“Her şey denize olan sevgimle başladı…” diyorsunuz ilk kitabınız.  Nasıl başladığı Mehmet Şef’in deniz sevgisi ? Benim denize  olan sevdam eskilere dayanıyor. Bir şef için yemeği tüm duyularla eşleşmiş halde sofraya koymak çok önemlidir. Ama her zaman belirttiğim gibi, ürün bu eşleşmenin en önemli noktasıdır. Deniz ürünlerinin sofralarda azalan yeri, benim bu noktada tüm birikimim ve deniz ürünleri üzerine yaptığım ihtisasım ile halkın dikkatini bu konuya çekmem gerekliliğini ortaya koydu. Benim denize olan sevdam şimdi bu kitapla herkesin geleceği ile bağ kurdu. 35 yıllık meslek tecrübenizin bir sonucu mu bu kitap yoksa daha yeni mi başladık diyorsunuz? Bu kitap daha bir başlangıç diyorum. Hedefimiz her yıl bir kitap çıkararak geleceğe iz bırakmak. Sadece yemek tarifi değil hikayeler bırakıyoruz. Balık ile ilgili farklı anekdotlar yazıyoruz. Bundan sonra ESNAF adını verdiğimiz ve kaybolan esnaf lokantalarının lezzetlerini konu alacağımız ikinci kitap. Bizim ülkemizde balığın itibarı neden yok? Geçmişte daha çok tüketilen ve sofralarda daha çok yer bulan balık endüstrileşme ve fazla çalışma saatleri ile birlikte başlayan kolay tüketim ve fast food akımına yenildi. Diğer yandan meşakkatli gibi göründüğünü düşünüyorum. Oysa çok yanıltıcı bir durum bu. Balık yapmak menemen yapmak kadar kolay. Siz kitapta 84 ayrı tarifle sofralarda balığın yerini yeniden mi tanımlıyorsunuz? Sağlıklı beslenmek beyaz et tüketimini artırmaktan geçiyor. Öncelikle gelişen dünyada çocuklar başta olmak üzere her yaş ve konumda insanın muhakkak balık tüketmesi gerekliliğinin altı çiziliyor.  Denemeden ön yargı ile yaklaşmamız gereken bir durum bu. Bundan sonraki en büyük hayaliniz nedir? Ülkemi dünyada temsil edecek, mutfağımızı dünyaya anlatacak ve fark yaratacak işlere imza atmak hayalim var. Pandemi ve koşullar izin verirse bu konuya fokuslanmak isterim.

Başarı asla bir tesadüf değil

11 yaşında bir dinlenme tesisinde çırak olarak girdiği mutfaktan bugün dünyaya açılan şefler yetiştiren bir usta. Başarının bir tesadüf olmadığını söyleyen Yalçınkaya sözlerine şöyle devam etti: “Hiç bir başarı tesadüf değil bence. Hayal kurmadan başarı olmuyor. Tabi ki düşledim ve düşlediğim her şeyin peşinden gittim, fedakarlıklar yaptım ve çok çalıştım. Ülkemi dünyada temsil edecek, mutfağımızı dünyaya anlatacak ve fark yaratacak işlere imza atmak hayalim var.” Yalçınkaya’nın mutfakta asla tahammül edemediği ise israf, dikkatsizlik ve tembellik.
ABANT
Abant Malzemeler: Alabalık, domates, yeşil biber, mantar, soğan, un, tereyağı, ayçiçek yağı, tuz, karabiber. YAPILIŞI: Alabalığı ayıklayın, tuz serpip buzdolabında 15 dakika bekletin. Karabiber serpin ve una bulayın. Ön ve arka yüzeyini ayçiçek yağıyla kızartın. Tavada tereyağını eritin soğanları ve yeşil biberi ekleyip kavurun. Domates ve mantarı ekleyip  sotelemeye devam edin. Güveç kabının içerisine balığı ve sotelenen sebzeleri yerleştirip üzerine  tereyağını ekleyin. 15 dakika pişirin.