Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift, Aile Mahkemesi kararıyla boşandı. Mahkeme, 8 yaşındaki çocuğun velayetini babaya verdi. Mahkeme belirli günlerde çocuğun annesiyle yatılı kalmasına hükmetti. Çocuğun annesiyle görüşmesinden sonra travma geçirdiğini öne süren baba Aile Mahkemesine müracaat ederek anneyle çocuğun görüşmesinin kaldırılmasını talep etti. Davacı baba tarafından açılan kişisel ilişkinin kaldırılması, aksi halde süresinin azaltılarak yatısız ve baba nezaretinde olacak şekilde yeniden kişisel ilişki kurulması davasının yapılan yargılaması sonunda, mahkeme; davanın kısmen kabulü ile çocuğun davalı anne arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılması talebinin reddine, sınırlandırılması talebinin ise kabulüne hükmetti. Hükme karşı davacı baba tarafından istinaf kanun yoluna başvuruldu. Bölge Adliye Mahkemesi itirazı reddetti. KOMŞUNUN EVİNDE GİZLENMİŞ HALDE BULUNDU Davacı baba kararı temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Dairenin verdiği emsal karar özetle şöyle: Davalı annenin ortak çocuğu kurulan kişisel ilişki sebebiyle 15.07.2016 tarihinde aldığı, 31/07/2016 tarihinde davacı babaya teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sakladığı anlaşılmaktadır. Bunun üzerine davacı babanın birçok kez ortak çocuğu teslim almak için icra memurları ile birlikte davalının yaşadığı eve gittiği ancak ortak çocuğu teslim alamadığı, sonrasında idari ve adli makamlara başvurduğu, maddi ve manevi çaba sarf ettiği, son olarak dava devam ederken 01.08.2017 tarihinde yeniden birden fazla polis nezaretinde icra memurları ile birlikte davalı kadının yaşadığı mahalleye girebildikleri, ortak çocuğu komşunun evinde davalı kadının kız kardeşi tarafından gizlenmiş olarak buldukları belirtilmektedir. SÜREKLİ AĞLIYOR, KAPI ARKASINA SAKLANIYOR - Davalı kadının bu eylemleri sebebiyle 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/947 esas - 2017/283 karar sayılı dosyasında çocuğu alıkoyma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik kararının 27/04/2017 tarihinde kesinleştiği ortadadır. Davalı anne yanında alıkonulduğu bir yıllık süre zarfında o tarihte henüz beş yaşında olan ortak çocuğun terör örgütü sempatizanlığını çağrıştırır şekildeki fotoğraflarının uygunsuz ifadelerle sosyal medyaya davalı anne ve yakınları tarafından yüklenildiği, ortak çocuğun davacı baba yanına geldikten sonra ilk derece mahkemesince aldırılan sosyal inceleme raporunda da belirtildiği gibi, korkmuş olduğu, sürekli ağladığı, kapının arkasına saklandığı anlaşılmaktadır. GELİŞİMİ TEHLİKEYE GİRDİ - Bu sebeple davalı annenin velayetin değiştirilmesi davası açma hakkını kullanmak yerine kişisel ilişkiden kaynaklanan haklarını amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullandığı, bu durumun tanık beyanları ve ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğu ortadadır. Yine davalı anne yanında bulunduğu süre zarfında ortak çocuğu gizlemek için dışarı çıkarmadıkları, tüm bu yaşananlar sonucu ortak çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin tehlikeye girdiği anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, ortak çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasının değişen koşullara göre her zaman yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak ortak çocuk ile davalı anne arasındaki kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararı doğrultusunda şu aşamada kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına Aile Mahkemesinin kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir. (İHA)