Türk Medyası’nda “hocaların hocası” diye nitelenen, emeritus unvanlı dünyaca ünlü iletişim profesörü, gazeteci ve yazar Haluk Şahin SÖZCÜ Haftasonu’na konuştu. Bilgeliği ve sadeliğiyle sorularımızı yanıtlayan Haluk Şahin pandemi sürecinde yaşadıklarını ve dünyaya bakışını anlattı. Karantina günleri nasıl geçti? * İstanbul’daki evimde tıkılı kaldığım bu sıkıcı süreçte, akademisyenlik ve gazetecilikten kalma evde çalışma alışkanlığım devreye girdi. Bol bol düşündüm ve yazdım. 130 sayfalık kısa bir roman yazdım. Adı: Güzel Mavrella. Bu kısmını artılar hanesine yazıyorum. Şimdi yaz mevsiminin büyük kısmını geçirdiğimiz Bozcaada’ya geldik. Adanın hoşlukları bize iyi geldi. Yeni romanınız ne anlatıyor? * Corona Virüsü’nün insanları nasıl etkilediği, bundan sonra nasıl bir dünyaya çıkmakta olduğumuzu ele alıyor. Ben de en çok bunu merak ediyorum. Nasıl bir dünyaya çıkıyoruz? Pandemi penceresinden bakınca ne görüyorsunuz? * İnsanlık şaşkın. Böyle bir şey beklemiyordu. Doğayı tamamen denetim altına aldığı kanaatindeydi. İnsanlığın özgüveninin ağır bir şekilde zedelendiği, hatta yıkıldığı kanısındayım. İnsanın doğa ve dünya ile ilişkisini gözden geçirme zamanı. Corona Virüs Pandemisi insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu zorlu süreç ne gibi farkındalıklara yol açtı? * Birtakım şeylerin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Bunların birincisi aile. Dostlarımızla internet teknolojisi sayesinde buluştuk, birbirimize “Bugün Corona size nasıl davrandı” sorusunu sorduk. Böyle bir ortaklık bizim kendimizi konuşmaya zorunlu olan varlıklar olduğumuzu hissettirdi. Aile ile beraber arkadaşların ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. [caption id="attachment_5953580" align="alignnone" width="1024"] (FOTO: SÖZCÜ)[/caption] Doğaya bakış açısı nasıl etkilendi? * Çok köklü ve önemli değişimler oldu. Pek çok alanda eski duvarlar yıkıldı. Bilgisayarın insana empoze ettiği bir buluşturuculuk, ortaklaşma evresinin içindeyiz. Toprak büyük önem kazandı.Bunun simgesel anlamı var. Türkiye’nin ihmal ettiği alanlardan bir tanesi. Umarım Türkiye tarım toplumu olmanın bir utanç vesilesi olmadığını tekrar anlar. Günümüzde organik tarımın ve çevreye saygı duymanın ne kadar yaşamsal öneme sahip olduğu anlaşıldı. Corona Virüs kamçıyla vururcasına bunu hatırlattı. Yaşanan pek çok olgu bilimin önemi ve değerinin anlaşılmasına yeterince vesile oldu mu? * Mikonos’ta bilime inanmayan bir papaz Corona Virüsü’nü hiçe sayarak bir yemek daveti verdi. İnsanlar maske takmadı. Sonra 40’a yakın hasta çıktı. Biri öldü. O da papazın annesiydi. Adeta bir ders vardı. Bilim zafer kazandı. Trump bile maske takmak zorunda kaldı. Din adamları kendi alanlarına çekilmek zorunda kaldı. 19.Yüzyıl’da bilimin dine karşı kesin bir zafer kazandığı görüşü yerleşmişti. 20. Yüzyıl’da kafalar karıştı. 21. Yüzyıl’da bilim bir kez daha atak yaptı. Artık hahamlar, papazlar, imamlar, Şamanlar veya Hindu din adamları ellerini açmış ne bekliyorlar? Bilim insanları bir an evvel bir çare bulsun, aşı bulsun diye dua ediyorlar. Bu görüntü bile nasıl bir değişim ve dönüşüm yaşandığına işaret etmekte. Bizim coğrafyamıza bakınca, Siyasal İslam’ın çöküşüne mi tanık oluyoruz? * Bilimin ön plana geçtiği yeni dünyada dini akideler üzerine kurulmuş bir düzenin diğer ülkelerle yarışabilmesi mümkün değil. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” derken Mustafa Kemal bunu kastediyordu. Din adamlarının günümüz gerçekleriyle bağdaşmayacak kadar ağır bir rol üstlendiği kanısındayım. Artık dünyada devasa ibadethaneler yapılmıyor. Çünkü artık din adamlarıyla görüşmek için onun yanına gitmeniz gerekmiyor. İnsanlar internet teknolojisiyle onlara veya gereksinim duyduğu bilgilere uzaktan ulaşabiliyor. [caption id="attachment_5951273" align="alignnone" width="900"] Gazeteci-Yazar Prof. Haluk Şahin, pandemi günlerini Bozcaada’da seramik ve heykel sanatçısı eşi Belgin Şahin ile geçiriyor.