Fast-food (Hızlı yemek) tüketimine tepki olarak İtalya’da 1986 yılında kurulmuş olan “Slow Food” adlı sivil toplum örgütünün temel amacı; her ülkenin kendi yerel mutfağını ve yerel ürünlerini kullanmasını yaygınlaştırmak. Türkiye Kurucu Lideri ve Temsilcisi Nedim Atilla’nın önderliğinde kurulan örgütün Hatay ayağında da aynı çalışmalar yürütülüyor.  Örgütün Hatay’daki faaliyetlerine Kenan Yurttagül liderlik ediyor.  “İyi, temiz, adil gıda” sloganıyla kurulan topluluğun 15 kişilik yürütme kurulu üyesiyle birlikte toplam 37 üyesi bulunuyor. ORGANİK TARIMI TEŞVİK ETMEK, ÜRETİCİLERİ DESTEKLEMEK, GENETİK MÜDAHALESİNE KARŞI DURMAK [caption id="attachment_6218529" align="aligncenter" width="1200"] FOTO: SÖZCÜ[/caption] Fast-food tüketiminin zararları hakkında farkındalık yaratma amacı taşıyan topluluğun,  organik tarımı teşvik etmek, aile çiftliklerini ve küçük üreticileri desteklemek, insanların damak tadını geliştirmek üzere eğitimler vermek, tohum bankaları oluşturarak her ülkedeki yerel türleri korumak, bitkilerin genetiğiyle oynanmasına karşı hükümetleri ikna etmek gibi hedefleri bulunuyor. HATAY AYAĞI: KÜLTÜRLERİN ORTAK MUTFAĞI “Slow food” Hatay ayağında ilin kültürel yapısı gibi renkli ve iç içe olan mutfağı ön plana çıkıyor. Sağlıklı ve organik beslenmeyi öncü edinen örgüt Hatay’da birtakım etkinliklerle buna dikkat çekiyor. Örgütün Hatay temsilcileri bu kapsamda Hatay topraklarında yetişen organik ürünlerin hasadına katılarak sağlıklı gıda konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Örgüt şimdiye kadar Hatay’da üzüm, biber, zeytin, nar hasadına katıldı. “GELENEKSEL TOHUMDAN HER YIL AYNI KALİTEDE ÜRÜN YETİŞTİREBİLİRİZ” [caption id="attachment_6218527" align="aligncenter" width="1200"] FOTO: SÖZCÜ[/caption] Bu kapsamda Slow Food Antakya Topluluğu, Altınözü ilçesine bağlı Tokaçlı mahallesinde biber hasadına katıldı.  Slow Food Antakya Topluluğu Lideri Kenan Yurttagül, organik ürünlerin tarlaya ekiminden sofraya gelene kadar bin bir emek verildiğini söyleyerek “Ürünlerle çiftçilerin yanı sıra, biber tarlalarında çalışan mevsimlik işçiler aile bütçelerine katkı sağlıyor. Emeğin karşılığında toprak; tevazuuyla ve tüm cömertliğiyle bize büyük bir bereket sunuyor. Burada yetişen ürünler işlenmemiş, ilaçsız, geleneksel tür olduğundan, kalitesini korumak amacıyla tohumu alınarak nesli devam ettirilmelidir. Alınan tohumdan her yıl aynı kalitede ürünler geliştirebiliriz. Bu tohumları yetiştirebilecek kişilerle paylaşmalı, onlara tohumun geleneksel olduğunu, mevsim sonunda yine neslin devamı için tohum saklaması gerektiğini anlatmalıyız. Geleneksel tohumlarımızı ancak bu şekilde kaybetmeden koruyabiliriz” yorumunda bulundu. “BÖLGESEL YEMEKLERİMİZİN LEZZETLERİNİ, KOKULARINI YENİDEN KEŞFEDELİM” Yurttagül açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı; “Yiyeceklerimiz nereden geliyor; ürünler hangi tohumlarla yetişiyor? Yiyeceklerimizin tadını oluşturan etmenler nedir? Yiyecek seçimlerimiz kültürümüzü nasıl etkiliyor? Sanayileşen bu yüzyılda; icat ettiğimiz makineler yaşam modelimiz oldu.  Hızlı hayata karşı direnmek için, duyusal hazları ve uzun soluklu keyifleri korumak zorundayız. Bölgesel yemeklerimizin lezzetlerini, kokularını yeniden keşfedelim ve endüstriyel gıdayı kendimizden uzak tutalım. Gerçek kültür; lezzeti yok saymak yerine onu geliştirmektir. Bunun da yolu, uluslararası deneyim, bilgi ve proje değiş tokuşudur. “