TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı), Çocuk Hakları Perspektifinden Türkiye’deki Risk Altındaki Çocuklar Sempozyumu'nun çalıştay raporunu bir basın toplantısıyla açıkladı. Çalıştayda çocuk işçiliği, çocuk istismarı, suça itilen çocuklar ve eğitimden uzaklaşan çocuklar olmak üzere dört ana grup üzerinde raporlar hazırlandı ve çözüm önerileri sunuldu. TOÇEV'in sunduğu rapor Türkiye'de yaşayan çocuklarla ilgili çarpıcı bilgileri gözler önüne seriyor. Yapılan basın toplantısında TOÇEV Kurucusu Ebru Uygun ve Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat önemli veriler paylaşarak atılması gereken adımları sıraladı. Uygun, TOÇEV olarak 25 yıldır çeşitli projelere imza attıklarını ve ilk defa böyle bir sempozyum gerçekleştirdiklerini söyledi. Cezaevindeki çocuklardan, akran zorbalığı yüzünden okuldan uzaklaşmış çocuklara kadar pek çok konuya eğildiklerini belirten Uygun, son 10 yıldır özellikle Adalet Bakanlığı ile yaptıkları işbirliği sayesinde hem fikir alışverişi yaptıklarını hem de çözüme yönelik önemli adımlar atabildiklerini dile getirdi. İşte çalıştay raporundaki verilerden bazıları... TÜRKİYE'DE ÇOCUK İŞÇİ SAYISI: 2 MİLYON Çocuk işçi sayısı 2018 itibarıyla 2 milyona yaklaşmıştır. 2012’de 601 bin olan 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı, 2016 yılına gelindiğinde 709 bine ulaşmıştır. Çalışan her 10 çocuktan 8’inin kayıt dışıdır. TÜİK’in 2016 yılı verilerine göre çocuk işçilerin yüzde 78’i kayıt dışı çalışmıştır. 2018 yılında yaşları 15,16 ve 17 olan üç çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Mesleki eğitim alan ve özellikle turizm sektöründe çalıştırılan stajyerler, resmi kayıtlara “çocuk işçi” olarak geçmemiştir. YÜZDE 45'İ TARIM İŞÇİSİ Türkiye’de de çalıştırılan çocukların sektörlere göre dağılımında en yüksek pay tarımındır. Çocuk işçilerin yüzde 45’i tarımda çalışırken, yüzde 31’i hizmetler sektöründe ve yüzde 21’i sanayide istihdam edilmektedir. Özellikle tarımda çalışan kız çocukların oranı yüzde 58 ile genel ortalamanın da üstündedir. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM DÖNEMİNDE OKULLAŞMA ORANININ EN DÜŞÜK OLDUĞU İL AĞRI Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2015-2016 eğitim öğretim yılında ilkokulda brüt okullaşma oranı yüzde 99,2 iken bu oran 2016-2017 yılında yüzde 96'ya gerilemiştir. İlkokul zorunlu eğitim olmasına karşın okula gönderilmeyen çocukların okul yönetimi tarafından etkin bir şekilde takip edilmemesi yasal prosedürün etkinliğini zayıflatmaktadır. Okulöncesi eğitim döneminde okullaşma oranının en düşük olduğu il Ağrı (yüzde 35) en yüksek olduğu il ise Erzincan’dır (yüzde 77,1). 2017-2018 eğitim öğretim yılında 5 yaş grubunda net okullaşma oranı yüzde 66,9 olup halen daha OECD ve Avrupa Birliği ortalamalarının altında olduğu görülmektedir. OECD’nin yayınlamış olduğu “Bir Bakışta Eğitim 2018” raporunun verilerine göre 42 ülke arasında Türkiye yalnızca Suudi Arabistan’ın önünde yer almaktadır. 400 BİN SURİYELİ ÇOCUK OKUMUYOR Türkiye’de temel eğitimden mahrum kalan çocuklar meselesinde önemli bir diğer nokta iste mülteci çocuklardır. Irak ve Suriye’den ülkemize göç eden pek çok çocuk ve genç eğitim haklarından mahrum kalmaktadır. UNICEF’in son yayınlanmış raporuna göre 2019 yılının başında 645 bin Suriyeli çocuk okula kayıtlı iken 400 bin Suriyeli çocuk hala daha okul dışında kalmaktadır. 2016'DA 17 BİN ÇOCUK CİNSEL SUÇ MAĞDURU Türkiye İstatistik Kurumu (2019) “Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen suç mağduru çocuk” verilerine göre 2016 yılında güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen veya getirilen 158 bin 343 çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların 16 bin 877’si cinsel suçlar nedeniyle mağdur olmuş çocuklardan oluşmaktadır ve cinsel şiddete maruz kalan çocukların yaklaşık yüzde 87’si kız çocuğudur (2 bin 202 erkek çocuk, 14 bin 671 kız çocuk). 