CHP İstanbul Milletvekili Salih Uzun, Sözcü TV'de duayen isim Uğur Dündar ile Arena programında Ekrem İmamoğlu ve 'Kanal İstanbul' üzerinden iktidara sert sözlerle yüklendi.
İBB'ye yönelik soruşturma kapsamında 19 Mart'ta yapılan operasyona ve İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına değinen Uzun, şunları söyledi:
"*19 Mart operasyonunun siyasi hedefinin Ekrem İmamoğlu, maddi ve mali hedefinin ise Kanal İstanbul olduğunu düşünüyorum. Bundan hiç şüphem yok. Çünkü o operasyonla birlikte yaptıkları ve yapmak istedikleri her şey bu kanaati doğruluyor.
*Ben 18 Mart'ta başlayan diploma iptali meselesiyle birlikte bunun bir 18-30 Mart darbesi olduğunu düşünüyorum. 18’ini 19’una bağlayan gecedir o iş.
*O günden bu yana ısrarla bir şey söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim: Bugünkü iktidar, Tayyip Erdoğan, milletle inatlaşıyor.
*Milletle inatlaşmanın temel alanlarından biri de Kanal İstanbul projesi. Bugün ya da dün Buğra Gökçe, Silivri'den avukatları aracılığıyla bir açıklama yaptı. Orada da "Bu, milletle inatlaşma projesidir" diyor.
*Çünkü vatandaş daha önce Kanal İstanbul’un lansmanını yapan, savunan Murat Kurum ile “Hayır, bu bir ihanet projesidir. İstanbul’a da, Türkiye’ye de ihanettir. Ve ben bunu engelleyeceğim” diyen Ekrem İmamoğlu arasında bir tercih yaptı. Bundan bir sene önce, hatta biraz daha fazla, 31 Mart seçimlerinde bu iki aday yarıştı. Vatandaş, bir milyon farkla Ekrem İmamoğlu'nu seçti.
*Şimdi dönüp "Bir dakika arkadaş" diyorlar. Erdoğan şunu söylüyor: "Siz Ekrem dediniz, ben Murat Kurum dedim ama ben yüceyim, en yüce benim. Benim dediğim olur. Ben her şeyin üstündeyim. Siz ne derseniz deyin, ben bunu yapacağım." Ve bunu yapmaya devam ediyor. Israrla yapıyor. Bu nedenle bunun bir inatlaşma projesi olduğunu söylüyorum.
*Gerçi açık açık "Kanal İstanbul yapılacak" da demiyorlar. Örneğin, Kanal İstanbul güzergahında bulunan ve İstanbul’un önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nın havzasında bir toplu konut projesi başlatıldı. Eski genel müdür, oraya bir tebligat yaptıktan sonra gözaltına alındı. Dört gün boyunca gözaltında kaldı. Bunu dar gelirli yurttaşlara yönelik bir toplu konut projesi olarak tanımladılar.
*Çünkü millet karşı çıkıyor. Başakşehir’de de, başka yerlerde de insanlar “Bu yanlış” diyor. O kadar açıkça söyleyemiyorlar. Bir. İkincisi; gerçekten o kanalı yapabilirler mi, o konuda da emin değiller. Ama asıl odaklandıkları şey, oradan çıkacak rant. İnşaatla orada rant projeleri üretecekler. Asıl mesele bu.
*TOKİ başka yer mi bulamadı? Sazlıdere Barajı'nın su toplama havzasında proje mi olur? “Hayır, alakası yok” diyorlar. Ama yukarıdan bakıldığında görünüyor. Milletin aklıyla da alay etmeye gerek yok. Baraj orada duruyor, evet, ama Kanal İstanbul hayata geçerse, Sazlıdere Barajı yıkılmak zorunda kalacak.
*Eğer gerçekten Kanal İstanbul olmayacaksa, orada yüksek katlı rezidanslar, AVM’ler yapılmayacaksa, Katar ve Arap televizyonlarında neden bu kadar çok reklamı dönüyor? Üstelik bizim görüntülerimizle. Daha yakın zamanda, helikopterle o alan gezildi. Yanlarında Çevre Şehircilik Bakanı, Ulaştırma Bakanı vardı. Ellerinde “Kanal İstanbul Projesi” yazan kartonlarla poz verdiler. Kiminle dalga geçiyorsunuz?
*Şu anda orada reklamlar dönüyor. Yani burada bir yalan var, belki birkaç yalan birden var. Ama bizim odaklanmamız gereken şey şu: Bu proje tehlikeli, riskli ve ihanet niteliğinde. Bütün bu olup bitenin asıl hedefi de bu projedir.
*Ekrem İmamoğlu bugün bir paylaşım yaptı; "Referandum yapalım, 16 milyon İstanbullu karar versin" dedi. Ben hatta daha ileri gidiyorum: 16 milyon İstanbullu bile karar veremez. O derece önemli bir şey bu. Çünkü bu, sadece bugünü değil, kıyamete kadar yaşayacak herkesi etkileyecek bir proje. Dolayısıyla sadece bu dönemde yaşayanlar karar veremez.
*Ama illa bir karar verilecekse, gerçekten sorumluluğu hep beraber paylaşalım, millete soralım. Bu bir yoldur. Ama dediğim gibi, bu derece tehlikeli ve riskli bir projedir. Bugünün meselesi değil, gelecek kuşakları da ilgilendiriyor.
*Her zaman söylediğim bir şeyi, sizin vesilenizle bir kez daha söyleyeyim: Bugünkü iktidarı seçimle göndermek için pek çok gerekçe var. Ekonomik nedenler var; memurlar, esnaf, çiftçiler ve sefalet ücretine mahkûm edilmiş emekliler için olağanüstü gerekçeler var.
*Ama diyelim ki başka hiçbir gerekçe olmasa bile, sadece bu Kanal İstanbul inadından dolayı bile bu iktidarı sandıkla bir an önce göndermek zorundayız. Bu projeye geçit vermemek için bile, sırf bunun için bile, bugünkü siyasi iktidarla mücadele etmek zorundayız."