Ölüm döşeğindeki birçok insanın kendine sorduğu sorulardan biri de 'İstediğim her şeyi başardım mı?' oluyor. Bu son anlarda, kişinin hayatı boyunca yapmayı ertelediği veya gerçekleştiremediği şeyler bir bir gözünün önünden geçer. 

abc.es'in haberine göre bu, palyatif bakım alanında çalışanların ve hastaların son saatlerinde onlara eşlik ederek pişmanlıklarını ve üzüntülerini dinleyen kişilerin sıkça karşılaştığı bir durumdur. CNBC'ye konuşan, 20 yılı aşkın tecrübeye sahip kayıtlı hemşire ve Doulagivers Enstitüsü'nün kurucusu Suzanne B. O'Brien, ölüm korkusunun tedavi ettiği birçok insan için en büyük endişe olmadığını belirtti. O'Brien'a göre, asıl endişe 'pişmanlıklar'dır. Bu durum, hayatın son anlarında en çok dile getirilen duygular arasında öne çıkıyor."

Ölüm döşeğindeki birçok kişi, yapabilecekleri şeyleri erteledikleri ve geleceğe bıraktıkları için derin pişmanlıklar yaşıyor. Palyatif bakım hemşiresi Suzanne B. O'Brien, meslek hayatı boyunca 'yüzlerce pişmanlık itirafı' duymuş olsa da, bu itirafların pek çoğunda ortak noktaların bulunduğunu belirtiyor. 

Kalplerini takip etmedikleri için pişmanlık duyuyorlar

Hastane çalışanlarının en sık duyduğu pişmanlıklar arasında, 'kalplerinin sesini dinlememiş' ve 'gerçek amaçlarından vazgeçmiş' insanların itirafları da yer alıyor. Suzanne B. O'Brien'a göre, birçok insan hayatta gerçekten ne istediklerine odaklanmak yerine, aileden gelen değerler veya toplumun dayattığı inançlar gibi dış etkenlere dayanarak kararlar alıyor.

Bu durum, insanların kariyerlerini ve ilişkilerini nasıl yönettiklerini de doğrudan etkileyebilir. Suzanne, çoğu insanın kendilerini rahat hissetmediği işlerde veya kişilerle birlikte zaman geçirmek zorunda kaldığını, ancak bu tercihlerin toplum gözünde kabul edilebilir olduğu için sürdürüldüğünü ifade ediyor.

Bunun sonucunda, birçok insan ölümle yüzleştiğinde, başkalarının beklentilerine sıkı sıkıya bağlı kalarak kendi mutluluklarını ihmal ettiklerini fark ediyor. 'Başkalarının bizim için istediklerine bağlı kaldığımızda, mutsuz, sıkışmış ve kaybolmuş hissederiz. Ancak otantik olduğumuzda, anlamlı, dolu dolu ve amaçlı bir hayat yaşarız' diyor.

Başkalarını tam anlamıyla sevmemiş olmaktan pişmanlık duymak

Suzanne B. O'Brien, birçok insanın yaşadığı bir diğer büyük pişmanlığın, farklı önceliklere odaklandıkları için sevmeyi tam anlamıyla deneyimleyemedikleri hissi olduğunu belirtti. Bu durum, hemşirenin hastalarından biri olan 69 yaşındaki bir adamın hikayesinde de açıkça görülüyordu. Hayatı boyunca işinde büyük başarılar elde etmiş ve ciddi bir servet edinmiş olan adam, parasal meseleler nedeniyle birçok aile üyesi ve arkadaşıyla bağlarını koparmıştı.

Ölüm döşeğindeyken, hemşireye içinde öfke biriktirdiğini ve önemsiz anlaşmazlıklar yüzünden pek çok kişiyi hayatından çıkardığını itiraf etti. O dönemlerde bu tercihin en doğru karar olduğunu düşünmüş olsa da, bu durumun yıllar boyunca kendisini üzgün ve yalnız hissetmesine yol açtığını ifade etti. 'Hiçbir zaman aşkı bulamadım' diyen iş insanı, 'Kendime bunu deneyimleme şansı hiç vermedim ve şimdi bunun hayatın gerçek anlamı olduğunu biliyorum' sözleriyle pişmanlığını dile getirdi. 

Sevilmeye izin vermediğim için pişmanım

Birçok hasta, acı ve ızdırap korkusuyla başkalarının sevgisine kendilerini kapattıkları için duydukları derin pişmanlıkları da Suzanne B. O'Brien ile paylaşmış. Hayatları boyunca kalp kırıklığından kaçınmak ve kendilerini dünyanın geri kalanından izole etmek amacıyla duvarlar ören pek çok insan bulunuyor.

Ancak, hemşire Suzanne B. O'Brien’a göre, bu tutumun insan hayatı üzerinde uzun vadede olumsuz etkileri var. 'Bu yöntemin bizi güvende tuttuğunu düşünebiliriz, ancak aslında kendi yarattığımız bir hapishanede yaşıyoruz' diyen O'Brien, sevgiyi hem içeriye almanın hem de dışa aktarmanın hayati önemini vurguluyor.

O'Brien, insanların yaşamlarının sonuna geldiğinde, inşa ettikleri bu 'duygusal hapishaneden' pişmanlık duyduklarını belirtiyor. 'Kalplerini açmak ve başkalarının sevgisine izin vermek için daha cesur olmayı diliyorlar' diye ekleyen O'Brien, bu durumu birçok danışanında tekrar tekrar gözlemlediğini ifade ediyor.

Kendilerini bu kadar yargıladıklarından pişmanlık duyuyorlar

'Hayat bir öğrenme sürecidir ve bazen çok zorlayıcı olabilir' diyen ünlü sağlık çalışanı, insanın kendi kararlarına daha fazla şefkatle bakması gerektiğini vurguluyor. O'Brien, 'Bu farkındalık, kendimize karşı huzur ve şefkat bulmamızı sağlar, böylece geçmiş pişmanlıklarımızı kabullenebiliriz' diyerek bu yaklaşımın iyileştirici gücüne dikkat çekiyor.

Kendini sevmek, yaşamlarının son günleriyle yüzleşen birçok hasta için çözülmesi gereken önemli bir mesele olarak öne çıkıyor. Bu süreçte, hemşire Suzanne B. O'Brien hastalarına sıkça şu soruyu yöneltiyor: 'Bulunduğunuz durumu ve yaşadıklarınızı göz önünde bulundurarak, elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı düşünüyor musunuz?' O'Brien, yıllardır kendilerine yükledikleri ağır beklentilere rağmen, çoğu hastanın bu soruya 'Evet' yanıtını verdiğini ifade ediyor.