AMERİKAN siyaseti, Türkiye’ye hangi ara bu kadar benzedi bilmiyorum. Donald Trump’ın  seçim zaferinin yankıları henüz bitmeden, ‘üçüncü kez Başkan olabilir mi, olamaz mı’ tartışmaları alevlendi. 

ABD Anayasası’nın 22’nci  maddesi açıkça ‘Bir kişi en  fazla iki kez başkan seçilebilir’ diyor. Ama Trump hem  kampanya konuşmalarında  hem de özel sohbetlerinde;  “Bu kuralı değiştirebiliriz”  imasında bulunarak yeni bir  tartışmanın fitilini ateşledi.

Trump’ın üçüncü dönemle ilgili sözleri çoğunlukla şakayla karışık olsa da onun  bu tür ‘şaka’ları ciddiye  alınmaya değer. Örneğin,  temmuz ayında bir etkinlikte koyu Hristiyanlardan  oluşan seçmen kitlesine,  “Bana bir kez daha oy  verin, sonra bir daha  asla gerek kalmayacak”  diyerek, kendini adeta  ‘kalıcı çözüm’ gibi sundu.  Aynı şekilde, Ulusal Tüfek Derneği’nde yaptığı bir konuşmada, “Kazanırsak ikinci dönem mi, üçüncü dönem  mi sayılırız? İki mi, üç mü?”  diye sorması, bu konudaki  niyetinin altını çizdi. 

Aynı şekilde, Ulusal Tüfek Derneği’nde yaptığı bir konuşmada, “Kazanırsak ikinci dönem mi, üçüncü dönem mi sayılırız? İki mi, üç mü?” diye sorması, bu konudaki niyetinin altını çizdi.

Anayasayı değiştirmek

Trump’ın isteği bir fantezi mi, yoksa gerçek hedefi mi, bilmiyorum. Ama anaya sanın değiştirilmesi için Kongre’nin her iki kanadın da üçte iki çoğunluk gere kiyor. Daha da zoru, eyalet yasama organlarının dörtte üçünün bu değişikliği onay laması gerekiyor. Mevcut siyasi dengelerle böyle bir değişiklik neredeyse imkan sız görünüyor. Ancak Trump’ın, anaya sanın sınırlarını zorlamadaki becerisi göz ardı edilemez. New York Times’ın bu konudaki bir makalesine göre, Trump, yargıyı ve diğer kurumları kendi lehine nasıl kullandığını defalarca kanıt ladı. Üçüncü dönem hayalini gerçekleştirmek için yasal ya da siyasi yollar arayabilir.

Geçmişte neler oldu? 

Tarihte yalnızca bir baş kan, dört dönem üst üste seçildi: Franklin D. Roosevelt. Ancak Roosevelt’in savaş ve ekonomik kriz dönemindeki uzun süren liderliği, anayasal sınırların belirlenmesi için bir dönüm noktası oldu. 22’nci maddenin kabul edilmesinin ardında, Roosevelt’in ‘krallık benzeri bir iktidar’ kurduğu eleştirileri vardı. Ama şu gerçek ki, Trump’ın alışıldık stratejisi, aynı bizimkilere ben ziyor. Önce bir ‘deneme balonu’ uçurmak. Çoğu zaman ‘şaka’ dediği fikirlerin, aslında kamuoyunu yoklama girişimi olduğu biliniyor. Ancak bu kez mesele bir şakadan daha fazlası olabilir. Trump’ın “Daha fazlasını hak ettik” şeklindeki açıklamaları, destekçilerini harekete geçirecek bir işaret fişeği gibi görünüyor.

Kaçışın adresi cruise gemisi 

425 liman, 140 ülke... Trump’ı görmeden 4 yıllık deniz yolculuğuna ne dersiniz? Donald Trump’ın ikinci dönemi, bazı Amerikalılar için bavullarını toplama anlamına geliyor. Ameri kan Villa Vie Residences firması bunu fırsata çevi renlerden... 4 yıl boyunca dünyanın dört bir yanını gezdiren ‘Tour La Vie’ (Hayat Turu) programı, bir gemide konforlu bir yaşamla Trump döneminden uzaklaşma imkânı sağlıyor. Şirketin ‘Escape from Reality’ (Gerçeklikten Kaçış), ‘Mid-Term Selection’ (Ara Dönem Seçi mi. Temsilciler Meclisi’nin tamamı, Senato’nun üçte biri her iki yılda bir yeni lenir, adı buradan gelme) ve ‘Skip Forward’ (İleri Sar) gibi paketleri var. Hiçbiri sarmadı mı? O zaman ‘Everywhere but Home’ (Ev Hariç Her Yer) paketi üç yıllık bir kaçış planı sunuyor. Bu da “Ne olursa olsun Amerika’ya dönmem” diyenlerin favorisi.

Fiyatlar mı? Çift kişilik bir kabin yıllık 40 bin dolardan başlıyor. Dört yıl için 160 bin dolar. Kiraydı, aidattı, elektrikti gibi bir derdiniz de kalmıyor. Gemide hayatın mottosu basit: “Bir kere öde, gerisini düşünme!”

Amerikan pragmatizmini okyanus ortasında yeniden tanımlıyor. Cruise şirketi CEO’su Mikael Petterson, “Bu gemi, kim kazanırsa kazansın yola çıkacaktı. Ama Trump’ın zaferi, bu fikre ilgiyi artırdı” diyor. Bu yılın başlarında aynı cruise şirketi enflasyonla mücadele için “Sonsuz Ufuklar” adlı 1 yıllık bir gezi paketi sunmuş. 1 yıl önceden ödeme yap, 1 yıl gemiyle gez, enflasyona yakalanma. Belki de bu gemi, modern zamanların en yaratıcı kaçış planı.

Ancak biletini ayırtan ABD’li dostlarımıza minik bir denizci tavsiyesi: Aman siz dümeni sıkı tutun, çünkü okyanusta da olsa dalgalar sizi her zaman bulabilir.

Google’da arama zirve yaptı

TRUMP kazandık tan sonra Google’da ‘Nasıl başka bir ülkeye taşınırım’ diye sorgulama yüzde 1514 artmış. Yanlış okumadınız, bin beş yüz on dört! Resmen dijital bir göç dalgası yaşanıyor. İlk sırada neresi mi var? Tabii ki Yeni Zelanda! Bu ülkeye göç için yapılan Go ogle aramaları tam yüzde 7 bin 600 artmış. İnsanlar “Orada koyunlar huzur içinde yaşıyor, biz de yaşarız” diye düşünmüş herhalde. Komşu ülke Kanada için aramalardaki artış oranı yüzde 1270. Önemli bir grup Almanya’yı düşünmüş (yüzde 4 bin 200), bir grup da İngiltere’ye göz kırpmış (yüzde 375 artış).

“Brexit de olsa, schnitzel de olsa Trump’tan iyidir” diyorlar galiba.