- Hazır bienalin teması iyi bir komşuyken siz nasıl bir komşusunuz? 1994’te ikimiz de Kopenhag’da yaşıyorduk. Kentte yaşayanlar gibi biz de birbirimizin varlığından tamamen habersizdik. Bir gece kulübünde tanıştıktan sonra eve giderken, aynı mahallede hatta aynı apartmanda oturduğumuzu fark ettik. Elmgreen ve Dragset ikilisi de böyle başlamıştı. michaelelmgreen-ingardragset-018cx - İstanbul Bienali’nde küratör olmak için davet aldığınızda ne düşündünüz? Sanatçı olarak davet aldığımızda tabii ki çok şaşırdık ve bunun muhtemelen insanın hayatta başına bir kez gelebilecek bir şey olduğunu düşündük. Bu fırsatı kaçıramazdık. Ayrıca İstanbul’daki sanat ortamını çok yakından biliyoruz. Daha önce sanatçı olarak da üç kez bienale katılmıştık, burada başka projelerde de yer aldık. İstanbul’la çok güçlü bir bağımız var. _iey6692 - Bienale Türk sanatçıların katılımı az. Sanatçı seçimini nasıl yaptınız? Türk sanatçılardan talep olmadı mı? Aslında geçtiğimiz yıllara göre oran olarak Türk sanatçı oranı bir hayli yüksek. 56 sanatçının 10 tanesi Türk, yani neredeyse yüzde yirmi gibi bir orana ulaşıyor. Bizim için sanatçılarla birebir ve ayrı ayrı iletişim kurmak çok önemliydi, bu yüzden de mümkün olduğunca az sanatçıyla çalışmak istedik. Kendimiz de pek çok bienale katılmış sanatçılar olarak bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Elbette çok sayıda sanatçıyla bunu yapabilecek küratörler de vardır, ama biz yakın diyalogu başka türlü başaramayacağımızı düşündük. _iey7065 - Geçen bienal şehrin farklı bölgelerine yayılmıştı, bu sefer belli bir bölgede yer almasının sebebi ne?  Bir önceki İstanbul Bienali’nden farklı olarak biz nispeten daha kompakt bir coğrafi alana odaklanmayı tercih ettik. Bir önceki bienalin sanatçı katılımının yarısı civarında katılım ve birkaç mekan var. Bizim için, sanatçıların yeni işler geliştirmelerine ve bir müzedeki bütün katları kaplayarak ya da mekanın tümüne yayılarak enstalasyonlar üretmelerine fırsat yaratmaya odaklanmak önemli oldu. Ayrıca bu yıl bir mahalle hissi yaratması için birbirine yürüme mesafesinde mekanlar seçtik.

Aidiyet ne anlama geliyor?

- Venedik Bienali’ndeki ‘The Collectors’ adlı serginiz mekanla adeta bütünleşmişti. İstanbul’daki sergi mekanlarında da bu hissi bulabilecek miyiz? Biz bulduk! Bienalin bu yılki mekanları: Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, ARK Kültür, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ile Küçük Mustafa Paşa Hamamı. Hepsi birbirine yürüme mesafesinde, altı komşu mekân. İşlevleri bakımından düşünüldüğünde de bir mahallenin en temel ögelerini bir araya getirmiş olduk: Ev, okul, müze, apartman, hamam. Böylece bienalin teması mekan düzenlemelerine de yansıdı. Hem yakın mekanlar hem de küratöryal altyapı aracılığıyla, kişisel katılımlar gösteren sanatsal beyanlar arasında bir diyalog yaratmayı amaçladık. Mesela İstanbul Modern’e giderken şu sıralar inşaat yüzünden hasar görmüş yolda, betonla kaplanmış alanda yeni sürülmüş saban izlerinden yürürsünüz. Erkenciyseniz iki Çinli çiftçiyi ve eşeklerini görebilirsiniz. Müzeye girerken altüst edilmiş, beyaza boyanmış, 24 metrekare bir stüdyo dairenin altından geçersiniz. Sonra öfkeli göstericilerin duvarlarından, yarısı çoktan soyulmuş ve zeminde enkaz gibi uzanan duvarlardan ilerlersiniz. İnşaat çitleri yolunuzu keser ama tüm bunların ötesinden tarihi binaların harabeye dönmüş sütunları ve yeni olanların temelleri boyunca ilerleyerek yolunuzu bulursunuz. Dozer bıçağı, fidanların narin gövdelerini bir köşeye itmişken heykelimsi dokuz adam fayanslı bir odada bacaklarını ayırmış, yerlerini güzelce almış, acele etmeden oturur: Bu Türkiye ve onun sekiz komşusu mudur? Bir çocuk yaşadığı farklı ülkelerden silahların çizimini yapar ve ardından sizleri çevreleyen duvarlara yerleştirilmiş on altı kara tahtadaki tebeşir