Prenses Margaret... Kraliçe II. Elizabeth'in asla tahta geçemeyecek olan, çılgın, eğlence düşkünü, tam bir alkolik kız kardeşi... Margaret'ı her ne kadar günümüzde pek çok kişi bilmese de, 1950'ler, 1960'lar ve 1970'lere damgasını vurmuş bir isim... Netflix'te yayınlanan The Crown dizisini izleyenler ise onu yakinen tanıma fırsatı buldu. Gece hayatı, erkeklerle olan ilişkileri, dik başlılığı, kötü alışkanlıkları ve stiliyle her daim İngiliz basının hedefi oldu. Öyle ki "Prenses kraliyeti yıkacak" gibi yorumlar dahi yapılıyordu... Kraliyetin içine giremediğimizden ve haliyle aile içinde neler yaşandığının detaylarını çok iyi bilmesek de, geçmişte çıkan haberler ve The Crown sayesinde Margaret hakkında pek çok bilgiye sahip olduk. Prenses Margaret 'Kraliçenin kötü kız kardeşi' olarak lanse edilse de, kötü ilişkiler, yanlış bir evlilik ve ablasının kraliçe olması onu böyle bir hayata itmiş diyebiliriz... Çareyi alkol ve sigarada arayan Margaret, ablasının aksine son derece eğlenceli, esprili, insanlarla diyalog kurmayı iyi bilen biriydi... Aynı zamanda da tam bir moda ikonuydu... Christian Dior'un en yeni kreasyonlarını giymekten en yeni trendleri benimsemeye kadar, Prenses Margaret, yaşadığı dönemdeki kadınlara ilham veren bir isimdi. Haliyle günümüzde de Cambridge Düşesi Kate Middleton ve Sussek Düşesi Meghan Markle'ın önünü açmış oldu. Her ne kadar herkes Prenses Diana'nın bir moda ikonu olduğunu düşünse de aslında asıl kraliyet moda ikonu Margaret'ti. Prenses Margaret, ablası 25 yaşında tahta çıktığında 21 yaşındaydı ve artık tek başınaydı. Zira artık ablası Elizabeth ile birlikte vakit geçirmeleri pek mümkün olmayacaktı. O da çareyi yanlış arkadaş gruplarında buldu. Kraliyet Ailesi'nin en eğlenceli hayatını yaşadı. Hatta pek çok çılgınlık da yaptı. Karayipler'deki Mustique adasında bile ünlü isimlerle çıplak partiler düzenledi. Evlilikten dönen birkaç sıkıntılı ilişkiden sonra ise fotoğrafçı Antony Armstrong-Jones ile evlendi. İki çocuğu oldu. Evliliğinde yine mutluluğu bulamadı. Eşi kendisini aldatınca o da eşini aldatmaya başladı ve 1976'da boşandı. Böylece kraliyetin ilk boşanan kadını oldu ve Prens Charles ve Lady Diana'nın da önünü açmış oldu. Gelelim, filmlere konu olacak Margaret'in stiline... Margaret, dünyaca ünlü markaların göz bebeğiydi. Her moda devinin peşinden koştuğu, kıyafetlerini giysin diye sıraya girdiği Margaret, o dönem 'Margaret Look' lakabını almıştı... 1950'lerde çoğu kadın Margaret gibi giyinmeye başlamıştı. Çiçek desenli elbiseler, aşağıya çan şeklinde inen etekler, uzun balo kıyafetleri, kürkler, uzun eldivenlerle göze çarpan Margaret, eşarp, büyük güneş gözlükleri, tüylü şapkalar ve aklınıza gelebilecek pek çok stil parçayı da yeniden popüler hale getirmiş ve trend oluşmasını sağlamış bir kadın. 1950'li yılların göz kamaştırıcı saç şekillerine, bu muhteşem mistik-kaftanlara kadar, kıyafette her zaman mükemmelliği yakalayan Margaret kendine ait bir görünüm yarattı. Hayvan desenlerinin popüler olmasıyla birlikte, prenses de bu akıma ayak uydurdu. Ama en çok zebra baskılı kıyafetleri sevdi. Leopar desenlerine karşı da sempatiyle yaklaştı. Özellikle ceketlerde tercih etti ve bunu zarif, klasik eldivenlerle kombinledi. Plaj tatilini çok seven Margaret için 'kaftanları hayatımıza dahil etti' desek pek de yanlış olmaz sanki. Mustique Adası'na her tatile gittiğinde renkli, göz alıcı kaftanları giymeye başladıktan sonra kadınların gardırobunda kaftanlar yer almaya başladı. Margaret lüks markalar Christian Dior ve Yves Saint Laurent gibi markaların koleksiyonlarından giyinmeyi de severdi. Prensesin bu sevgisi, İngiliz tasarımcıları tercih etmemesi, vatansever olmadığı yönünde haberlerin çıkmasına da neden olmuştu. Lakin Dior’un 1947’de giydiği bir elbisesi ile hem markanın hem kendinin popülerliğini artırdı. Margaret'in giyim tarzı modayı popülerleştirdiği gibi, stili 20'nci yüzyılın en ikonik stillerinden biri haline geldi. Ve artık İngiliz tasarımcıları da kendilerini tanıtmak, prensesin radarına girebilmek için Dior'u taklit etmeye başladı. 1980'lerde ise 50'li yaşlarda olan Prenses Margaret artık kıyafetlerini görkemli mücevherler, şapkalar ve eldivenlerle kombinlemeye, renkli ama daha sade kıyafetler tercih etmeye başladı. Kraliyet kanunlarından uzak duran, kendi kanunlarını hayata geçiren, güzelliğiyle dönemin Hollywood yıldızlarıyla yarışan Margaret, yaşı ilerledikçe stilinden ödün vermedi ama gençliğinde olduğu gibi de şaşalı kıyafetler tercih etmedi. Günümüzde hala Kraliyet Ailesi'ne ve İngiliz kadınları başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun herkese ilham vermeye devam ediyor. 15 yaşından beri aralıksız ve yoğun bir şekilde sigara içtiği için 1985'de ciğerinin bir kısmı alınan, ameliyat olan ama yine içmeye devam eden Margaret, 1993 yılında ağır zatürre ile hastaneye kaldırıldı. 1998'de banyoda felç geçirip düştü. Ayağını kırdı ve yürüme yetisini kaybetti. 2002 yılında ise hayatını kaybetti. Şimdilerde ise The Crown dizisi sayesinde yeniden gündemde.