Yokluk, sefalet çoktu ama farklılıkları hissetmezdik
Ekonomist Atilla Yeşilada, eski Türkiye’yi anlattı... Yeşilada, öğrenci olarak tanık olduğu 1970’li yıllar için “Fakirdik, pek çok şeyden mahrumduk, yine de insanlar daha mutlu ve huzurluydu” dedi… Günümüzde halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılardan çıkış için yol gösterdi.
Türkiye’de sokağın da siyasetin de gündemi ekonomi… Halk yoksulluktan yakınıyor. İktidar ekonomide reform vaatlerini dile getiriyor. Ekonomist-yazar Atilla Yeşilada ile ülkenin içinde bulunduğu durumunu konuştuk. Yeşilada, hem kendi hayat hikayesini hem de ‘eski’ Türkiye’yi şöyle anlattı:
Annem ve babam Merkez Bankası’nda memurdu. Orta gelirli bir aileydik. Başkalarının zengin olduğunun farkında değildik. Pek de umurumuzda değildi zaten. Ayağım çıplak değildi. 3-5 kuruş da harçlık verirlerdi. O zamanların Türkiye’sinde yokluk, sefalet çoktu ama siz eğer karnınızı doyurup sıcak bir oda da yatıyorsanız kendinizi yoksul hissetmezdiniz.
Zaten o zamanlarda zenginler de kendini belli etmezdi. Zenginlik ayıptı. Tüketim mallarının ithali yasaktı. Benim hayatımın en büyük arzusu, stereo müzik seti sahibi olmaktı. Yani kaset çalan ve iki tane hoparlörü olan bir şey yasaktı Türkiye’de. Kaçak almıştım korkarak, polis bizi basacak diye. Döviz taşımak yasaktı, hapis cezası vardı. Yurt dışına giderken iç çamaşırının lastiğine döviz sokulurdu.
Yine de insanlar daha mutlu ve huzurluydu. Fakirdik, pek çok şeyden mahrumduk ama farklılıkları çok hissetmiyorduk. Rahat bir gençlik geçirdim ta ki 1977’ye kadar. 77’den sonra sağ sol kavgaları başladı.
Kendimi öveceğim tek özelliğim ne olmadığımı çok iyi biliyorum. Bende doktor, mimar, mühendis olacak beyin yoktu. Sanattan da anlamam. Babamla annemden gördüklerim de önemli ama mantıklı bir seçim yaparak üniversite tercihlerinde ekonomi istedim. Girince de çok sevdim. Bence en önemli şey hayattan keyif almak.
Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme bölümünü kazandım ama okuyamadım. Çünkü darbeden sonra okumak çok zorlaştı. O yüzden Amerika’ya kaçtım. Bir üniversiteden burs buldum ve 10 yıl boyunca da burslu okudum. Cebimden tek kuruş para çıkmadı, bir de üstüne asistan olduğum için cebime para koydular. Takdirle mezun oldum üniversiteden. Türkiye’ye 90’larda döndüm.
O dönem ekonomi berbattı. Yüzde 70’lere varan enflasyon vardı. Şimdi nasıl insanlar dolar mı alayım, borsa mı yapayım diye düşünüyorsa biz de paramızı nasıl koruruz diye düşünürdük. Özal, döneminin çok büyük hataları vardı ama bazen bir şeyi yapmak için yıkmak gerekir. 70’lerin sonunda yol bitmişti. Dışarı kapalı büyüyemiyorduk ve Özal, bu anlamda kapıyı açtı.
Özal’ın arkasından gelen Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, onlar biraz daha bilge olup uzlaşabilselerdi Türkiye 90’ları kaybetmezdi. Gümrük Birliği mesela akıl almaz bir fırsattı ama biz onun üstüne hiçbir şey koyamadık. Gümrük Birliği’nden hızla Avrupa Birliği üyeliğine hareket etseydik, o reformları yapabilseydik Türkiye bambaşka bir yer olurdu.