çizgileri artık var olmayan ülkelerin izlerini gösterir. Pera Müzesi’ne ulaşmak için İstiklal’i, İstanbul’un yıpranmış yaya merkezini geçince Osmanlı tablolarından oluşan koleksiyonun ortasında arkası kiremit kırmızısı duvara patlatılmış yarısı betonla kaplı bir resim görürsünüz. Yukarı devam ettikçe Suriyeli bir oğlan çocuğu, konuşamadığı için, kuşatma altındaki bir memleketin korkularını mimikleriyle anlatır. Bir diğer çiti atlayınca önünüzde kırık şişelerle dolu bir çayır uzanır. - Türkiye’nin kentsel dönüşüm sürecini, bu sürecin odağındaki mahallelerin verdiği mücadeleyi  nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünya çok hızlı bir şehirleşme sürecinden geçiyor ve göç, eşitsizlik gibi gelişmeler yüzünden büyük şehirlerdeki demografik yapı hızla değişiyor.  Bu durum toplulukların da kaybolması anlamına geliyor. O nedenle sorduğumuz en temel sorulardan  'aidiyet'in ne anlama geldiği. -  Küreselleşme ile ülkeler arasındaki engellerin yıkılacağı tahmin edilirken, güvenlik endişeleri ve göçmen karşıtı tutumlar tüm dünyada duvarların örülmesine sebep oldu. Şu an dünya üzerindeki ülkelerin üçte birinin en az bir sınırı ‘duvarlarla’ kapatılmış durumda. Özellikle de bu yıl savaşlar ve mülteci krizleri ile birlikte ‘duvar’ örme kararı alan ülkeler sayısında yüksek oranda artış yaşandı. Bu artış Berlin Duvarı ayakta olduğu dönemde dünyada bulunan duvar sayısının tam dört katı.Sizce devlet sınırlarına yapılan duvarlar, o ülkelerde yaşayan insanları nasıl etkiliyor? Tüm dünyada yaşanan siyasi gelişmeler bienalin temasına karar verdiğimiz günden itibaren geçen bir buçuk yıllık sürede “iyi bir komşu” kavramına yepyeni anlamlar ve katmanlar kazandırdı. Brexit, Trump’ın Meksika sınırına duvar yapma vaadiyle başkan seçilmesi, ve tabi ki Türkiye’de yaşananlar. Komşuluk kavramı jeopolitik çatışmalar gibi dünyanın bir yerine gerçekleşen bir olayın tüm dünyada yansımasının görülmesine de atıfta bulunan bir kavram. Ancak bienal siyasi konuları kişisel bir açıdan ele alıyor. Yapmaya çalıştığımız şey büyük siyasi konuların küçük ölçekte etkilerini gösterebilmekti. Günümüzün siyasi ortamında en çok ihtiyacımız olan şeyin bu kişisel hikayelerin anlatılmasına izin verecek kadar özgürlük olduğunu toplumun geneline hatırlatmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz bu bienalin de hem fiziki hem hayali sınırlar arasında diyalog için bir platform olmasını istiyoruz.  - 21. yüzyılda bu duvarlar olmalı mıydı? Duvarların yükselişini de ülkeler yerine bireyler üzerinden okuyabiliriz. Büyük siyasi sorunları kişisel hikayeler üzerinden ele almanın bu karmaşık dünyada bireysel sorumluluklarımızla yüzleşmek açısından da önemli olduğunu düşünüyoruz. Yani siyaset insanlar tarafından yapılan ve insanları etkileyen bir şey, sadece sergiler için yaratılmış soyut bir kavram değil. Şu anda dünyada var olan pek çok söylem muhalefet etmek üzerine kurulu. Pek çok kişi eleştirmeye enerji harcıyor. Ancak gün gelir ve mevcut durum değişirse yerine koyacak hiçbir şeyimiz olmayacak, çünkü umut temek veya hayal etmek için yeterince enerji harcamamış olacağız. Bundan sonra ne olacağına dair da önerilerimiz olmalı. Yani duvarsız bir dünya istiyorsak, bizim de bireyler olarak sorumluluklarımız var.  - Size göre ideal komşu nasıl olmalı? Aslında iyi bir komşunun kim olduğuna dair net bir tanım yapmak istemiyoruz. İlk basın toplantımızda da geleneksel bir basın bülteni yayınlamak yerine, “İyi bir komşu nadiren gördüğünüz birisi midir? veya “İyi bir komşu sizden daha zengin mi yoksa daha yoksul mudur?” gibi 40 soru yayınlamıştık. Bunu yaparken asıl amacımız spesifik cevaplar aramak değil, insanların kendilerinin bu sorulara nasıl cevap vereceğini düşünmesiydi. Size soruyorum mesela ‘’ İyi bir komşu sizinle aynı gazeteyi mi okur?’’ Biz bu sorunun cevabını siz okurlarımıza bırakıyoruz.