Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Antalya’da yaptığı bir konuşmada, Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla gözaltına alındı. Bu suçlamadan dolayı tutuklanmasına gerek görülmedi. 30 Haziran 2024’te Kayseri’nin Danişment Gazi Mahallesinde, Suriye uyruklu bir kişinin pazar yerindeki tuvalette 7 yaşındaki yeğenini taciz ettiği gerekçesiyle protesto gösterileri başladı. 4 gün devam eden olaylarda bin 65 kişi gözaltına alındı, bunlardan 28’i tutuklanmıştı.

Olayların üzerinden yedi ay geçtikten sonra, Özdağ soruşturması kapsamına birden Kayseri olayları dahil edildi. Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nden olaylara ilişkin rapor istendi. İlginçtir rapor, 21 Ocak 2025 tarihini taşıyor. Olayların Ümit Özdağ ve Zafer Partililerin paylaşımları sonucu gerçekleştirildiği ifade ediliyor. Ama, tutuklanan 28 kişinin ifadesinde, “Biz, Özdağ’ın ya da Zafer Partililerin açıklamalarından etkilenip olaylara katıldık” denmiyor.

“KAÇACAĞINA İLİŞKİN SOMUT OLGU” 

Özdağ’ın avukatlarından Hilmi Güllü, Özdağ’ın tutuklanma gerekçesine de şu sözlerle itiraz ediyor:

“Ümit Özdağ hocamız tarafından 2020, 2022 ve 2023 yıllarında atılan tweet’ler sonucu Temmuz 2024’teki olayların gerçekleştiği ifade edilerek, delilleri karartma şüphesinin varlığı, Özdağ’ın kaçma şüphesinin olduğu, suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması sebebiyle tutuklama kararı verdi. Tutuklama gerekçelerinin hiçbiri yerinde değil. Hele hele mahkemenin ‘kaçacağına yönelik somut olgunun varlığı’ ifadesi, Özdağ hocanın kişiliğine ve karakterine karşı bir hakaret. Türkiye’de yargılamadan kaçacak en son kişi Ümit Özdağ’dır. Ayrıca, üç resmi koruması olan Özdağ nasıl kaçacak? Olaylarla, Özdağ’ın açıklamaları arasında da bir illiyet bağı yok. İlliyet bağı olmadan nasıl ceza verilecek?”

Tutuklanma konusu, Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesiyle ilgili. Madde şöyle: “Halkın sosyal sınıfı, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Hukukçu, eski bakanlardan Yaşar Topçu, bu maddeye göre Özdağ’ın tutuklanması üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: ”Özdağ’ın konuşmasının bu suçla ilgisi olmadığını anlamak için hukukçu olmaya bile gerek yok.”

Peki, böyle bir ceza verilirse, Ümit Özdağ’a siyaset yasağı da getirilebilir, partisinin kapatılması için dava da açılabilir. Özdağ, önünü kesme çabalarına karşı da dikkatli olmalı. 

Ümit Özdağ’ın kardeşi Avukat Dr. Savaş Özdağ ilk ziyareti SÖZCÜ’ye anlattı.

KARDEŞİ ANLATTI: MÜCADELESİ KESİNTİSİZ SÜRECEK

Ümit Özdağ, gece 03.00 civarında Marmara (Silivri) Cezaevine götürüldü. Önceki geceden uykusuz olduğu için hemen uyudu. Kardeşi Ceza Usulü Hocası Avukat Dr. Savaş Özdağ, gece ziyaretine gitti, “Ümit Bey’in uyuduğu” söylenince, uyandırmaya kıyamadı. Sabahı zor etti. 08.30- 09.30 arasında iki kardeş konuştu. Kardeş Avukat Dr. Savaş Özdağ, çıkışta SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:

“Çok verimli, güzel bir görüşme oldu. O mu içeride, ben mi dışarıdayım belli olmadı. Çok moralli, huzurluydu. Dışarıdaki gelişmelerden bilgi sahibi oldu. Kaldığı yerden kesintisiz mücadele ediyor. Sürecin ne kadar yanlış olduğunun, kamuoyu tarafından da bilindiğini paylaştı. Partililere bazı talimatları oldu, onları iletti. Yani şehir cereyanı kesilse bile bir jeneratör girmişcesine mücadele kesintisiz sürüyor. En ufak bir sapma gerileme yok.

TUTUKLAMAYA ENGEL HALİ YOK

Hakkındaki tutuklama kararının gerekçesini konuştuk. Gerekçede geçen bir cümle var. Onu dikkate şayan bulduk. ‘Tutuklanmasına engel bir halin olmadığına’ vurgu yapılıyor. Bu hiçbir tutuklama kararında yer almayacak ve yer almaması gereken bir ifade. Neden biliyor musunuz? Şimdi ağabeyimin size yorumunu yapayım. Malum eski milletvekili. Milletvekili olduğunda bir zırh giyiyor. Anayasa gereği tutuklanmasına engel oluyor. Yakalanamaz, gözaltına alınamaz, tutuklanamaz, sorguya çekilemez. 

‘Tutuklanmaya engel bir halinin olmadığı’ ifadesinin yazılmasının anlamı ‘Artık milletvekili değil, eski milletvekilisin. Tutuklanmana engel kalmadı’ duygusuyla kaleme alınmış ve gerekçeye yansımış. Yani kararı yazanların bilinç altına yansımış. Oysa tutuklama istisnai ikinci bir tedbirdir. Yani adli kontrol tedbirleri yetersiz kaldığında ancak bu istisnai tedbirlere başvurursunuz. Hâl böyleyken bunları tersine çevirmiş, ‘Tutuklamaya bir engel yok’ deyip kararı böyle oluşturmuş.

