İstanbul’un kaderine terk edilen tarihi yapılarını birbiri ardına ayağa kaldırarak turizme kazandıran Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin son projelerinden birisi Bulgur Palas. İstanbul’un şarkılara şiirlere konu olan tarihi yarımada içindeki 7 tepesinin yedincisi olan Kocamustafapaşa Tepesi’nde bulunan Bulgur Palas, şatoyu andıran bir mimariye sahip. [caption id="attachment_6419865" align="alignnone" width="1200"] Bulgur Palas bu haldeydi.[/caption] Bulgur Palas geçtiğimiz günlerde İBB tarafından yaklaşık 30 milyon liraya satın alındı. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili, girişin yasak olduğu gizemli binanın bahçesi ağaçlarla kaplı. Büyükşehir Belediyesi tarafından şimdi bu tarihi yapı bilgi-belge merkezi, arşiv, kütüphane, sergi salonu ve kafe olarak yeniden düzenlenecek. Böylece İstanbul turizmi yeni bir eser kazanacak. [caption id="attachment_6419866" align="alignnone" width="1200"] 66 yıldır kapısı kilitliydi.[/caption] SEYİR TERASI DA OLACAK Eşsiz seyir terasına sahip olan görkemli yapının kulelerinden İstanbul’un diğer tepeleri; Sarayburnu, Süleymaniye, Çemberlitaş, Fatih, Yavuz Selim ve Edirnekapı tek tek görünüyor. Yapı, İstanbullular’ın hizmetine açıldığında seyir terası da meraklılarını ağırlayacak. İstanbul’un hafızasında önemli bir yere sahip olan yapı, Birinci Dünya Savaşı yıllarına, mütareke dönemine, Cumhuriyet’in ilk yıllarına şahitlik edip günümüze kadar ulaştı. Zamanla kaderine terk edilmesine rağmen görkeminden hiçbir şey kaybetmedi. [caption id="attachment_6419871" align="alignnone" width="1200"] Şatoda seyir terası olacak.[/caption] BULGURLA ZENGİNLEŞTİ İstanbul’un çok da bilinmeyen bu özgün yapısının çok ilginç bir hikayesi var. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin adayı olarak 1908’de Bolu Milletvekili seçilen Mehmet Habip Bey tarafından yaptırılıyor görkemli konak. 1912 yılında İtalyan mimar Guilio Mongeri’ye yaptırmaya başladığı konakta Mehmet Habip Bey hiç oturamaz. Aslında Bolulu Habip Bey Konağı olan bu yapıya çevre halkı “Bulgur Palas” adını takıyor ve öyle de kalıyor. Bulgur Palas yakıştırması da konağı yaptıran Mehmet Habip Bey’in karaborsa bulgur satarak zenginleşmesi nedeniyle yapılıyor. [caption id="attachment_6419868" align="alignnone" width="1200"] Mimar Guilio Mongeri[/caption] 1918’de İttihat ve Terakki’nin feshedilmesinden sonra Malta’ya sürgün edilen Mehmet Habip Bey 1920’de serbest kalıp İstanbul’a dönüyor. Kendisini zengin eden karaborsa işinin gelirinden, İttihat ve Terakki döneminin ayrıcalıklarından yararlanamayan Mehmet Habip Bey, zamanla iflasa sürüklenmeye başlıyor. Mehmet Habip Bey’in bir türlü tamamlanamayan konağına borçları nedeniyle ipotek konuluyor. Osmanlı Bankası 1926 yılında konağa el koyuyor, Mehmet Habip Bey de aynı yıl kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyor. [caption id="attachment_6419869" align="alignnone" width="1200"] Mehmet Habip Bey[/caption] PERİLİ KÖŞK OLDU O dönemde binanın hastane ya da sanatoryum yapılması gündeme geliyor ancak parasızlıktan yaptırılamıyor. Bulgur Palas, Osmanlı Bankası’nın arşivi, kanaryahane ve bir dönem de Osmanlı Bankası çalışanları için lojman olarak kullanılıyor. 1950’li yıllarda konağın odaları aileler tarafından kiralanıyor. 6-7 Eylül olayları sırasında konakta gayrimüslim bir çiftin de yaşıyor olması nedeniyle yağmalanmaktan kurtulamıyor. Uzun süre kaderine terk edilen boş ve bakımsız kalan köşkün perili olduğu bile söyleniyor. Osmanlı Bankası 2001 yılında varlığına son verilerek Garanti Bankası’na katılıyor. Tarihi bina da bu şekilde Garanti Bankası mülkiyetine geçiyor. Garanti Bankası da geçtiğimiz aylarda binayı satışa çıkarıyor ve 30 milyon TL’ye yakın bir bedel ile İBB tarafından satın alınıyor.