Bundan 30 yıl önce, 4-8 Ocak 1991’de Türkiye’de işçi ve sendikal hareketin en önemli eylemlerinden olan “Büyük madenci yürüyüşü” gerçekleşti. Tam 150 bin işçi, eşleri ve çocuklarını da yanlarına alıp Zonguldak’tan yola koyuldu, Ankara’ya doğru yürümeye başladı. Bu yürüyüş, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a “Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı” sloganını da miras bıraktı. [caption id="attachment_6204709" align="alignnone" width="1200"] Turgut Özal[/caption] Zonguldak’taki Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) işyerlerinde örgütlü olan Türk-İş’e bağlı Genel Maden İşçileri Sendikası ile işveren arasında sürdürülen toplu sözleşme görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlanmıştı. Yerin yüzlerce metre altında grizu korkusu ve ölümle iç içe yaşayan maden işçileri, o günün parası ile 2.5 milyon lira maaş ve 85 bin lira yevmiye istiyor, Yıldırım Akbulut başkanlığındaki ANAP hükümeti ise, 1.2 milyon lira maaş ve 64 bin lira yevmiye teklifinden geri adım atmıyordu. [caption id="attachment_6204710" align="alignnone" width="1200"] Elinde çekiç tutan çocuğun fotoğrafı yürüyüşün sembollerinden biri oldu.[/caption] Sonuçta anlaşma sağlanamadı, sendika grev kararı aldı. Zonguldak halkı da greve aktif bir biçimde destek veriyordu. Bugün il olan Karabük ve Bartın, o dönem Zonguldak’ın iki ilçesiydi ve bu ilçelerin halkı da Zonguldak merkezine akmıştı. Türkiye’nin gündemi, yüzleri kömür karası işçilerdi. Akbulut hükümeti, kamu açıklarını kapatma gerekçesiyle maden ocaklarını özelleştirmeyi planlıyordu. Toplu sözleşmelerde de işçi ücretlerine zammın kısıtlı tutulması kararlaştırılmıştı. [caption id="attachment_6204711" align="alignnone" width="1200"] ‘Büyük yürüyüş’te eşleri ve çocukları da maden işçilerini yalnız bırakmadı.[/caption] ÖZAL ZORDA KALDI Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise, “Zonguldak kömür havzasında işçiye verilen ücret, sattığınız kömürün bedelini karşılamıyor… Yüzde 60 zam verdiğiniz zaman zarar 1 trilyonun üstüne çıkar. Haddinden fazla para verirseniz enflasyonu azdırırsınız” diyordu. Ancak maden işçilerine verilen destek 8. yılını tamamlayan ANAP hükümetini fena halde sarsıyordu. Zonguldak’ta gerginlik devam ediyor, uyuşmazlığın boyutları git gide genişliyordu. 100 bin maden işçisi greve başladı. Grevin 35. gününde, sendika, işçiler ve hükümet arasında anlaşmaya yönelik hiç bir adım atılamayınca “Büyük yürüyüş” gündeme geldi. BATTANİYESİNİ ALAN GELDİ İşçi ailelerinin de katılımıyla önce 70 bin kişi toplandı ve 4 Ocak günü Ankara’ya doğru yürüyüş başladı. Sadece işçiler değil eş ve çocukları da giderek artan kalabalığa karışınca, yürüyüş korteji iki misline çıktı. 150 bin kişi yollarda “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” sloganı ile ilerliyordu. İşçiler tüm Türkiye’den destek görüyor, muhalefet liderleri Erdal İnönü ve Süleyman Demirel de yürüyen işçileri ziyaret ediyordu. İlk gece Devrek ilçesinde kaldırımlarda, taş zeminlerde, karayolu kenarlarında battaniye üzerinde geçirildi. Devrek’ten çıkarak yürüyüşe devam eden işçilerin yolu Dorukhan Tüneli’nde komando birlikleri ve çevik kuvvet polislerince kesildi. Ancak işçiler kararlıydı ve barikat kaldırılmak zorunda kalındı. Mengen’e gelen madenci ve aileleri ile çocuklarının önü bu kez Yılancık Köprüsü’nde dozerlerle kesildi. [caption id="attachment_6204713" align="alignnone" width="1200"] ‘Büyük yürüyüş’te eşleri ve çocukları da maden işçilerini yalnız bırakmadı.[/caption] 112 KİLOMETRE YÜRÜDÜLER Sendika yöneticileri ve Genel Başkan Şemsi Denizer, 8 Ocak’ta Ankara’daki görüşmeleri tamamlayıp, yürüyüşe son verildiğini açıkladı. Ücretler iyileştirilecek, orta yol bulunacaktı. Ancak grev devam edecekti. İşçiler 112 kilometre yürümüştü. İktidarın imdadına ‘Körfez krizi’ yetişti ve tüm grevler 60 gün süreyle ertelendi. Zonguldak halkının tek yürek olduğu bu eylem, tek bir taşkınlık yapılmadan, tek bir kişinin burnu kanamadan sona erdi. İşçiler, Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş bu eylem sonrası istediklerini tam olarak alamadı ama ‘Büyük madenci yürüyüşü’ tarihe geçti.

Silkele başkan düşecekler

Yürüyüşte sık sık “Silkele başkan, düşecekler” sloganı da atılmıştı. İşçiler sonradan bir cinayete kurban gidecek olan Sendika Başkanı Şemsi Denizer’i her gördüklerinde, bu sloganı atıyordu. Anavatan Partisi büyük yürüyüşten yaklaşık 9 ay sonra yapılan genel seçimler sonucu gerçekten de düştü. İktidarı kaybetti ve yerini Süleyman Demirel-Erdal İnönü başkanlığında kurulan DYP-SHP koalisyon hükümetine bıraktı.