11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü'ne özel bilgiler veren Darüşşafaka Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ebru Arpacı, çocuk gelişiminde eğitimin ve ebeveyn tutumunun önemine değindi. Eğitimde fırsat eşitliğinin toplumsal denge açısından önemini vurgulayan Arpacı, "Darüşşafaka’nın 156 yıldır sürdürdüğü misyonunda olduğu gibi eğitimde fırsat eşitliği demek toplumda da fırsat eşitliği demektir" açıklamasını yaptı. İşte Arpacı'dan önemli bilgiler...
Darüşşafaka Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ebru Arpacı
Eğitim sürecinde çocuğun psikolojik gelişimi nasıl sağlanmalı, bu süreçte nelere dikkat edilmelidir? Eğitim sürecinde akademik gelişim ile birlikte çocuğun sosyal-duygusal gelişimine de odaklanılmalıdır. Öğrencilerin ebeveyn ve öğretmenlerin gelişim süreçlerini doğru bilmeleri ve bu süreçlere bağlı olarak yaklaşım biçimlerini belirlemeleri gerekmektedir. Özellikle ebeveynler çocukları üzerinde öğretmenleri ve arkadaşları kadar etkisi olduğunu bilmeli ve çocuk ile iletişiminde buna dikkat etmelidir. Öğrencinin çabası desteklenmeli, aileler çocukların başarısından bağımsız olarak onlarla ilişki kurup koşulsuz kabulü hissettirmelilerdir. Öğrenciler için her akademik yıl çeşitli kaygılar geliştirmelerine sebep olabilir. Onların motivasyonları canlı tutulup, çabalarını desteklemek ve her türlü sonuçta kendilerinin yanında olunduğunu hissettirmek gereklidir. Yaşam becerileri geliştirmekle birlikte öğrencilerin psikolojik dayanıklılıklarını artırarak kendilerini tanımları, güçlü iletişim kurmaları ve geleceğe odaklanmaları sağlanabilir. Kız çocuklarının toplumdaki yerini belirleyecek olan eğitimde fırsat eşitliğinin önemi nedir? Eğitimde fırsat eşitliği, kız ve erkek ayrımı yapılmaksızın her çocuğun hakkıdır. Her çocuğu kendi potansiyeli doğrultusunda en üst noktaya çıkarmak için desteklememiz gerekir. Darüşşafaka’nın 156 yıldır sürdürdüğü misyonunda olduğu gibi eğitimde fırsat eşitliği demek toplumda da fırsat eşitliği demektir. Kız çocuklarının da eşit haklara sahip olması, toplumsal dengenin oluşumu için önemlidir. Kız çocukları toplumda bir noktaya geldiğinde kendi çocuklarını da bu değerlerle yetiştirecektir. Bu da toplumda topyekün bir değişimin önemli kaynağını oluşturacaktır. Çocuklara özgüven, okul öncesi dönemden itibaren kazandırılabilir mi? Çocuklarda özgüven gelişimi doğumla birlikte ebeveyn tutumlarının etkisiyle oluşan bir olgudur. Çocuğun sosyal ortamı ile gelişmeye ve şekil almaya devam eder. Dolayısıyla okul öncesinden de önce başlayan ve yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Buna bağlı olarak özgüven, anaokulu ve ilkokul sürecinde de gelişmeye devam eder. Kurulan olumlu ilişkiler bu konuda besleyicidir. Bu nedenle çocuklara kendilerini ifade edebilecekleri ortam yaratılmalı, görev ve sorumluluklar verilmeli, ebeveynlerin koyduğu kurallar ve okul kuralları gerekçeleri ile açıklanmalı, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hedefler belirlenmeli, ulaşabilecekleri hedefleri belirlemelerinde ve ulaşmalarında da yardımcı olunmalıdır. Çocuk, duygusal ve fiziksel olumsuzluklar karşısında kendisini nasıl savunmalıdır? Bu konuda ebeveynlerin ve eğitimcilerin üzerine düşen rol nedir? Çocuklar duygusal ve fiziksel olumsuzluk yaşadığında, bu durumu anlatabilecekleri ve kendilerine yardımcı olabilecek yetişkinlerin olduğundan emin olmalıdır. Bunun için de çocukta anne, baba ve öğretmenine karşı güven duygusu geliştirilmelidir. Ebeveynler öncelikle benzer davranışları gerçekleştirmeliler ki bu davranışların normal dışı olduğunu çocuklar ayırt edebilsin ve benzer durumu yaşadıklarında yardım isteyebilsinler. Çocukların yardım istediğinde yargılanmamaları, utandırılmamaları, aşağılanmamaları oldukça önemlidir. Ayrıca yaşanan fiziksel ve duygusal sorunlar, yetişkinler tarafından basit görülüp yok sayılmamalıdır. Bu tavır, çocuğun yaşayacağı durumları ebeveynler veya öğretmenleri ile paylaşmamasına sebep olacaktır. Çocuklarımızın psikolojik gelişimi açısından en verimli aile ortamı nasıl olabilir? Disiplinli bir yaklaşım mı yoksa daha esnek bir yaklaşım mı tercih etmeliyiz? Aslında her ikisi de olmalı. Disiplinli bir yapı, esnekliği içinde barındırdığında anlamlı olabilir. Ailede ebeveyn ve çocukların rollerinin net olması ve bu rollerin karışmaması gerekir. Sınırların ebeveyn tarafından belirlendiği ancak çocuklarla birlikte içinin doldurulduğu bir yapı en ideal olanıdır. Çocuğun sosyal ve ruhsal gelişimi, sevgi dolu bir ortamda yaşamasına bağlıdır. Anne babanın aşırı esnek ya da aşırı disiplinden kaçınmaları ve tepkilerini abartılı vermemeleri çok önemlidir. Kabul edilemeyen davranışlar karşısında kızmak yerine öncelikle çocuğu sakin bir şekilde dinlemek, duygusunu anlamak sonrasında yapılması gerekenleri anlatmak önemlidir. Böylelikle çocuğa değer verildiğini hissettirerek, güven ortamı içerisinde söz hakkı tanıyarak bu davranışı değiştirme yönünde destek olabileceklerini gösterebilirler. Teknoloji ve sosyal medyanın çocuk gelişimi üzerinde ne gibi etkileri bulunuyor? Teknoloji hayatımızın büyük bir parçası haline geldi. Çocukların yaşlarına uyan, onların zeka gelişimini destekleyen uygulamaların tercih edilmesi ideal olandır. Bu süreçte önemli olan ebeveynlerin çocuklarının oynadıkları oyunlardan, izledikleri videolardan, kullandıkları sosyal medya hesaplarından haberdar olmaları ve bunları denetler, sınırlar, yasaklar pozisyondan vazgeçip ortak paylaşım alanı oluşturmalarıdır. Böylelikle çocuklarının teknoloji kullanımları ile ilgili bilgi sahibi olup, onları şekillendirebilirler. Ayrıca sosyal medyanın çok fazla kullanılması, çocuğun sosyal becerilerinin olumsuz etkilenmesine sebep olabilir. Bu nedenle ebeveynler sosyal medya kullanımı ile de çocuklarına rol-model olmalıdır. Kendilerinin bu anlamda harcadıkları zamana ve paylaşımlara dikkat etmeleri ise son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki çocuk duyduğunu değil gördüğünü uygulayacaktır.