2017 yılı güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen veya getirilen çocuklara ilişkin istatistiklerine bakıldığında toplam sayının 137 bin 482 olduğu, bunun 18 bin 623’ünün cinsel istismar suçuna maruz kalan çocuklardan oluştuğu görülmektedir. Adalet Bakanlığı Adli ve İstatistik Genel Müdürlüğü 2017 Adalet İstatistikleri Raporuna göre, Adli Tıp Kurumu şube müdürlüklerinin 2017 yılında TCK 103/1 Cinsel istismar maddesi kapsamında muayeneye getirilen çocuk sayısı 416’dır. SUÇLU ÇOCUK DEĞİL, SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK Suça sürüklenen çocuklar güç koşullardaki çocuklar içindeki en önemli alt gruplardan birini oluşturmaktadır. Koşulların çocukları suça sürüklemesi ve itmesi nedeniyle “suçlu çocuklar” değil “suça sürüklenen çocuk” olarak nitelendirilmektedirler. Adalet Bakanlığı’nın Eylül 2018’de yayınlanan 2017 yılı istatistiklerine göre; T.C.K. uyarınca açılan tüm davalardaki suç dağılımlarına bakıldığı zaman; 12-18 yaşları arasında olan sanık sayısının toplam 185 bin 364 olduğu ve bu sayının TCK uyarınca açılan davalardaki toplam sanık sayısının yüzde 8’ine denk geldiği görülmektedir. Çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerindeki toplam dava sayısı 2016 yılında 92 bin 089 iken, 2017 yılında 87 bin 091 olarak gerçekleşmiştir. Buna paralel olarak çocuk sanık sayısı azalmakta olup 2016 yılında açılmış tüm davalar içindeki çocuk sanık sayısı 135 bin 517 iken 2017 yılında 120 bin 789 olarak gerçekleşmiştir. Çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde görülen davaların ortalama görülme süresinin 2017 yılı için 263 gündür. 2010 yılı için 312 olan bu süre 2015 yılına kadar düşüş göstermiş 226’ya kadar düştüğü 2015 yılından itibaren yeniden biri yükselme göstererek 2017 yılında 263 günü bulmuştur. 2017 yılında ceza mahkemelerinde suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yargılanan çocukların yüzde 50,6’sının çocuklar için kurulan çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde, yüzde 49,4’ünün ise diğer ceza mahkemelerinde yargılandığı görülmüştür. Halen yarıya yakını çocuk mahkemelerinde yargılanmamaktadır. Güvenlik birimlerine suça sürüklenme nedeni ile getirilen 107 bin 984 çocuğun 35 bin 986’sının bağımlılık yapan madde kullandığı görülmüştür. Bağımlılık yapan madde kullanan çocukların yüzde 85,6’sını 15-17 yaş grubu, yüzde 14’ünü ise 12-14 yaş grubundaki çocuklar oluşturmuştur. Çocukların yüzde 84’ünün sigara yüzde 6,3’ünün alkol, yüzde 5,4’ünün esrar, yüzde 1,2’sinin ise hap kullandığı tespit edilmiştir. PEKİ ÇÖZÜM NE? Çalıştay sonucunda oluşturulan geniş kapsamlı çözüm önerilerinden bazıları ise şöyle; *Türkiye’de çalışan çocuklar ve çocuk istismarıyla ilgili net bir alan araştırması bulunmamaktadır. Çalışan çocuklarla ilgili yıllık sayısal verilere ulaşmak adına öncelikli olarak nitelikli bir alan araştırması yapılmalıdır. Yapılacak olan alan araştırması, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları işbirliği ile gerçekleştirilmelidir. Araştırma sonucu elde edilen bulgular temel alınarak; çalışan çocuklar alanında hem kamu hem özel alanda aktif olarak yer alan meslek profesyonellerinin katılımı ile bir çalıştay düzenlenmelidir. *Yerel yönetimler mutlaka konuyla ilgili çalışmalarda ana aktör olarak yer almalıdır. *Çocukların maruz kaldıkları akran zorbalığının erkenden tespit edilebilmesi için rehber öğretmenler başta olmak üzere öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin bu konuda eğitilmesi çocukların okula devamlılık motivasyonunu arttıracaktır. Okul çağındaki çocuklar günün büyük bir bölümünü okulda geçirdiklerinden öğretmenlerin çocukların gelişimsel süreçleri konusunda daha bilinçli olmaları ve bu gelişimsel aşamaların getirebileceği olası problemler konusunda gerekli tedbirleri almaları gerekmektedir. Bu bağlamda öğretmenlerin çocuk gelişimi konusunda daha derinlemesine bilgi sahibi olmaları için periyodik eğitimler düzenlenmelidir. *Çocuk İstismarı konusunda on-line veri tabanı hızla oluşturulmalıdır. Oluşturulacak veri tabanı kurumlar arası yazışmalarda kolaylaştırmak için bir otomasyon sistemi olarak da kullanılabilir, içerişinde arşivlenmenmiş bilgiler sayesinde çocukların daha etkin bir şekilde takip edilmesi sağlanmış olacaktır. *Suça sürüklenen çocuklarda öncelik hapis değil tedbir kararları olmalıdır