Boğaziçi Üniversitesi (BOUN) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde bulunan "Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi", Türkiye’nin farklı bölgelerine yerleştirdikleri 450 deprem izleme istasyonundan gelen sinyaller ile 7 gün 24 saat depremleri izliyor ve değerlendiriyor. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Kandilli’de depremlerin anbean nasıl izlendiğini anlattı. Dr. Kalafat, "Bizim yapmamız gereken yalnızca İstanbul değil bütün Marmara bölgesinde kıyısı olan 7 il ve ilçelerindeki bütün yerleşim yerlerinde oturan vatandaşlarımızın, depreme hazırlıklı bir toplum haline gelebilmesi. Afet bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmesi. Deprem öncesi, anı ve sonrasında birey olarak, aile olarak, mahalle olarak, şehir olarak hepsini planlamamız ve muhakkak ve muhakkak depreme dayanıklı binalarda oturmamız, bunu talep etmemiz gerekiyor" dedi.                                                                 Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat Merkezde 25 uzman kişi ile görev yaptıklarını dile getiren Kalafat, "Depremleri yarı gerçek zamanlı, yani çok hızlı bir şekilde, depremden hemen sonra çözümleriz. Ülkemiz ve çevresindeki depremlerle ilgili bilgiyi hızlıca ilgili merkezlerle ve halkımızla paylaşırız. Ve önemli bir deprem olduğu zaman yine 4-5 kişilik bir grup depremlerle ilişkili bilgileri hızlıca derler ve web’e, aynı zamanda SMS ve diğer bilgi kaynaklarıyla göndeririz. Bir deprem olduğunda çok hızlı bir şekilde otomatik bir çözüm yapılır. O otomatik çözüm el değmeden ve depremden birkaç dakika sonra olur. Bu prosedür, Uluslararası merkezlerde olduğu gibi, yıkıcı veya orta büyüklükteki depremden sonra ilgili afetle ilişkili çalışmalar yapan kurumların planlamasına yardımcı olmak ve afet yöresine hızlı intikal sağlamak için uygulanır" ifadelerini kullandı. "DEPREMİN KAYNAĞI ÇOK ÖNEMLİ" Deprem belli büyüklük üzerinde ise ilgili bakanlıklara, İçişleri Bakanlığı’na, Valiliğe ve Birinci Kolordu Komutanlığı’na hızlıca bilgi verdiklerini ifade eden Kalafat, "Sizlerin de bildiği gibi ülkemizde yaklaşık 5.5, 5.7’nin üzerindeki her deprem kısmen de olsa yıkıcı ve zarara neden olabilir. Yaralanmalara ve zaman zaman da can kayıplarına neden olabilir. Çünkü depremin kaynağı çok önemli. Örneğin eğer deprem bir köyde ise ve yerleşim yerleri çok eski ise, kerpiç binalardan oluşuyorsa ve deprem kaynağına çok yakınsa, kısmen hasar ve can kaybı bekleyebiliriz. O yüzden hızlı bilgiyi vermek bizim için önemli" şeklinde konuştu. "UZMAN ARKADAŞIMIZ TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLMEKTE" 1999 depremlerinde teknolojik ve aletsel olarak kapasitelerinin düşük olduğunu vurgulayan Kalafat, "2000 sonrasında çok ciddi bir yapılanma içine girdik. Ağırlıklı olarak Marmara tabii çok önemli bizim için, ülkemizin hemen hemen her yerinde, özellikle aktif fayların geçtiği yerlerde bir nirengi gibi ülkemizin her tarafına dağılmış deprem istasyonlarımız var. Bu istasyonlar küçük kulübeler şeklinde. Merkeze eş zamanlı olarak düşen sinyallerde burada gördüğünüz gibi hemen uzman arkadaşımız tarafından değerlendirilmekte ve sonuçları paylaşılmakta. Bu istasyonlar, Marmara dahil olmak üzere yaklaşık 450 tane, Türkiye çapında 250’nin üzerinde" dedi. “DEPREM SONRASI OLUŞABİLECEK TSUNAMİLERE KARŞI ERKEN UYARI VEREBİLİYORUZ" Deprem sonrası oluşabilecek tsunamilere karşı da gözlem yaptıklarını ve tsunami için erken uyarı verebildiklerini söyleyen Kalafat, "Merkezimiz aynı zamanda Doğu Akdeniz ve bağlı denizler diye tabir ettiğimiz Akdeniz’de, Ege’de, Karadeniz’de, Marmara’da olan deprem sonucu olabilecek tsunamilerle ilişkili