuloğlu (46) – HATİCE ASLAN Gençliğinde çok güzeldi, çok alımlıydı Ülfet… Zengin, hali vakti yerinde bir talip bekledi hep… Ama olmadı… Ailesi onu topal Rüstem’e verdi. Ardından yine yokluk, yine sefalet… Çıkarcı, makyevelist, oportünist bir kadın haline getirdi hayat ve şartlar onu… Hırsı hiç bitmedi Ülfet’in... “Bir gün mutlaka yırtacağım!” dedi içinden… Ve Zümrüt’le Meliha doğdu… Artık kızları bu sefil hayattan kurtulmanın tek anahtarıydı onun için… Dört bir yana nam salacak kadar güzel olan evlatlarını hali vakti yerinde damat adaylarına peşkeş çekmek için elinden ne geldiyse yaptı Ülfet… Sonunda amacına da ulaştı. Çok parası vardı artık… Ama şu dünyanın en bilindik şeyini unutmuştu… Para mutluluk getirmiyordu… Abbas Demirkan (54) – SELİM BAYRAKTAR Serhat’ın büyük amcası Abbas Demirkan hem holdingin hem de Demirkan Konağı’nın reisiydi... Sömürgeci, ahlaksız, omurgasız, kafasının içinde kırk tilki dolaşan, sinsi bir adamdı... Acımasızlığı ve gaddarlığıyla ün salmıştı... Yolsuzluğa, rüşvete, mafyöz ilişkilere bulaşmıştı… Özel hayatı da ayrı bir kepazelikti… Anası Azimet (AYTEN UNCUOĞLU) dışında, etrafındaki bütün kadınları satın alınacak birer mal gibi görürdü… Karısı Nevcihan’ı (ELİF ÇAKMAN) sürekli olarak aşağılar, herkesin ortasında rencide etmekten çekinmezdi. Karısının üstüne getirdiği kuması Fitnat (MİNE KILIÇ) yetmiyormuş gibi, ev açtığı metresler, para yedirdiği dostları vardı… Ama hâlâ gözü doymuyordu… Bu durum da kardeşi Adil Demirkan’ı çileden çıkartıyordu... Son günlerde yaşanan elim hadise ise Adil için bardağı taşıran son damla olmuştu. Abbas’ın evlilik vaadiyle kandırdığı daha on sekiz yaşındaki Oya adlı genç kız intihara teşebbüs etmişti. Ve bunun tek müsebbibi Abbas Demirkan’dı. Bu olaydan dolayı iki kardeş arasında ipler kopma noktasına gelmişti. Adil ağabeyine onu polise ihbar edeceğini, yıllarca hapislerde sürüneceğini söyledi… Abbas Demirkan bunun altında kalmayacak kadar kindar bir adamdı. Adil’i ortadan kaldırmanın bir yolunu buldu. Böylece hem her işine taş koyan, onu hapse atmakla tehdit eden kardeşinden kurtulmuş olacak, hem de daha ilk günden göz koyduğu Adil’in müstakbel karısı Zümrüt’e sahip olacaktı. Abbas bu şeytanca planlarla uğraşırken, öldü zannettiği yeğeni Serhat’ın düğün gecesi aniden ortaya çıkmasıyla kurduğu her şey altüst oldu. Artık yeni bir düşmanı vardı… Serhat Demirkan… Azimet Demirkan (70)- AYTEN UNCUOĞLU Demirkan Konağı’nın en yaşlısı ve ailenin anası olan Azimet Demirkan tüm aile fertlerinin saygı gösterdiği, Demirkanları birbirine kenetleyen, devlet gibi bir kadındı... Sert, kibirli, geleneklere sıkı sıkıya bağlı, en sevdiklerini bile ailenin köklü kurallarından muaf tutmayan bir yapıya sahipti... Onun sözünün üstüne söz söyleyecek kimse yoktu... Azimet Hanım evlat acısıyla yüreği dağlanmış bir anneydi aynı zamanda... Bu yüzden kaybettiği büyük oğlu Tahir’den yadigâr kalan torunu Serhat’a çok düşkündü. Serhat onun en büyük zaafıydı. Onu korumak için dünyaları bile yakardı… Rüstem Kuloğlu (48) – SERHAT ÖZCAN Gözütok, kalender, yufka yürekli, naif bir adamdı... Uzun yıllar boyunca çalıştığı Demirkan Holding’in kum ocaklarında ağır bir iş kazası geçirmiş, sakat bacağıyla işsiz güçsüz, dımdızlak ortada kalmıştı... Rüstem eve ekmek getiremeyen, karısı tarafından tamama tutulmayan, kızı Zümrüt’ün eline bakan çaresiz biri oluvermişti… Bu durum içini parçalıyordu... Ülfet’in yıllardır ihmal ettiği, yüzüne bile bakmadığı Rüstem daha da içine kapanmıştı… Tek dayanağı olan kızı Zümrüt’ün de evlenip gitmesinin ardından yapayalnız kaldı Rüstem… Ama o da her insan gibi sevilmek, takdir edilmek istiyordu... Umutsuzca çırpınırken nihayet aradığı sevgiyi yeni komşuları Nezaket’te buldu... Ve sonra bambaşka biri haline geldi Rüstem… Önce o eski bastonu fırlatıp attı… Sonra da hayata dört elle sarıldı… Saniye Arsoy (25) – SEBAHAT KUMAŞ Demirkan