Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın sevgilisi, eşi, babası ya da yakınları tarafından hayattan koparılıyor. Kimi ‘namus’ için, kimi kapıyı geç açtığı için, kimi ayrılmak istediği için, kimi de kıskandığı için eşini, sevgilisini, kızını öldürüyor. Binlerce kadın ve çocuk şiddete uğruyor, taciz ya da istismar ediliyor… Takım elbise giyerek duruşmaya gelen sanıklar mahkemede ise pes dedirten savunmalar yapıyor.

İŞTE O 'PES' DEDİRTEN SAVUNMALAR

- Mersin’de öğretmen Kübra Aşkın eski eşi Davut D. tarafından tabanca ile vurularak öldürüldü. Davut D. savunmasında, “Tek suçum onu fazla sevmemdi. Keşke vazgeçecek kadar sevseydim, olayı inkar etmiyorum, cinayeti işledim” dedi. - Araştırma görevlisi Ceren Damar Şenel, kopya çekerken yakaladığı öğrencisi Hasan İsmail H. tarafından odasında silahla vurulduktan sonra bıçaklanarak öldürüldü. El yazısıyla kaleme aldığı 10 sayfalık savunmayı okuyan sanık, “Sevdiğim kadını kaybetmenin tarifi yok” dedi. Hasan İsmail H., “Maktulu öldürmek istemedim. Üzgünüm” diye konuştu. - Aksaray’da 22 Yaşındaki Bahtiyar B. 19 yaşındaki eşini boğazından bıçakladı. Savcılıktaki ifadesinde, “İşten çıkıp eve geldim. Kapıyı çaldım. Eşim kapıyı geç açtı. Kapıyı açmasını beklerken, eşimin telefonda konuştuğunu duydum” dedi. - Ege Üniversitesi Konservatuar öğrencisi G.B.A. aynı okulda öğretim görevlisi olan sevgilisi A.A.’dan kendisini dövdüğü iddiasıyla şikayetçi oldu. Duruşmada savunma yapan A.A. “1.85 boyunda olmam ve 25 sene spor yapmam nedeniyle, iki saat boyunca narin bir bayanı darp etsem sonuçları bu olmazdı. Şiddet uygulamadım” ifadelerini kullandı.
Türkiye'de her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor.

HEPSİ BİRBİRİNDEN REZALET

- İzmir’de Ahmet Y., kendisini telefonuna ‘Azrail’ olarak kaydeden 18 yaşındaki eski sevgilisi Dilan Tutucu’yu silahla vurarak öldürdüğü gerekçesiyle hakim karşısında çıktı. Sanık, “Beni mecbur bıraktı. Onur, gurur ve namus için yaşıyorum” dedi. - Bursa’da 80 yaşındaki Kazım K. tartıştığı eşini bıçaklayarak öldürdü. Kazım K. mahkemedeki savunmasında “En son tartışmamızda ben şeker hastası olduğum için çok sinirlenmiştim. Kendime geldiğimde karımı kanlar içinde yatarken gördüm. Onu isteyerek öldürmedim” dedi. - Kars’ta 28 yaşındaki Vedat G.’nin 12 yaşındaki yeğenini istismar ettiği iddia edildi. Amca savunmasında, “4-5 yıl kadar önce askerden döndükten sonra evimize S. geldi. Uzun süredir askerde olmam nedeniyle cinsel arzularım vardı. Bir an gözüme hoş geldi. Cinsel ilişkiye girmedim. S. evimize gelip gittiği sırada bu eylemleri yaptım. İzin veriyordu” dedi. - Ümraniye’de Fıkıh-Der’e bağlı yatılı Kur'an kursunda erkek çocukları istismar ettikleri gerekçesiyle 3 eğitmen tutuklandı. Ömer I. savunmasında, “Çatı katında olduğumuz için fiziken bu eylemlerin gerçekleştirilmesi mümkün değil. Akşamları gelenlerle kurs 40-50 kişi oluyordu” ifadelerini kullandı. - Küçükçekmece’de 40 yaşındaki Ersin Ü. İmam nikahlı olarak birlikte yaşadığı ve kendisinden ayrılan 28 yaşındaki Kübra T’yi kızgın yağla yaktığı iddiasıyla tutuklandı. Savcılık ifadesinde ise, “Tartışırken yanlışlıkla çay döküldü” dedi.
Avukat Süreyya Kardelen Yarli

"FAİL DEĞİL MAĞDUR SUÇLAYICILIK YAPIYORUZ"

Bu tip savunmaların çok fazla olduğunu ve davalarda kendisinin de karşılaştığını belirten Avukat Süreyya Kardelen Yarli şunları söyledi: * Biz fail suçlayıcılık değil, hem yargı hem toplum olarak mağdur suçlayıcılık yapıyoruz. Sürekli empati yapmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Bu empatiyi de maalesef fail ile yapıyoruz. Mağduru anlamaya çalışmıyoruz. Mağduru suçlayıp, failin yaptığını meşrulaştıracak bir sebep bulmaya çalışıyoruz. Sebep ortada olmasa dahi biz yaratmaya çalışıyoruz. Bizim kültürümüz faille empati yapmaya yönelik." * Empatinin hukuk aşamasında çok doğru bir şey olduğunu düşünmemekle birlikte, illa bir empati yapılacaksa mağdur ile yapılması gerektiğini düşünüyorum. Buradaki temel sıkıntımız şu; hakim ve savcıların insan olduğunu, onları da bu kültürün yetiştirdiğini, aynı ataerkil zihniyete hepimizin sahip olduğunu unutuyoruz. Sanıyoruz ki hakim savcılar asla bu savunmalara itibar etmezler, asla faille kendilerini eşleştirmezler.

"ŞİDDET KÜLTÜRÜNÜ HUKUK ELİYLE BESLİYORUZ"

Avukat Yarli sözlerine şöyle devam etti: * Hakim ve savcıların son derece objektif davranabilir ama onlar da insan ve bizimle aynı kültürde yetişti. Ne yazık ki hakim savcılarda hâlâ maalesef, kadın erkek fark etmez, kadın cinayetlerinde kadının suçlu olduğunu, kadının kışkırttığını, kadın kışkırtmasa bile kadının yaşam tarzıyla, giyim tarzıyla, söylediği sözlerle, ev içi ya da ev dışı hareketleriyle meşru bir sebep gösterdiğini düşünüyor. * O iyi hal indirimleri bunu bize gösteriyor. Cinsel suçlarda genelde söylenen, o beni tahrik etti ya da bana iftira atıyor algısı oluyor. Ama kadın cinayetlerinde, bundan daha farklı olan savunmalar oluyor. Mağdur suçlayıcılık oluyor. * Bana bağırmıştı, kötü bir anneydi gibi daha farklı savunma yöntemleri bulunuyor. Buna hakimler de inanabiliyor. Aslında biz şiddet kültürünü hukuk eliyle besliyoruz. Uygulayıcı olan bütün hukuk insanlarını aslında tekrar eğitmemiz, yeni hukuk insanlarını da toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına karşı şiddeti önleme, şiddete karşı rehabilitasyon gibi şeyleri anlatmamız lazım. Önemli olan uygulayıcıları bu konuda bilinçlendirmek ve farkındalık sağlamak.