de bir gözlem ve uyarı merkezi. Dolayısıyla bir takım uluslararası yükümlülüklerimiz var. O yüzden de gördüğünüz gibi gerçek zamanlı su seviyesi istasyonları da ülke çapında kurmaya ve ortak olarak da Harita Genel Müdürlüğü ile çalıştırmaya başladık. Buradaki amaç da bir deprem sonrası oluşabilecek tsunamiyle ilgili erken uyarı verebilmek. Tsunamiyle ilişkili erken uyarı bilgisini verebiliyoruz" ifadelerini kullandı. "MARMARA DENİZİ'NDEN GEÇEN FAYLAR AKTİF" Depremde erken uyarı bilgisi vermenin mümkün olmadığını vurgulayan Kalafat, “Bildiğiniz gibi, yalnızca Marmara bölgesinde İstanbul uyarı ve erken müdahale sistemi deprem mühendisliği ana bilim dalımız tarafından işletilmekte. Ama bu yalnızca insanlar için değil, mühendislik yapılarının deprem sonrası güvenliklerinin sağlanması amaçlı. Örneğin Bir deprem olduğunda hızlı tren veya Marmaray duracak. İGDAŞ mesela, doğalgazı kesecek. Bir de bu, büyük bir deprem sonrasında olağan yaşamın hızlı dönmesini sağlamaya yönelik ve çevrenin etkilenmemesi, çevre zararlarının korunmasına yönelik bir çalışma. Mesela yangınlar büyük bir tehlike. Deprem uyarısını verebilmek mümkün değil çünkü sizler de görüyorsunuz, Marmara Denizi’nden geçen faylar aktif faylar. Karaya ve şehirlere çok yakın. Dolayısıyla bir erken uyarı verme şansına sahip değiliz. Ama tsunami ile ilişkili erken uyarıyı yaklaşık 5-7 dakika içinde verme şansına sahibiz" şeklinde konuştu. “DEPREME HAZIRLIKLI OLMAK ALINACAK ÖNLEMLERLE MÜMKÜN" Kalafat, beklenen büyük İstanbul depremi ile ilgili olarak ise şunları söyledi: "Son olan 1967’deki Adapazarı-Mudurnusuyu Vadisi depreminden sonra artık Marmara’da, Doğu Marmara’dan itibaren bütün Marmara bölgesinde büyük depremlerin olacağını aslında yer bilimcilerin hemen hemen tamamı ifade ettiler ve 99 depremleri oldu. Şimdi 99 depremleri olduktan sonra bu süreç devam edecektir. Marmara bölgesinde özellikle denizin içerisinde sismik boşluk dediğimiz alanlar var. Bu sismik boşluklar muhakkak er ya da geç kırılacak ve enerjisini boşaltacak. Dolayısıyla bizim şu anda Marmara’da, 99 depremlerini üzerinden 20 yıl geçti, 20 yılı çok iyi kullanmamız gerekirdi. Kullanabildik mi? Nispeten. Ama yeterli değil çünkü deprem gibi bir afete de hazırlıklı olabilmek tüm bireylerin, kamunun, bölgede yaşayan bütün vatandaşlarımızın alacakları önlemlerle mümkün olabilir" "AFET BİLİNCİ YÜKSEK BİR TOPLUM HALİNE GELEBİLMESİ ÖNEMLİ" Sadece İstanbul değil, Marmara bölgesine kıyısı olan tüm 7 il ve ilçelerinin depreme hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayan Kalafat, "Kamunun görevleri var. Mesela bir an önce, yüzde 80’i yapıldığını biliyorum ama hastaneler, kritik yerler, viyadükler, köprüler, barajlar, okullar… Bunlar önemli. Bu hazırlıkları günbegün yapmamız lazım çünkü zaman yaklaşıyor. Dolayısıyla biz bir depremin nerede ve ne büyüklükte olabileceğini belli bir hata payı içerisinde verebiliyoruz ama ne zaman olabileceğini söylememiz mümkün değil. Fakat yapılan hesaplarda ve istatistik çalışmalarında da bu depremin 2050 yılında yüzde 75 olasılıkla, 2090’a kadar da yüzde 95 olasılıkla çok büyük bir risk ile olabileceğini söylüyoruz. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken yalnızca İstanbul değil bütün Marmara bölgesinde kıyısı olan 7 il ve ilçelerindeki bütün yerleşim yerlerinde oturan vatandaşlarımızın, depreme hazırlıklı bir toplum haline gelebilmesi, afet bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmesi. Deprem öncesi, anı ve sonrasında birey olarak, aile olarak, mahalle olarak, şehir olarak hepsini planlamamız ve muhakkak ve muhakkak depreme dayanıklı binalarda oturmamız, bunu talep etmemiz gerekiyor" dedi. DHA