Pamukkale, Denizli il sınırları içerisinde ve şehir merkezine 20 kilometre uzaklıkta yer alıyor. 400 bin yıl önce meydana gelen bir dizi depremle oluşmuş travertenleriyle eşsiz bir manzaraya sahip olan Pamukkale'nin gezilecek yerlerinden bazılarını sizler için derledik... PAMUKKALE'NİN GEZİLECEK YERLERİ PAMUKKALE TRAVERTENLERİ Pamukkale'nin göz kamaştırıcı beyaz kalsit uçurumları, bölgenin kaplıcalarının bıraktığı kalsiyum birikintilerinden oluşmuştur. Kalsiyum karbonatla doymuş olan su, güneşin altında buharlaşıyor. İlk etapta ortaya çıkan jel halinde beyaz travertenlerin pamuksu görüntüsünün ardından yapı katılaşarak yüzeyi kristalleşmiş kayalara dönüşüyor. Travertenlerinin ilk halinin yumuşaklığı ve pamuk gibi beyaz renkli oluşu nedeniyle Pamukkale adını alan bölgede, 35-100°C sıcaklık değerleri aralığında 17 sıcak su alanı bulunuyor. Kaynaktan çıkan termal su, 320 metrelik bir mesafeyi kat ederek traverten başına geliyor. Buradan da traverten katmanlarına dökülerek 240-300 metre kadar daha yol kat ediyor. HİERAPOLİS ANTİK KENTİ 1988’den bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Pamukkale, Hierapolis Antik Kenti ile iç içe. Yalnızca ülkemizin değil dünyanın da en önemli antik kent bölgelerinden olan Hierapolis Antik Kenti, tıpkı travertenler gibi UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Bergama Krallığı’nın günümüze bıraktığı eşsiz antik miras, kurulduğu MÖ 197’de bile termal kaynakları ve şifalı özellikleriyle ünlüydü. İsmini içinden termal suların ve kendisine yaklaşan canlıların ölümüne neden olan gazın (karbondioksit) çıktığı bir mağaranın varlığından alan Hierapolis, “Kutsal Kent” anlamına geliyor. MÖ 133’te ve MS 60’ta yaşanan depremler, dünyanın tapınaklarıyla tanıdığı kenti yıkmışsa da daha sonra Romalılar tarafından tekrar inşa edilmiş. Cehennem Kapısı, Pluto’s Gate veya Ploutonion adıyla tanınan mağara Hierapolis yakınlarında yer alıyor. Tanrı Plouton ve eşi Persophone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının giriş kapısı olarak kabul edilen mağaradan sızan karbon dioksit gazıyla boğulan hayvanlar, rahipler tarafından kurban ediliyordu. SONBAHAR'DA GİDİLMESİ GEREKEN 4 YER
  HİERAPOLİS TİYATROSU Roma İmparatorları Hadrian ve Septimius Severus'un hüküm sürdüğü dönemde inşa edilen 12.000'den fazla seyirci barındıran muhteşem Roma tiyatrosu. Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür, dikey olarak 9 Cuneusa Summa Cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir. Ima Caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır. Skene fronsun üç düzeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. ANTİK HAVUZ Apollon Tapınağı'nın yanında yer alan Pamukkale'nin Antik Havuzu, 36 derecelik sabit bir sıcaklığa sahip. Mineral açısından zengin kaplıca suları, yorgunluğunuzu atarak rahatlatmanıza olanak tanıyor. Özellikle Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Hierapolis ve çevresi tam bir sağlık merkezi durumundaydı. O yıllarda antik kente ve etrafına kurulan 15’ ten fazla hamama binlerce insan gelir ve sağlıklarına kavuşurlardı. Bugün antik havuzu meydana getiren İ.S. VII. yüzyılda oluşan depremdir. Sütunlu caddenin yanında yer alan sivil agoraya ait ion düzeninde yapılmış olan (İ.S. I. yüzyıl) portik bu deprem sonucunda oluşan kırık içinde meydana gelen havuzun içine yıkılmıştır. Antik Havuz’un suyunun, kalp hastalığı, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz, raşitizm, felç, sinir ve damar hastalıklarına, içildiğinde de spazmlı midelere çok iyi geldiği bilinmektedir. HİERAPOLİS MÜZESİ Hierapolis Antik Kenti içinde, 14.000 metrekarelik bir alan üzerindedir. Antik Roma Hamamı, Gymnasiumu ve kütüphaneden oluşan yapılar topluluğudur. Müzedeki eserler;Lahitler ve Heykeller Salonu,Küçük Eserler Salonu ve Hierapolis Tiyatrosu Buluntuları Salonu olmak üzere üç ayrı salonda sergilenmektedir. LAODİKYA ANTİK KENTİ Roma İmparatorluğu’nda oldukça önemli bir yere sahip olan Laodikya Antik Kenti, M.