Sanatçı kimliğinin yanı sıra toplumsal olaylara verdiği tepkilerle de tanınan Yeşim Salkım “Doğru bildiğimi söylemekten çekinmem. Sanatı halk için yaparsınız, birilerinden nemalanmak için değil’’ diyerek pandemi sürecinde sanat ve sanatçıya dair konuştu, gerçeklerin her dönem insanları rahatsız ettiğini savundu. Dünyayı aylardır etkisi altına alan pandemi sürecini siz nasıl geçirdiniz? Pandemi sürecini herkes gibi geçiriyorum. Zorlu bir süreç yaşıyoruz. En can sıkıcı tarafı evde oturmak ve işimizi gönül rahatlığıyla yapamıyor olmak. Aşçı olduğumuzu öğrendik, evde yemek yaparak. Biraz eğlenerek ama bu süreçten bizlerden çok etkilenen çocuklar ve yaşlılar oldu. BİREYSEL İLETİŞİM BİTTİ Nasıl bir ders çıkardık sizce? Bir ders çıkardığımızı sanmıyorum. Pandemi sonrası sanırım psikiyatrları gezeceğiz. Boşanmalar arttı, çocuklar, yaşlılar çok sıkıldı, hepimiz çok sıkıldık. Herkes elinde laptoplar, canlı yayınlar tamam güzel ama bir de insanın gözünün içine bakarak konuşmak var. Bireysel iletişim bitti ve çok sanal bir dünyadayız artık. BENİ SUSTURAMAZLAR Sanatçı ve müzisyenler için devlet desteğiyle konserler yapıldı. Siz neden yer almadınız o konserlerde? Ben o konserlerin içerisinde olmamayı seçtim. Müzisyenlerden çok kendi cebini düşünen bir şirket vardı. Herkes kendi kaşesini aldı ve cebini doldurdu, onu söyleyeyim. İstedikleri kadar itiraz etsinler, beni susturmaya çalışsınlar, susturamazlar. Çünkü ben gerçekleri söylüyorum. Gerçekler rahatsız ediyor bu ülkede. Tepki olarak belediyelere ücretsiz sahneye çıkacağım çağrısı yapmıştınız… CHP’li belediyelerin önemli bir kısmı geride durup sanata, sanatçıya fazla destek olmuyor. Bizi yanlarına aldıklarında çok şeyin değişeceğinin farkında değiller. Ne sağcıyım ne iktidar yanlısı ne CHP’li... Ben Atatürkçü bir kadınım ve Atatürkçülüğümün yanında da ülkesini, işçiyi, emekçiyi düşünen bir sol partiyi destekliyorum. Sanatçı asla taraf olmamalı. Taraf olan bertaraf olur. Onlar yanlışı da söyleyebilmeli, doğruyu da savunabilmelidir.
Salkım, ‘Erkek dizisi’ diye yorumladığı Arıza dizisindeki rolünü anlattı:
KADININ ADI YİNE YOK! “Hayatım boyunca hep özgürlüğümü seçtim” demişsiniz… Hep özgürlüğü seçtim. 15 yaşlarında Duygu Asena’nın ‘Kadının Adı Yok’ kitabı çıktığında elimde o kitapla dolmuşlarda okuluma giderken bu misyonu edindim. O dönemden bugüne değişmedim. O zaman da yoktu, şu anda da kadınlar öldürülüyor. Kadın-erkek gibi değil, insan gibi çocuklar yetiştirmeliyiz. HALKIN SESİ OLMALIYIZ En son elektrik faturalarına isyan ettiniz.. Yetişme tarzım ‘Her zaman doğruyu söyle’ oldu. Sanatçı, sokaktaki halk için de gördüğü yanlışları söylemeli. Evet zorluklar yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum ama doğru bildiğimden şaşmayacağım. MESLEĞİN HAKKINI VEREMEYENLER VAR Ünlü şarkıcıların bu süreçte ‘maddi sıkıntı yaşıyoruz’ isyanları da konuşuldu. Siz ne düşünüyorsunuz? O çalışamıyoruz diyenlerin içerisinde zaten şarkı söylememesi gereken, söyleyemeyen insanlar da var. Fakat onlar zaten bir yolunu buluyorlar. Eş-dost sayesinde televizyonda bir şey yapıyorlar, sosyal medyada olmadık ürünler tanıtıyorlar. Asıl maksat para kazanmak olduğu için mesleğin hakkını verdiklerini düşünmüyorum. Öbür tarafta da müzisyenler ve çok az parayla sahneye çıkıp sadece mesleğini yapabilmek adına hayatını kazanmaya çalışanlar var. Bunlar için tabii ki çok üzgünüm. Evine ekmek götüren garson da var, kapıdaki vale de var. 600 bin kişilik bir ordudan bahsediyoruz.
Fazla gezmem. Bir köşem vardır evde, okur ve araştırırım. Pandemi süresince Bill Gates’i araştırıyorum. Onu kafaya taktım.
HİSSETİĞİM GİBİ OYNUYORUM Arıza dizisi ile ekranındasınız? Dizi için ‘bir erkek işi’ tanımını yapmıştınız. Nasıl dahil oldunuz? Evet bir erkek dizisi. Zamanla kadın karakterleri daha çok hikayenin içinde göreceğiz. Kavganın içinde insanın hayatla ve kendiyle mücadelesi vardır. Bizimki de buna evrilmeye başladı. Ben de rolüm ‘Melek’i hissettiğim şekilde oynuyorum. Melek, güzel bir karakter, daha da açılacak ve güzel şeyler çıkacak ortaya. Gerçekleri bilmek de bilmemek de can yakar ve gerçekler her zaman acıdır.