Kamu kaynaklarımız usulsüzce dağıtılıyor
Çiğdem Toker yeni kitabı ‘Olağan İşler’i SÖZCÜ’ye anlattı. Yazarımız Çiğdem Toker, kamu ihalelerinin nasıl yapıldığını yeni kitabında tek tek yazdı. Toker, “İhalelerde kurallara uyulmuyor. Oysa kamu varlıkları bütün toplumun ortak varlığıdır, hovardaca verilemez” dedi...
SÖZCÜ yazarı Çiğdem Toker yıllardır kamu ihalelerine, bu ihalelerdeki usulsüzlüklere dikkat çeken yazılar kaleme alıyor. “Davet usulü” de denilen pazarlık yöntemiyle yapılan ihalelere ısrarla mercek tutan Toker, şimdi de bir haber araştırma kitabıyla okurların karşısında...
Kitabında SÖZCÜ ve Cumhuriyet’te çıkmış yazılarını temel alan Toker, onlarla yetinmiyor. Yeni belge, bilgi ve analizlerle, Türkiye’nin ihale düzeninde somutlaşan ekonomi politiğini, kapalı kapılar ardında kamu varlıklarının nasıl dağıtıldığını gözler önüne seriyor. “Kamu İhalelerinde Olağan İşler” adını taşıyan kitap, Tekin Yayınevi’nden çıkarak raflardaki yerini alacak. Kitabın arka kapağında Prof. Korkut Boratav ile TGC önceki başkanı Orhan Erinç’in sunuş yazıları yer alıyor. Toker yeni kitabıyla ilgili SÖZCÜ’nün sorularını cevapladı:
ORTAK VARLIĞIMIZ
- Kitabın bir yerinde kamu kaynaklarının kimsenin babasının malı olmadığını yazıyorsunuz. Bu temayı farklı anlatımlarla sık vurguluyorsunuz. Kitabın adının öyküsü nedir?
Kamu kaynakları bütün bir toplumun ortak varlığıdır. Nasıl, hangi kurallarla dağıtılacağıyla ilgili binlerce kural koymuş devletin kendisi. Ama koyduğu kurallara uymayan, onları eğip büken yine o. Daha doğrusu devlet erkini kullanan iktidar. 21/b, kamunun olağanüstü bir durum meydana gelirse başvurulması gereken bir ihale usulü. Kurum üç firmayı direkt çağırıp pazarlık yapabiliyor. Ama bunun için gerçekten olağandışı bir durum, hesapta olmayan bir zorluk çıkması lazım. Bunlar olmadan yüzlerce kez ihale yapılmasını, yani olağanüstü bir yolun olağan hale getirilmesini konu alıyoruz. Adı onun için ‘Olağan İşler’ oldu.
- Olağan İşler adında belli ki ironi var. Aslında yolsuzluklardan bahsediyorsunuz. Bundan bahsederken bir de israf kelimesinin kullanılmasına eleştiri getirmişsiniz.
Tabii, bütün dünyada artık kabul görmüş bir yolsuzluk tanımı var: Emanet edilen gücün kötüye kullanılmasına yolsuzluk deniliyor. Bu tanımdan yola çıkarak, siyasi iradenin açık ihale yapmak dururken ısrarla hem çok büyük ısrar ve kararlılıkla 21/b’yi bu kadar sık kullanması sorunlu bir durum. Hadi adını açıkça koyalım yolsuzluk kapılarını açtığını söylüyorum. Bu kadar kamu kaynağı hovardaca, usulsüzce savrulur dağıtılırken, gözümüzün önünde ahbap firmalar, eş dost kayırılırken kusura bakılmasın ama israf lafı hakikaten çok naif ve biraz da gülünç kaçıyor. Kitabın girişinde neden yolsuzluk yerine israf denildiğini nedenleriyle anlatmaya çabaladım.
ÖZEL BİR BELGE
- Kitabın arkasında özel bir belge liste bölümü var. Firmalar, projeler, tarihler, ihale bedelleri. Böyle bir liste ilk kez yayımlanıyor galiba...
Evet, bu ölçekte ilk kez diyebiliriz. Nerede kim hangi ihaleyi kaça almış, bilmek herkesin hakkı çünkü. Gizlemekle olmaz. Her hukuk devleti hesap vermeye mecburdur. 21/b dediğimiz ihale usulünün en önemli özelliği, ihalenin ilan edilmeyişi. Şeffaf değil. Sadece sonuçları bildiriyor. Kitapta 2013 yılından itibaren bugüne kadar değişik kurumların 21/b usulüyle yaptığı ihaleleri toplu ve bütünlüklü olarak sunmayı amaçladım.
İSRAFIN BOYUTU
- Vatandaşların vergisini en somut sorguladığınız bölümlerden biri de “Nereye gitti 4.8 milyar TL” sorusu. İhale usulüne göre bu kadar fark ortaya çıkması çok dikkat çekici.
Basit bir hesap yapıyorum aslında. Çünkü devletin resmi raporlarında, ihalelerin usulüne göre, devlet ne kadar tasarruf etmiş sorusunun cevabı aslında var. Kamu İhale Kurumu, diyor ki “İhale açık olursa, devlet şu kadar tasarruf ediyor. Pazarlık usulu olursa da filan kadar.” Ve ne gariptir ki hepsinde açık ihalede sağlanan tasarruf daha yüksek. Pazarlık usulünde daima daha düşük tasarruf sağlamış devlet. Kitapta yaptığım örnek hesaplama üstelik sadece bir yıla ilişkin. Bütün yılları düşünürseniz, israfın boyutlarını görmek mümkün.
‘YOLSUZLUK’ DEMİYOR
- İsraf demişken. İsraf ile yolsuzluğun aynı şey olmadığının bayağı vurgulu biçimde altını çizmişsiniz.
Politikacılar yolsuzluk demekten kaçınıyor. İsraf demek onlar için daha kullanışlı. Birçok nedeni var. Kimi dinsel, kimi hukuksal, kimi taktiksel. Kitapta uzunca bir yer verdim bu meseleye. Kapalı kapılar ardında ilan edilmemiş ihalelerle dağıtılan kamu kaynaklarındaki sorunun adı israf olamaz.