Ö. 261-263 yılları arasında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulmuştur. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropollük seviyesinde dini bir merkez haline gelmiştir. Antik kent, sınırları içerisinde yetiştirilen koyun türünün kaliteli yünleri sayesinde M.Ö. 1. yüzyılda tekstil alanında önemli bir merkez haline gelmiş. M.S. 60’da meydana gelen depremle yerle bir olan kentin tiyatrolarına, stadyum ve gimnazyum bölümlerine, anıtsal çeşmesine ve tapınaklarına ait kalıntılar gerçekleştirilen kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkartılmış. Laodikeia, Hıristiyanlık dünyası için çok önemlidir. Çünkü kent M.S. 4. yüzyıldan itibaren Kutsal Hac Merkezi olma gibi dinsel bir özelliğe sahip olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Laodikeia Kilisesi adına vahiy gönderilen bir kentte Laodikeia Kilisesi’nin ortaya çıkarılması, bu kutsallığı bir kat daha artırmaktadır. APOLLON TAPINAĞI Temelleri Geç Helenistik Dönem’e kadar uzanan Apollon Tapınağı, Eski dönemlerde dini amaçlı kullanılan bir mağara olan Plutonion’un üzerine kurulu. Anıtsal yapı Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Teraslar üzerindeki kutsal alan, mermer merdiven ile birbirine bağlanmaktadır. Alttaki teras geniş bir alan üzeride dor düzenindeki mermerden sütunlarla çevrilidir. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı önceden Tapınak şeklinde tanımlanmıştı daha sonra kehanet merkezi olarak tanımlandı. Yapı Plutonium'u kapsayacak şekilde orta kısımda yer altından giriş ile zehirli gaz yayılmakta bu antik kaynaklarda da geçmektedir. Büyük Apollon tapınağı ion düzeninde olup önceden merkez kutsal alan olarak tanımlanmıştı yapının temelleri görülebilmektedir. Son araştırmlar ışığında üçüncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır. Anıtsal kutsal yapı İ.S. I. yüzyıla tarihlenmekte beraber İ.S. III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir. YEŞİLDERE ŞELALESİ Yeşildere Şelalesi’ne, Çal İlçesi’ne bağlı Sakızcılar Köyü üzerinden ulaşabilirsiniz. Sakin ortamı sayesinde huzur dolu saatler geçirebileceğiniz şelalenin 55 metreden akan suyu ve altında oluşan göletin içerisindeki yeşil renkli, süngerimsi kayalar oldukça güzel bir görüntü oluşturuyor. Yeşildere Şelalesi'nin ağlayan bir kayayı andıran harika bir görüntüyü ortaya çıkmasından dolayı buraya Ağlayan Kaya da denmektedir. [old_news_related_template title="Denizli gezilecek yerler: Denizli'nin gezilecek tarihi ve turistik yerleri" desc="Denizli, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit olması ayrıca tekstil sektöründeki başarılarıyla adını tüm dünyaya duyurmuş, dünyaca ünlü beyaz travertenleri ve Hierapolis antik kenti başta olmak üzere çok sayıda tarihi ve turistik yerlere sahip Türkiye'nin en özel illerinden biridir. Şimdi sizlere Denizli'yi tarihi ve turistik açıdan daha yakından tanımanıza yardımcı olacak rehberimizi sunuyoruz..." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/04/iecrop/shutterstock_1077864473_16_9_1524829079.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/seyahat/denizli-gezilecek-yerler-denizlinin-gezilecek-tarihi-ve-turistik-yerleri/"]