Şimdi dana ilginç bir konu var. Ben, Ceza Usul hocasıyım. Tutuklamaya ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. Maddesi, belki en çok değiştirilen maddedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları çerçevesinde Türkiye birçok kez mahkum oldu. Kanun koyucu bu maddeyi birçok kez revize etti. Revize etmesinin temel sebebi şu: Türkiye’yi bir daha mahkum etmemek adına düzenlemeler tutuklamayı zorlaştırdı. Tutuklama kararı verebilmek için çok somut olgulara ihtiyaç duyulduğu düzenlemelerde ifade edildi. Deliller ortaya konulmadan tutuklama kararı verilmesin diye.

ÇEVRESİ KUŞATILDI

Ağabeyimin tutuklama kararında ‘Kaçacağına dair somut olgular’ diye bir ifadeye yer veriliyor. Siz çok tecrübeli bir basın mensubusunuz daha iyi takdir edeceksiniz şimdi söyleyeceğim şeyi. Kendisine devlet üç resmi koruma tahsis etmiş. Bir insan, yanındaki koruma polislerinin varlığına rağmen, çevresi kuşatılarak gözaltına alınıyor. Kaçacağına dair hangi somut olgudan bahsediliyor bu durumda?

İster küçük, ister büyük olsun bir siyasi partinin temel iddiası Türkiye’yi yönetmek değil mi? Türkiye’yi yönetme iddiası taşıyan bir siyasi liderin hangi olgularla kaçma hazırlığı içinde olduğunu iddia edebilirisiniz? Bunu da geçtim bu suçun cezası bir ile üç yıl. Üç yıl hapis verilse bile kanununa göre bu doğrudan açığa alınarak infazı gerçekleştirilen bir ceza yani bunun aslında bir yatarı bulunmuyor. Bunları, kararı yazan irade de bilir.”

SUİKASTE KARŞI ALINAN ÖNLEM

Ümit Özdağ, ifadesinde ve gerekse avukatına tutturduğu notta, “Tek endişem Kaşif Kozinoğlu (Eski MİT Mensubu. Cezaevinde kalp krizi sonucu öldüğü açıklanmıştı) gibi bir suikasta uğramaktır” demişti. Özdağ, bu konuda kendisine bir duyum gelmezse bunu söylemez. Bir suikast girişimine karşı cezaevi yönetimi Ümit Özdağ’ı nasıl koruyacak? Bu konuda ne gibi önlemler aldı? Bunun cevabını kardeş Savaş Özdağ şöyle açıkladı:

“Cezaevi idaresinden yanımıza geldiler, ‘Ümit Beyin güvenlikle ilgili bir talebi var. Görüşme kabinine girdikten sonra bulunduğunuz koridoru kapatacağız’ dediler. Bulunduğumuz koridorda başka görüşme kabinleri de var o kabinleri boş tuttular. Bütün bir koridor, görüşme boyunca, güvenlik gerekçesiyle bize tahsis olundu. Giriş - çıkışlar da kapatıldı. Kaşif Kozinoğlu’nun başına gelen olayı ağabeyim daha önce de dillendirmişti. Cezaevi yönetimi de bu konuyu değerlendirmiş, ona uygun tedbir alınmış.

TEK KİŞİLİK ODADA

Bize alınan önlemler konusunda bilgi verildi. Bütün cezaevi yöneticileri en küçük personeline kadar olağanüstü saygılı ve müşfiklerdi. Hepsi görevlerini kusursuz yaptı. Suikast sözleriyle ilgili olarak bana ayrıca bir açıklama yapmadı. Yoğun başka konular vardı. O yoğunluk içinde bunun üzerinde durmadı. Ağabeyim, tek kişilik odada kalıyor. Yalnız kalmak istiyor. Çalışmalarını cezaevinden sürdürecek.”

KAPATMA DAVASINA UZANIR MI?  

Ümit Özdağ’a ceza verilip siyaset yasağı getirilebilir mi? Zafer Partisi’nin kapatılması yönünde Yargıtay C. Başsavcılığı bu konuda dava açabilir mi? Bu konular sosyal medyada dillendirilmeye başlandı. Hukukçu Avukat Dr. Savaş Özdağ, soruşturma konusuyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Gözaltı işlemi Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yapıldı. Fakat tutuklama kararı halkı kin ve düşmanlığa tahrikten gerçekleşti. Yani yolda açtığınız soruşturma dosyasına gözaltı işleminin
dayanağı olmayan başka bir suçu eklediniz. Bu olacak şey değil. Normal şartlarda bu iki ayrı soruşturma numarası verilmesi gereken iki ayrı işlemdir. Bir soruşturma dosyasının içine başlangıçta bulunmayan ikinci bir suçlamayı koyamazsınız.

Birincisi gözaltı işleminin dayanağı iken o boş çıktığında, ikincisini serbest bırakmayalım, tutuklayalım diye devreye sokamazsınız. Soktuğunuz zaman elimizden çıkmasın, kurtulmasın görüşü akla gelir. Hukuku bu kadar büktüğünüzde, hukuka olan güzel duygular da işte böyle sarsılıyor. Bu süreçte, yolda başka suçlamaları gündeme getirirler mi endişe ederim. Sürecin hukukla ilgili olmayan boyutunda bu ihtimaller de var.

Ümit Özdağ’ın yerine başkanlığa Avukat Dr. Ali Şehirlioğlu vekalet edecek. Askeri doktor Ali Şehirlioğlu’nun, bacağına patlamamış fünye saplanan askeri, bomba uzmanlarıyla birlikte nasıl ameliyat ettiğini bir gün dinlerseniz, göz yaşlarınızı  tutamazsınız.