[/caption] Bilişim çağı pek çok alanda etkisini artırdığı söylenebilir mi? * Evden çalışma, uzaktan eğitim ve daha fazlası, insanlığın artık dijital teknolojiye geçmekte olduğunu ve bunun devam edeceğini gösteriyor. Hiç kimse bu büyük değişimi göz ardı edemez. Salgın sürecindeki röportajlarımda özellikle insanlığın değişimini irdeliyorum. Siyasal açıdan değişim rüzgarları nasıl eser? * Yaratılmış olan elektronik kontrol teknolojisinin kötü niyetli siyasetçiler tarafından otokratik ve totaliter amaçlar için kullanılmasından korkuyorum. Televizyonlar, telefonlar, sosyal medya… Bunlar özgürlükçü amaçlar için kullanılabileceği kadar, biat ettirici amaçlar için de kullanılabilirler. Bunun örneklerine Çin’de rastlıyoruz. Politikacılar bu fırsatları kaçırmazlar. “1984” romanındaki koşullar hiç bu kadar gerçekleşmemişti. Dünya önümüzdeki 10 yıl demokrasinin gerilediğine tanık olabilir. Elbette ilelebet süremez. Buna benzer şeyler Türkiye’de de olabilir mi? * Oluyor. Bu, 65 yaş üstü uygulamasında yaşandı. “Yat” deyince yatıyoruz, “kalk” deyince kalkıyoruz. Çünkü buna elveren bir teknolojik altyapı oluştu. 65 yaş üstü yasaklarına itiraz eden ilk yazıyı sizin kaleme aldığınızı hatırlıyorum. * Ben kendimi korurum. Ne hakla benim her gün yapmam gereken yürüyüş hakkımı elimden alıyorlar? Gerek otokratik-popülist liderlerin bulunduğu ülkelerde, gerekse bizim ülkemizde insanların özgür karar vermek yerine itaat ve biat etmeyi içselleştirdiler. 65 yaş üstü yasağı çok büyük bir haksızlıktı. Bize hangi gün sokağa çıkma hakkı tanındığına baktık ve hiçbirimiz itiraz etmedik. Bu çok tartışılan uygulamanın sonuçları ağır oldu. * Şu anda toplumun ruh ve akıl sağlığıyla ilgili bir inceleme yapılsa çok vahim bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızdan eminim. En azından panik sendromu ve bununla bağlantılı olarak depresyon fevkalade yaygın. Kalp hastalıkları, eklem hastalıkları gibi fiziksel hastalıklar da çok yaygın. Çünkü insanlar eve kapatıldılar, nefes alamadılar. [caption id="attachment_5951274" align="alignnone" width="1200"] Yeni kitabı Güzel Mavrella’yı arkadaşımız Gökmen Ulu’ya anlatan Şahin “130 sayfalık romanda herkes var. Tüm insanlık küçük bir adaya sığdı” dedi.[/caption] Herkes kendine “Şimdi ne yapacağız diye sorsun” demiştiniz. Ben de size sorayım. * Ben doğayla ilişkimi daha da yakın hale getireceğim. Yakınımdaki insanlara daha sevgiyle yaklaşacağım. Bu kriz bize merhametli olmayı da öğretti. Zaten kısacık bir hayat… Aslında dünya çok güzel. Bu güzelliklere daha uygun ve uygar davranarak, daha az nobran davranarak, barış içinde ve özgür bir şekilde kendimizi geliştirelim. Türkiye’nin salgınla mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz? * Türkiye en kötüler arasında değilse bunun nedeni Cumhuriyet’in başlangıç yıllarından kalma sağlık alt yapısının olması ve çok iyi doktorların bulunmasıdır. Performansımız daha iyi olabilirdi. Tıp insanlarına minnet borçluyuz. İşte kahramanlık budur. Seni yüzde 100 korumayacağını bildiğin maskeyi takıp günün 8 saatini 15 virüslü hastayla birlikte geçirmektir. HALUK ŞAHİN’İN “GÜZEL MAVRELLA” ROMANI’NDAN BİR ALINTI: Bak sana anlatayım: İnsanlar içinde bulundukları kurulu düzenin hep aynı kalacağını düşünürler ama hiç umulmadık anda her şey değişebilir. İki ay önce Corona Virüs Pandemisi’ni hangimiz bekliyorduk? Ama şimdi ne diyoruz? Bundan sonra her şey değişecek, aynı kaldı gibi görünenler bile değişecek. Doğada da böyle bu.”