Murat Özbilgi (murat@gezimanya.com) Sevgililer Günü kapıda. Yine gündemde yer bulacak. Başlıklar atılacak, haberler geçilecek. Çiçekler alınacak, restoranlara rezervasyon yapılacak, romantik oteller şık odalarına misafir çiftler bulacak. Sosyal medya ikiye bölünecek. Bir kısım sevgilisinin gününü kutlamak için güzel süslü mesajlar atarken, diğer bir kısım ise Sevgililer Günü’nün bir kapitalizm oyunu olduğu gerçeğinden dem vuracak. Ben şahsen iki görüşe birden hak verenlerdenim. Sevgililer Günü’nü para ekseninde görmek bana her iki bakış açısından da tuhaf geliyor. Sevgilinin senden beklediğinin pahalı bir hediye, illa da Avrupa’nın gözde bir noktasına seyahat veya lüks bir otelde haftasonu kaçamağı olduğunu düşünüyorsan vah yazık sana! Eğer Sevgililer Günü’nü kutlamanın yalnızca ve yalnızca kapitalizmin pazarlama amacına hizmet ettiğini ve bunu protesto ederek çok bilinçli bir birey haline geldiğine inanıyorsan da, kusura bakma sen de diğer arkadaş kadar klişe kurbanısın. Aynı madalyonun iki yüzü bu. Sevdiğini mutlu etmek için bir sevgililer günü ilan edilmesine ihtiyacın yok. Ama Sevgililer Günü diye bir günü fırsat bilip sevgiline küçük bir jest yapmamak için gerçek bir neden de yok. Bırak yahu ön yargıları! 14 Şubat’ın nereden çıktığı ve hangi ekonomik yapıya hizmet ettiği beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Gün gelmiş, önünde işte. Yapsana şöyle delikanlı tarafından bir Don Juan’lık. Bak Romeo Juliet için hayatını vermiş, Ferhat Şirin için elinde gürz, koca dağı delmiş, Kerem Aslı’nın aşkından yanarken kül olmuş, koca Akha soyu Paris’in Helen’e olan aşkının peşinden gitmiş. Eh sen de haftasonuna iki kişilik Kapadokya bileti alabilirsin en azından. Seyahat üzerine yazıyoruz, illa da size güzel Sevgililer Günü rotalarını vereceğiz elbet. Sevgilini mutlu etmek için Paris’e iki kişilik bir sürpriz tatil düzenleyebilirsin, ya da Roma’ya, ya da Prag’a, ya da Kapadokya’ya. Pont Neuf üzerinde klişe pozlu selfie çektirmene gerek yok, Galata Köprüsü’nde elele de dolaşabilirsin. Roma’da İspanyol Merdivenleri’nde koyamıyorsa başını göğsüne, o da Haliç’te, Pierre Loti tepesinde koyar, ne olacak? Venedik’te gondol gezisine çıkmak bütçeni çok mu aştı? Adalar vapuruna binip Burgaz Adası’nda, Sait Faik Abasıyanık’ın evini gezmek için cebindeki bozukluklar yeterli olacaktır. Afrika’da safariye, Maldivler’de özel bungalova götüremiyorsan sevdiğini, sen de kap bir çiçek, sakla montunun içine, götür parkta çıkar ver. E tabi ki Türkiye’nin gerçeği, herkesin dünya turuna çıkacak bir bütçesi yok. Belki sevgilini tutup dünyanın bir köşesine götüremezsin. Ama başucuna tek bir çiçek, yanağına tek bir buseyle dünyaları ona getirirsin. Dedim ya, biz seyahat üzerine yazıyoruz. Önümüzdeki hafta her zevke, her imkana, her bütçeye göre de seyahat seçenekleri döküyoruz. Ama bütün bunların içindeki anafikri ne olur kaçırmayın. Michelin yıldızlı restoranda, pahalı şarapla, mum ışığıyla yemek değil değerli olan. Yalnızca bu ambiyansı biraraya getirmeyi başaran, kalpten çıkıp kalbe giden düşünceli jesttir sevgiliye verilen esas hediye. Sevgililer Günü kapitalizmin icadı evet. Ama şu coğrafyada yaşananlara, savaşlara, ölümlere, tüm bu manşetlere bakıyorum da... Keşke kapitalizmin her icadı sevgiliye hediye almak gibi olsa...