Seyit Torun CHP Ordu Milletvekili ve partinin Genel Başkan Yardımcısı. 1968 yılında başlayan hayatı, ekmek kokuları arasında geçti. Ordu’nun Ulubey İlçesi’nde hem okuyor hem de fırıncı olan babası Ali Hikmet Torun’a yardımcı oluyordu. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitirdi. Torun Ailesi bir gün baba mesleğini devralmasını beklerken, o bambaşka bir kulvara, siyasete yöneldi. Önce doğduğu yer olan Ulubey’in, ardından Ordu Büyükşehir’in Belediye Başkanı oldu. Sonra Milletvekili seçilip Ankara’nın yolunu tuttu. Halen CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Torun, hayat hikayesini, SÖZCÜ HaftaSonu’na anlattı: GAZOZ SATTIM “Babam Ali Hikmet Torun hem fırıncılık yapar, hem de çiftçilik ile uğraşırdı. Beş kardeştik, bir kardeşimiz hayata veda etti. Annem ev hanımıydı. Ben bir yandan okuyor, diğer yandan fırında çalışıyordum. Bu arada vatandaşlar ekmeğin yanında yesin diye gazoz ve üzüm de satmaya başladım. Bizi okutan, büyüten o ekmek teknesiydi.” NİYETİM YOKTU “Okulla aram çok iyi olmadı. Ortalama bir öğrenciydim. Baba mesleğini asla sürdürmezdim. Babama hep, ‘Bir gün bana bu fırının anahtarını verdiğin zaman, balyozla her tarafı kıracağım’ derdim. Ekmeği çok üretirsin bayatlar zarar edersin. Maya, un bozuk çıkar, üretemezsin. Müşteriye mahcup olursun. Fırıncılığı beceremedim, becermeye de niyetim yoktu zaten… Bugün siyasetteki direncim, belki de fırıncılıkta yaşadığım tecrübeden kaynaklanıyor. Bu durumlar bizi siyasete hazırladı. Şu an o fırın kirada ve babamızın anısına devam ettiriyoruz.” Kaldığım yurt odasının tavanından su damlıyordu Seyit Torun Erzurum’da geçirdiği öğrencilik yıllarını ise şöyle anlattı: “Babam üniversiteye gitmemi hiç istemedi. Atatürk Üniversitesi’ni kazanınca ‘Kaydını yaptır’ dedi. Annemin ‘Üşütme oralarda’ dediğini hatırlıyorum. Erzurum devlet yurdunda kalıyordum. Odada üzerime üst kattan sızan su damlıyordu. Oradan ayrılıp ev tuttuk. Sol görüşlü bir öğrenci olarak Erzurum’da yaşamak daha da zordu. Çok saldırılarla karşılaştık. Ama bugünkü gibi baskıcı siyaset görmedim. Benim ilçemden çok milletvekili çıktı. ANAP ve DYP’li vekiller de vardı. Onca rekabete ve kamplaşmaya rağmen bugünkü kadar olumsuzluk yaşamazdık.” Eşiyle üniversite tanıştıklarını söyleyen Torun “Eşimin adı Makbule ancak biz Nermin diyoruz. Babası annesinin ismini koymuş ama kayınvalidem Nermin demiş. Öyle de kalmış. Kendisi muhasebe grubu öğretmeniydi. Tayin sorunu yaşayınca istifa etti. Bankacılık yaptı. Sonra üniversite mezunlarına öğretmenlik hakkı tanındı. Tekrar sınıf öğretmeni oldu” dedi. Henüz 26 yaşındayken belediye başkanı oldum CHP’li Torun, Ordu’nun Ulubey İlçesi’ne nasıl belediye başkanı olduğunu şöyle anlattı: “Atatürk Üniversitesi’nde hocam asistan olarak kalmamı istemişti. Ama benim kafamda Amerika’ya gidip yüksek lisans yapmak vardı. Ama Ulubey Belediye Başkanı olan amcam Mithat Torun 1990’da vefat etti. ABD’ye gitmekten vazgeçtim. Amcam Ulubey’de iki dönem belediye başkanlığı yapmış,12 Eylül’de görevden alınmıştı. Benim belediye başkan adaylığım amcamın bıraktığı miras sayılır. Seçildim, 26 yaşında belediye başkanı oldum.” Amacımız ülkemize demokrasi getirmek CHP’li Seyit Torun, Türkiye’nin artık normalleşmesi gerektiğini söyledi. Torun, “Amacımız bu ülkeye özgürlüğü, birinci sınıf demokrasiyi ve adaleti getirmek. Artık normalleşmeyi sağlamak zorundayız. Önümüzdeki günler, ülkem adına daha olumlu olacak. Artık insanlar neyin ne olduğunun farkına varıp, demokratik olgunluk içinde karar verecek. Bugün belediyelerin üzerinde müthiş baskı var. Seçimlerde vatandaş yetkinin kendisinde olduğunu ve değiştirebileceğinin mesajını verdi” dedi.