Bugün tam 50’nci gün!
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Silivri Cezaevi’ndeki küçücük hücresinde hâlâ özgürlüğünden mahrum tutuluyor.
İddianame nerede? Yok!
Özdağ, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu işlediği iddiasıyla tutuklu bulunuyor. Türk Ceza Kanunu’nun 216’ncı maddesine göre bu suçun cezası 1 yıldan 3 aya kadar hapis. Ancak, infaz kanununa göre mahkûm edilse bile cezaevinde yatarı yok!
Peki, neden hâlâ hapis?
Zafer Partililere göre, Ümit Özdağ’a “Yargısız infaz” yapılıyor!
★★★
Özgür demokratik ülkelerde hapiste tutulan bir parti genel başkanı var mıdır?
Böyle bir şey söz konusu bile olamaz! Neden?
Çünkü oralarda, gerçek anlamda demokrasi, hukukun üstünlüğü, konuşma ve düşünceyi ifade özgürlüğü vardır.
Bizde ise Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne kapatıldı, tam 50 gündür hapis!
Bu tür uygulamaları gören Batı ülkeleri Türkiye’ye maalesef “demokratik olmayan ülkeler” sınıfında yer veriyor artık...
★★★
Ümit Özdağ’ın sevenleri de, ziyaretçileri de çok...
Özdağ bundan memnun ama bir yandan da sıkıntılı... Çünkü, her ziyaretin ardından, tepeden tırnağa defalarca aranmaktan bıktı.
Geceleri, rehin tutulduğu hücrenin kapısının altından gelen soğuk nedeniyle de sıkıntılı zamanlar geçiriyor. Fakat tüm bunlara rağmen yılmıyor, dayanıyor.
Ülkenin sorunlarının sandıkta çözüleceğini vurgulayan Özdağ “Yaşadığımız süreç, muhalefete düşman ceza hukuku uygulamasıdır” diyor.
Özdağ’ı ziyaret edenler “Azılı teröristlerin, soyguncuların yattığı Silivri zindanında Ümit Başkan dimdik ayakta” diyorlar.
“Baskılar artıyorsa rejim artık zayıflıyordur!”
Ümit Özdağ’ın, Zafer Partisi tarafından iletilen kamuoyuna mektubunu (biraz kısaltarak) sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle diyor:
“Ülkenin her yerinde nefes almayacak şekilde bir baskı gerçekleşiyor.
Âdeta düdüklü tencerenin düdük kısmı bile lehimlenerek kapatılıyor.
Bu baskılar, sanki bir toplumsal patlamanın birileri tarafından arzu edildiğini gösteriyor.
Birileri köşe yazılarında ‘Muhalefetin kalıcı olarak tasfiyesini’ öneriyor, ‘Her gün birinizi, bir gün hepinizi alacağız’ çığlıkları atıyor.
Bu kışkırtmalara karşı muhalefet sağduyulu ve soğukkanlı davranmalı...
Çözüm, demokratik direniş, hukuk içinde muhalefettir!
Bu baskı rejiminin en güçlü olduğu an baskıları arttırdığı dönem değildir.
Baskılar artıyorsa rejim zayıflıyordur! Bunu bir siyaset bilimi hocası olarak söylüyorum.
Bunu, tek başına Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nün ürettiği bir belge/sahte/yalan belge ile tutuklanan bir siyasi parti genel başkanı olarak söylüyorum.
Cumhur İttifakı rejiminin muhalefete 2’nci sınıf insan olarak ‘düşman savaş hukuku’ uygulamasına direniyorum!
Muhalefet bütün baskılara, hatta tahriklere rağmen kararlılıkla barışçıl direnişini sürdürüyor. Sandığı bekleyelim, kardeşliğimizi muhafaza edelim.”
TEBESSÜM
“Senin için ölürüm ben!”
Müjdat Gezen önceki gün bir sohbet sırasında dostlarına Erdal İnönü’ye ait yaşanmış bir olay anlattı.
Rahmetli Erdal İnönü çok nüktedan bir siyaset adamıydı. Bir seçim gezisinde, otobüsü şehir girişinde karşılanırken, koyu partililerden biri:
“Senin kurbanın olam Başkanım. Senin için ölürüm ben!” diye bağırarak kendini otobüsün önüne atmaya kalkışır.
Erdal İnönü soğukkanlı bir şekilde seslenir:
“Dur, yapma yahu! Bir oy bir oydur!”
GÜNÜN SÖZÜ
Sokak hayvanlarına zulmeden insanlar “Ruh hastaları”dır!