Holding’in yüzlerce çalışanından biriydi Saniye... Abbas Demirkan’ın evlenme vaadiyle kandırıp sonra da bir köşeye attığı Oya’nın ablasıydı... Alnına çalınan kara lekeyi hazmedemeyen Oya’nın intiharıyla hayatı alt üst oldu. Adaletin tecellisi için Adil Demirkan’dan yardım istedi. Ne var ki Adil kör karanlıklarda Abbas’ın kandırdığı bir adam tarafından vuruldu ve hayatını kaybetti… Saniye’ye yardım edebilecek yegâne insan da hayatta değildi artık... Saniye bunun çaresizliği içerisinde yılgın, yıkık, bedbin bir haldeydi… Ama Serhat Demirkan girdi hayatına… Saniye, Abbas’ın Oya’ya yaptıklarını, kardeşini nasıl kaybettiğini anlattı Serhat’a… Serhat hiç yalnız bırakmadı Saniye’yi… Kol kanat gerdi ona… Hami oldu bu yalnız ve harap olmuş kıza… Zaten yaraları ve geçmişleri çok benzerdi… İkisi de öksüz ve yetim büyümüştü… İkisi de sevdiklerini birer birer kaybetmişlerdi… Yakınlaşmaya başladılar ister istemez. Serhat, Saniye’ye yeni bir hayatın kapılarını açtı. Önce dışarıdan liseyi bitirmesine önayak oldu. Sonra da büro yönetimine yazdırdı… Saniye çok akıllı bir kızdı. Hızla geliştirdi kendini… Demirkanların veliahdı Serhat Demirkan’ın asistanı olana kadar her işi yaptı Holding’de… Derken Saniye, Serhat’a âşık oldu vakit geçtikçe… Hem de çok âşık oldu… Ama Serhat, Zümrüt’le evliydi… İçinden hep aynı şeyi söylüyordu Saniye… “Ben canımı kaybettim… Oya’mı kaybettim… Ben anamı, babamı kaybettim… Ama Serhat’ı kaybetmeyeceğim!” Meliha Kuloğlu (18) – MİRAY AKAY Meliha, Zümrüt’ün güzeller güzeli kız kardeşiydi… Lise son sınıf öğrencisiydi ve ergenliğin her türlü hezeyanını yaşıyordu… Ne okul umurundaydı ne de eğitim… Meliha’nın annesi Ülfet’e benzeyen tatminsiz, doyumsuz bir yapısı vardı... Kısa yoldan yırtmak istiyordu… Zamanla Demirkan Konağı’nda yaşayan ablasını çok kıskanmaya başladı Meliha… Onun sahip olduğu her şeye sahip olmak istiyordu... Serhat’a bile… Bundan mütevellit içi haset ve hınçla kavruluyordu… Ömer Lütfi Bakırcı (46) – GÖKHAN BEKLETENLER Adil’in sadece iş arkadaşı değil, aynı zaman da sağ kolu, holdingdeki gözü kulağı, dert ortağıydı... Çalışkan, dürüst, işine son derece bağlıydı. “Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan...” sözünü haklı çıkarırcasına Adil gibi merhametli ve adildi... Abbas Demirkan onun şirketteki varlığından çok rahatsızdı... Holdingle ilgili sorunlar konusunda sürekli olarak Adil’i doldurduğunu düşünüyordu. Özellikle iş güvenliği ve işçi haklarıyla ilgili masa önüne getirdiği dosyalar yüzünden kan beynine sıçrıyordu. Ömer Lütfi’yi eski köye yeni adet getirmeye çalışan bir işgüzar olarak görüyordu. Üstelik Ömer Lütfi sadece işle ilgili raporlar vermiyordu Adil’e... Ağabeyi Abbas’ın attığı her adımdan haberdar olmak isteyen Adil, Ömer Lütfi’den Oya meselesini de takip etmesini istemişti. Abbas yüzünden intihara kalkışıp hayatını kaybeden genç kız ise hem Adil’i hem de Ömer Lütfi’yi derinden yaralamıştı... Bu olayın çok daha vahim olayların tetikleyicisi olduğunu bilmiyordu Ömer Lütfi... En yakın dostunun hain bir kurşuna kurban gideceğinin farkında değildi... Adil’in ölümüyle yapayalnız kalan Ömer Lütfi, Serhat’a bel bağlayacaktı. Ve Adil’in yarım kalan işlerini onun tamamlaması için elinden gelen desteği verecekti Serhat’a... Songül Kuloğlu (6) - EBRAR BABA Zümrüt’ün tekne kazıntısı, dünyalar tatlısı kardeşiydi Songül... Hayat dolu bir çocuktu. Gözlerinin içi parlardı. Önce Zümrüt sonra da Meliha ablası gitti evden… Mahzunlaştı Songül... İçine kapandı... Sonra anasıyla babası durmadan kavga eder oldu… Yemeden içmeden kesildi Songül… Sustu… Hiç konuşmadı günlerce… Sonunda Zümrüt elinden tutup çekti çıkarttı kardeşini bu kabustan… Konakta ablası ve Serhat’la yaşamaya başladı Songül… Çok sevdi Serhat’ı… Bir de Azimet’i… O dünyanın en ketum, en nemrut kadını Azimet, hiç sahip olamadığı kız çocuğunu buldu Songül’de… Yüreğinin içine soktu Songül’ü…