İç cepheyi kuvvetlendirme adına çıkılan yol yeni bir açılıma kapı araladı. Adı da “kardeşlik projesi” olarak kondu. Proje hakkında çeşitli görüşler var.
İlk görüşün özeti şudur: İktidar cephesinin ideologlarına bakılırsa atılan adım “bölge Kürtlerini Siyonist-emperyalist gelişmelere kurban etmemek” adına atılmaktadır. Bu ifade AKP MV Mehmet Şahin tarafından HaberTürk TV’de Serap Belet’in programında 24 Ekim 2024 günü bizzat ifade edildi. Bu görüş özellikle CB Erdoğan’ın İsrail’in yayılmacı emellerinin bir parçası olarak gördüğü ve “vatan topraklarımızın tehdit altında olduğu” tezine paraleldir. Devlet Bahçeli’nin açıklamalarının Erdoğan’dan habersiz/bağımsız olduğu savını çürütmektedir.
Bir başka görüş, Devlet Bahçeli’nin “uygulanması imkânsız bir öneride” bulunmak suretiyle Kürt siyasi hareketini bölmek istediği dolayısıyla sonuçlarını görmeden hatalı yorum yapılmamalıdır, şeklinde özetlenebilir. Alıcısı az olsa da dillendirilmektedir.
Bu iki görüşü milli ve yerli olarak görmek mümkün. Savunucuları da bu şekilde göstermek için özel çaba gösteriyor. Düz mantıkla bakınca son TUSAŞ saldırısı da özellikle birinci görüşü doğrular mahiyette. Ama gerçekten öyle mi? Çok su kaldırır…
Başka bir görüşe göre, tekrar seçilme olasılığı olmayan/zayıflayan Erdoğan’ın ülkeyi yönetmeye devam edebilmesi için DEM oylarını bölmek/DEM’in CHP ile yakınlaşmasını engellemek adına atılmış bir adımdır. Erdoğan 2014’te sadece AKP oylarıyla CB olabilmişken, 2018’de MHP’nin, BBP’nin desteğiyle seçilebildi. 2023’te seçilebilmesi ise MHP ve BBP de yetmediği için YRP, HÜDAPAR, DSP, Çelebi, Cevizoğlu, Oğan’ın açık Akşener’in örtük desteği ile sağlandı. Yeni bir seçimde bu aktörlerin katkılarının da yetmeyeceği anlaşılıyor. O halde ya DEM oyları kazanılacak ya da DEM oyları parçalanacak!
Tabii DEM oylarını kaybetmek istemeyen CHP Gn. Bşk. Ö. Özel’in D. Bahçeli’nin açtığı eli yükseltmesi bundan dolayı olsa gerek! Herkesin devletini Kürt kökenli Türk vatandaşlarına Kürt kimliği üzerinden vermesi de hazin bir çıkış olmuştur.
Projenin asıl sahibi AKP ve MHP. DEM de hemen sahiplendi. Öcalan da! Kandil’in kendisini muhatap kılacak bir sistem kurulmasını isteyeceği açıktır. Tabii bu noktada ABD’nin işlevi önem kazanıyor. Suriye’yi bölme planını yürütüyorsa başka bir tavır, Suriye’yi şimdilik parçalı bırakmayı ve SDG’yi mevcut devlet yapısına entegre etmeyi tercih ediyorsa başka bir tavır takınması öne çıkacaktır. Bu tavrı da PKK’ya emretmiştir. Türkiye’ye şunu önermiş olabilir: “Ben şimdilik Suriye’deki parçalı yapıyla yetinmeyiı tercih ediyorum, siz de kendi içinizi çözün!”
(Suriye’den kaynaklı tehdidi önce üretip sonra büyütüp “kardeşlik projesininin” algı vasıtası haline getirmek de bizi yönetenlerin başarı hanesine kayıt olarak düşülmelidir!).
Sonuç olarak her üç senaryonun ortak paydası Erdoğan’ın yeniden seçilmesidir.
CHP yönetimi de maalesef projeyi sahiplenmiş görünüyor. Eline geçirdiği tarihi iktidar olma fırsatını da kaybetmiş gibi duruyor. CHP’yi iktidar yapacak büyük strateji, AKP’nin kötürüm ettiği cumhuriyet kurumlarını tekrar ayağa kaldırmaktır. Projeye desteği bu stratejiden uzaklaşmak demektir. Partinin içinden yeterli destek bulur mu? Esas soru budur. Mansur Yavaş başta olmak üzere bazı belediye başkanlarının ve milletvekillerinin tepkileri bu konuda atılacak adımlar konusunda liderin elinin rahat olmadığına işaret etmektedir.
Proje kapsamında anayasa değişikliği ya da yeni anayasa gündeme gelecek, Erdoğan’ın ülkeyi yönetmesi için gerekli koşullar sağlanmış olacak, genel af da kaçınılmaz olacaktır.
Tabii bu gidişat bir tasavvurdur ve halkın kayasına çarpması muhtemeldir. DEM’i saymazsak siyasi partilerin her biri içinde projeye karşı çıkanlar olacağı gibi İYİP ve parlamentoda temsil edilmeyen partilerin hemen hepsinin ortak tutumu, üniter yapıyı parçalaması muhtemel bu girişimi durdurabilir. Eğer bu başarılırsa Türk milleti devletine yeniden kavuşacaktır.
İhtiyaç olan iç cepheyi güçlendirmektir. Yolu ve yordamı da herkesi kanun önünde eşitlemekten, eşit hak sağlamaktan ve eşit sorumluluk yüklemekten geçmektedir.
Bebeklerine bakamayan, emeklisini doyuramayan, güvenlik-refah-özgürlük bileşkesini sağlamakta yetersizliği tescillenmiş mevcut yöneticisini yeniden seçtirme koşullarını hazırlamak değildir.
Türk kimliği ve laik yapı ekseninde kurulan cumhuriyetin ulus devletini, etnik kökenlere göre “kardeşlik projesi” adı altında kolonlara ayırmak hiç değildir. Karşı koymak için Lübnan’a bakmak yeterlidir.
“Delilik aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemektir” özdeyişini hatırlatarak noktalayalım: Her yeni delilik yeni yanlış umutlandırma ve sarmalı büyütmektir; o nedenle aynı deliliğe yeniden gerek yoktur.