Kindarlığı, öfkeyi, nefreti bu toplumun gündeminden def etmemiz lazım
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “İstanbul Turizm Fuarı”nın açılış konuşmasını yaptı. İmamoğlu İstanbul’u, tarihsel, kültürel ve coğrafi anlamda “Bir dünya başkenti” olarak niteledi.
“BİRTAKIM KAYGILAR, BİRTAKIM KİŞİSEL, ORTAYA KONAN İHTİRASLAR…”
İBB Başkanı olarak tanıtım ajansı toplantılarına 5,5 yılda yalnızca iki toplantıya davet edildiği belirten İmamoğlu, şunları söyledi:
-Konuların her birisinin toparlanıp, Ankara’ya yönlendirilmesinin doğru olmadığını, İstanbul'un örneğin kendi içinde güçlü bir stratejiyle, modellemeyle dünyaya anlatılması gerektiğini, yerelde kabiliyetinin arttırılması, kalıcı bir turizm karakterini, kalıcı bir sektör gücü karakterini bütün Türkiye’ye yaygınlaşacak bir biçimde kazandırır. Bu kadar net.
-Onun dışında inanın hiçbir konu, gerçek anlamda başarıya kavuşmaz. Birtakım istatistiklerle bugün övünebiliriz, ama kalıcı olmaz. Bu bağlamda yapılan hiçbir iyi şeyi asla kenara itmeden alkışlıyorum. Doğru bulduğum şeyler var.
-Yapılan çok güzel işler var. Ama bu tarafı ıskalanamaz. Iskalandığı şekli nedir? Birtakım kaygılar, birtakım kişisel, ortaya konan ihtiraslar ya da tavırlar, bugünkü siyasi atmosfer; bütün bunlar, aslında meseleyi tıkayan unsurlar.
-Turizmin bu gerçek yüzünü konuşmazsak, olmaz. Türkiye'deki siyasi iklim… Bütün bunları düzeltirsek, yani gerçek anlamda kol kola verirsek, omuz omuza verirsek, meselenin gerçek sahibi olan sektör temsilcilerine bu işi teslim etmiş oluruz.”
“DEVLETİN GÜCÜ, 86 MİLYONDAN GELİR”
-Devletin gücü, devleti yöneten birkaç kişiden gelmez. Devletin gücü, o ülkenin 86 milyon insanından gelir. Başka türlü güçlü bir devlet yaratılamaz. İşin özü bu kadar basittir. Bu manada, ‘Sana çok güveniyorum Ekrem Başkan...’ Ben diyorum, ‘Bana güvenmeyin, kendinize güvenin.’ Her insan, kendine güvenmeli. Ancak öyle toplum güçlü olabilir, millet güçlü olabilir, devlet güçlü olabilir. Mesela turizm, bu anlamda inanılmaz fırsatlarla dolu.
-Çok iyi eğitim almış insanlar. İyi bir sermaye yönetimi var. Tek şey var: Bir araya gelememek. Geleceğiz kardeşim. Gelmek zorundayız. Bu memleket hepimizin. Ankara bizim başkentimiz. Ama Ankara, moderasyon yapacak. ‘Her şeyi ben bilirim, ben yaparım’ demeyecek. Milletin aklına güvenecek. Sivil toplumun aklına güvenecek. Bunun adı nedir biliyor musunuz? Bunun adı cumhuriyettir, demokrasidir. Başka bir ismi yok”
ARTAN ŞİDDET OLAYLARINA DİKKAT ÇEKTİ
İmamoğlu, artan şiddet olayları ve güvenlik sorununa da dikkat çekerek şunları söyledi:
-Turizm, her şeyden önce biliyoruz ki huzur ve güvenliği talep eder. O bakımdan, özellikle çocuk ve kadına yönelik son dönemde gündeme oturan şiddetin önlenmesi, şehirlerin daha güvenli hale gelmesi de bu açıdan önemli bir meseledir.
-Güvenli şehirler, hukuk ve demokrasinin hakim olduğu yaşam, elbette hepimiz için çok önemli bir noktada. Hep birlikte bunu aşabileceğimizi de biliyorum.
-Niye? Az önce bahsettiğim biçimiyle, devletin kurumlarıyla bir araya geldiğimizde, aşamayacağımız hiçbir konu yok. Üzerimize düşen vazife noktasında kararlı bir yönetim olduğumuzu belirteyim.
-Hızlıca büyük şehirlerde bütüncül alınacak tedbirlerin daha koordineli, daha hızlı, daha pratik, ıskalanmış bir iş birliği varsa onun da yerine getirildiği biçimde ele alındığı toplantıların yapılması ve bu toplantıların mutlaka her şehirdeki, başta yaşayan kadınları, çocukları, yani çocuklarımızı, gençlerimizi koruyan daha güçlü bir çevreyi var eden pozisyona gelmesini sağlayan bir altyapıyı oluşturma konusunda iş birliği toplantılarının yapılmasını öneriyorum.
-Bu konuda şehrimizdeki önerimizi de elbette ki şehrimizin yöneticileriyle paylaşacağım.
“SEFERBERLİK İLE BU İKLİMİ DAĞITACAĞIZ”
-Ama bütün ülkeye yaygınlaşmasını değerli buluyorum. Bir seferberlik gibi, bu iklimi dağıtacağımıza, güveni, huzuru tesis edeceğimize inanıyorum. Yoksa ben, bir psikopatın gencecik insanları katleden, yaşamdan koparan o kötü görüntüleri, ülkedeki politik ortamla ilişkilendirecek kadar basit bakmam meseleye. Meseleye, hepimizin pozisyonu, hepimizin sorumlu olarak bakarım.
“AYRIŞTIRICI VE KUTUPLAŞTIRICI DİLDEN TOPLUMUN UZAKLAŞMASI LAZIM”
-Elbette sevgiyi büyütmemiz lazım. Ayrıştırıcı dilden, kutuplaştırıcı dilden toplumun uzaklaşması lazım. Birbirini seven insanlar olduğumuzu, birbirimize hatırlatmamız lazım. ‘Bizim meydanlarımızda sevgi var’ diye bağırdıkça, bana ‘sevgi pıtırcığı’ dediler.
-Hayatta en çok sevdiğim yakıştırmalardan biri. Sevgi pıtırcığı olmaya devam ediyorum. Yeter ki insanlar birbirini sevsin, bütün sorunlar ortadan kalkar. Şunu söylemem lazım: Özellikle kindarlığı, öfkeyi, nefreti bu toplumun gündeminden def etmemiz lazım. Bu dili kim kullanıyorsa, toplum ona cezasını verir.
-Toplum; sevgiyi, iyiliği, dayanışmayı, kardeşliği vaat edenleri de sever. O bağlamda, genel anlamda ve geniş anlamda, böylesi dilin ve böylesi bir davranışın, birbirine sevgiyle, saygıyla, hürmetle bakan anlayışın Türkiye'mize ne kadar iyi geldiğini ve geleceğini de hep birlikte yaşayalım istiyorum.
-Turizm demek; bana göre adalettir, özgürlüktür. Turizmde yükselmek demek; demokrasidir, güvendir, huzurdur. Bunlar olmadan olur mu? Mümkün değil. Çevreye, insana, doğaya, sokaktaki canlıya, ormana, denize, ırmağına, havasına, suyuna özendir, saygıdır. Bütün bunlar olursa, memleketin turizmi daha kalıcı bir biçimde güçlenir ve en güçlü seviyeye yükselir.