- Londra’da kadınlarla ilgili bu söyleşiye ikinci kez katılıyorsunuz... Evet. Kadınlar için yapılan sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer almaktan çok mutluyum. Burada yapılan işe inanıyorum. Kadınların İngiltere’de sosyalleşmesine ve entegre olmasına yardım ediliyor. Bir sonraki dönem kadınların kendini daha özgür hissetmesi için resim kursu açılacak. Ben de bu kursta resim dersleri vereceğim. - Sanatçıların kadına şiddet konusunda yeterli duyarlılığa sahip olduklarını düşünüyor musunuz? Bu işin yani duyarlılık göstermemenin özrü de olamaz. Bu konuda özellikle bizlere çok iş düşüyor. Madem toplumda göz önünde olan ve izlenen kişileriz, biz yaptığımız işlerde söylemlerimizde bunu yansıtmalıyız. Üzerimize düşenleri yapmalıyız.

Resimlerimde yarattığım kadınlara bayılıyorum

- Resim sanatıyla da ilgileniyorsunuz. Bir röportajınızda ‘Olmak istediğim kadınları çiziyorum’ demiştiniz. Bunlar nasıl kadınlar? Resimlerimde yarattığım kadınlara bayılıyorum, kocaman gözler, kürkler, kolyeler...Her şey büyük ve fazla. İşte o fazlalık benim hoşuma gidiyor. Böylece kadının 'ben böyle uygun gördüm’ diyebildiğini anlatmaya çalışıyorum. Baskıya, dayatmalara karşı geldiğinin bir simgesi. Kadın toplumda hep bir baskı altında. Toplulukta yüksek sesle gülmemeli, şunu yapmamalı, bunu yapmamalı. Resimdeki kadınlarım cesur kadınlar, istedikleri gibi olan kadınlar. Kendilerini ifade eden kadınlar. Yani benim olmak istediğim kadınlar…

Kadın olmanın kıymetini bil

- Zerrin Tekindor kendini ifade edebilen bir kadın olarak hemcinslerine nasıl bir mesaj vermek ister? Hayatımda hiç dönüp arkama bakmadım. Benim bir tane hayatım var, büyük bir yolculuğun içindeyim. Böyle yapsınlar tavsiye ederim… - ‘Hayat müşterektir’ derler, ‘bir elmanın iki yarısı’ derler. Siz böyle düşünmüyor musunuz? Niye elmanın iki yarısı olacak mışım? Tek başıma bir elmayım, karşımdaki de öyle. Sadece bazen yollarımız kesişiyor ve o yolda yürüyoruz. Bu bağımlı olma halini anlamıyorum. Bana çok zavallı geliyor. Kadın olmanın kıymetini bil, birey olmanın kıymetini bil. Kendi ayaklarının üzerinde dur. shutterstock_169322849

Tiyatroya gereken değer verilmiyor

- Ülkemizde tiyatro sanatına ilgi ne durumda? Tiyatro’ya gereken değer verilmiyor, her şeyi söke söke almak zorundayız. İmkansızlıklarla dolu. Zorluklardan büyük bir dünya kuruyoruz sahnede. Bilmem hangi şarkıcı için tıklım tıkış dolduruyorlar heryeri. Biz bir replik için saatlerce çalışıyoruz. Hangi tonda söylemeliyim? Hangi durusu, hangi mimiği, bakışı kullanmalıyım? Peki dayatılan istekler oluyor mu rollerle ilgili? Bakıyorum herkes ‘güzel olmak’ peşinde... Böyle bir dayatma var hissedilmeyen... Etkili bir performans en güzel makyajdır. Kimse her daim bebek gibi bir yüze, 90-60-90 ölçülere sahip olamaz. Bir de herkes ‘ünlü’ olmanın peşinde. Ünlü olayım derken değersizleşiyorlar. Oysa asıl önemli olan 'değerli' olmak. - Değerli olmaktan kastınız sokakta herkesin sizi tanıması olabilir mi? Sanatçılar için tanınmak önemli değildir. Biz sahnede oyunumuzu oynar, bitirdiğimizde seyirci içinden geçip gideriz. Tanınmak bence mutlu eden bir şey olmamalı. Çünkü hayatın kısıtlanmaya başlar.

Konuşmayı bilmiyoruz

- Hayatın içinde kadınların yaşadığı kısıtlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hepimiz çevremize karşı bir şeyleri oynamaya çalışıyoruz, içimizdeki duyguları bastırıyoruz. Sonra patlamalar oluyor. Özellikle kadınlar hep duygularını saklıyor, biriktiriyor. Oysa konuşmayı seçmeliyiz. Konuşarak her şeyin hallolacağına inanıyorum. Ama maalesef konuşmayı da bilmiyoruz. Hep içimizde patlamaya hazır bir volkanla dolaşıyoruz. İletişim kurabilmeliyiz. shutterstock_169322852

En sevdiğim ressam Van Gogh

- Sizin için tiyatro ne anlam ifade ediyor? Tiyatro, içeri girdiğiniz andan itibaren muhteşem bir atmosferdir. Büyülü bir ortam... - Sahip olduğunuz başarı size neler hissettiriyor? Bu başarıda sizi en çok etkileyen ne? Benim için tiyatro ve resim ayrılmaz ikili. Tiyatroda tablolardan, tablolarda tiyatrodan ilham alıyorum. İkisi de birbirine müthiş bir ilham kaynağı. Resim yaparken geniş bir mekanım olmalı ve fonda sevdiğim müzik çalmalı... Van Gogh en sevdiğim ressam. Sonra Modigliani, Matisse, Chagall... Çağdaş ressamlardan John Currin, Mehmet Güleryüz... Ondan da çok şey öğrendim. Benim böyle biri olma nedenim kısacası resim... - Usta bir oyuncudan oyunculuk üzerine birkaç söz alsak? Oyunculuk bitmeyen bir öğrenme sürecidir. Bunun için öğrenmeye açık olmak gerekir. Vizyonumuzu hep açık tutmamız gerekir. İşimiz büyük bir emek ister. Ve o emeğe verilen değer bizi daha da güçlendirir.