Karaburun denince akla ilk olarak Ege’nin en batı kıyıları geliyor. Aslında mis gibi kokusuyla insanın mutluluk hormonunu yükselten Nergis, ülkemizde Karaburun’da yetişiyor. Nergis ilçenin ekonomisine büyük katkı sağlarken, mitolojiden gelen hikaye ile Narsizm’e adı veren çiçek olarak biliniyor.  Hikayeye göre; Bir su birikintisinde kendi yansımasını gören ve sonra kendisine aşık olan Narsisus’un (Narsizm kelimesi buradan türemiştir) aşkından eriyerek nergis çiçeğine dönüştüğü anlatılmaktadır. İzmir’e sadece 110 kilometre uzaklıktaki 12 bin nüfuslu Karaburun, yanında Mordoğan, karşısında Foça, batısında Küçükbahçe ve Çeşme, Yunanistan’ın Sakız Adası, güneyindeyse Urla’yla komşu. İzmir’in 30 ilçesi arasında 434 kilometrekarelik yüzölçümüyle en büyüğü olan doğa harikası Karaburun, doğayla baş başa kalmak isteyenler, uzun dağ yürüyüşleri yapmak ya da leziz Ege yemeklerini tatmak isteyenler için harika lokasyon. 10 NEDEN Karaburun’a gitmek ve görmek için işte 10 neden: Masmavi deniz, el değmemiş koylar, doğa, huzur, misafirperverlik, tarih, kültür, lezzet dolu yemekleri, yöresel ürünler ve Nergis çiçeği. KÜLTÜR ZENGİNLİĞİ Kafanızı dinlemek huzur bulmak istediğinizde kalabileceğiniz, butik otel ve pansiyonlar bulunuyor. İlçede Türk ve Rum karışımı bir nüfusa ev sahipliği yapmış köyler yer alırken, mübadeleden sonra yerleşen Türk nüfusun bulunduğu köyler de bulunuyor. İlçenin Mordoğan tarafında ise Balkanlardan gelen göçmenler ile batı köyleri arasında birbirinden çok farklı kültür ayrılığını da gözlemleyebiliyorsunuz. ÖKÜZ KÖFTÜSÜ Kösedere Köyü’nün öküz yemeği, Girit kökenli ‘sinkonta’nın yöresel söylenişi Zingata’yı (balkabağı, soğan, sarımsak, acı biber ve domatesle fırında yapılan bu yöresel yemek), keşkek ve kasım ayının başından aralık sonuna kadar toplanan hurma zeytini mutlaka tatmanız gereken lezzetler arasında bulunuyor. Karaburun’un ilk kadın belediye başkanı İlkay Girgin Erdoğan, ilçenin doğal dokusunu bozmadan, turizm faaliyetlerinin yapılabileceğini göstermek hedefleri arasında yer olduğunu belirterek, “Kültürel ve tarihi pek çok güzelliği barındıran ilçemizin uluslararası platformda da tanıtılması sağlamak için çalışıyoruz. Nergisin, zeytinin, mandalinanın memleketi Karaburun’u kalkındırırken, gözümüz gibi korumamız gereken endemik bitki örtümüze, tertemiz doğamıza, denizimize zarar vermiyoruz” diyor. HOMEROS’UN TOPRAKLARINDAN NERGİS TOPLAYIN * Kış aylarında yapılan ziyaretlerde Yeniliman Köy kahvesinde önce sahilde bir çay için. Sonra nergislerinden kocaman bir demet almayı unutmayın. Bozköy’de sümbül tarlalarında fotoğraf çektirin, sümbül fotosafarisi yapın. * Narsizm’e adını veren Mordoğan’da Narkissos Dilek Pınarı’nı ziyaret ettikten sonra tarihi Ayşe Kadın Camisi’ni gezin. *Ocak ayının sonunda düzenlenen Nergis Feestivali’ne katılın. Yöresel ürünlerde alın. Nefis lezzetlerin tadına bakın. * Mitolojideki Mimas efsanesine konu olan yarımadanın en yüksek noktası Akdağ. Akdağ’a çıkıp oralarda bir yerlerde üzerine erimiş demir dökülüp uyutulmuş gigant yani kertenkele kuyruklu çirkin dev Mimas’ı arayın. * İlçenin batı köylerinden Saip Köyü’nün kahvesinde adaçayı için. Kösedere’de öküz köftüsü yiyin. Yarımadada mandalina üretiminin merkezi sayılan Küçükbahçe, Badembükü, Salman ve Parlak köylerinde mandalinalardan alamadan gitmeyin. Tarihi (MÖ 47-MS 17) ‘’Tanrıça Athena ilk kez kutsal zeytini Mimas’ta yetiştirdi.’’ HOMEROS Homeros, Antik Yunanistan döneminde İzmir’de yaşadı. MİMAS Karaburun’un  (Eski adıyla Mimas) Yunan mitolojisinde sıkça yer aldı. Homeros’un ünlü eseri Oddysea’da rüzgarlı Mimas (Windy Mimas) olarak geçen “Mimas Dağı”, bugün Bozdağ diye adlandırdığımız dağdır. Bu dağın eskiden Mimas olarak adlandırılması “mitolojik tanrılarla savaşan gigantların (Devler) başında yer alan ve tanrı Zeus’u çok zorlayan Mimas isimli devin, üzerine erimiş demir, çelik ve bakır dökülerek öldürüldüğü ve bir daha uyanmamak üzere söz konusu dağların altına gömüldüğü’’ hikayesine dayanmaktadır. Yunan mitolojisine göre tanrıların tanrısı Zeus’un kıskanç karısı Hera, çapkın kocası Zeus’un ölümlü kadınlar ve tanrıçalarla ilişkilerini  gözetlemekle kendisini haberdar etmek üzere, yüksek tepelere iki gözcü yerleştirdiğinde; bunlardan biri olan İris’i (Thaumantia da denilen İris, tanrıların habercisi olan tanrıçadır.) de Mimas’a  göndermişti. Bugünkü İris Gölü belki de adını buradan alıyor.