120 yıl yaşıyorlar, kanser yok! Hunza Türkleri'nin sırrı ortaya çıktı
Ortalama 120-130 yıl arası yaşayan ve 60 yaşını “yolun yarısı” gören Hunza Türkleri, kansere yakalanmadan sağlıklı bir ömür sürmeleriyle dikkat çekiyor. Bilim insanlarının uzun zamandır araştırdığı bu sıra dışı topluluk, yaşlanmaya meydan okuyan yaşam tarzlarıyla tüm dünyanın ilgisini çekiyor. İşte Hunza Türkleri...
Pakistan’ın kuzeyinde yer alan Hunza Vadisi’nde yaşayan Hunza Türkleri, 120-130 yaşına kadar sağlıklı bir şekilde yaşayarak tüm dünyanın dikkatini çekiyor.
60 yaşını “yolun yarısı” kabul eden bu toplulukta, ileri yaşta bile dinç kalmak adeta bir norm. Bilim insanlarının üzerinde çalıştığı bu sıra dışı topluluk, uzun ve hastalıksız ömürlerinin sırrını doğal yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarına bağlıyor.
Doğadan gelen sağlık ve uzun yaşam
Hunza Türkleri, dağlık coğrafyanın sağladığı temiz hava ve mineralli su kaynakları sayesinde sağlıklı bir yaşam sürüyor. Kendi ekip biçtikleri organik sebzeleri kurutarak tüketen topluluk, doğal hayvancılıkla elde ettikleri süt ürünlerini de sofralarından eksik etmiyor. Yoğurt, peynir, sütlü darı ve kısrak sütünden yapılan kımız gibi geleneksel besinler, sağlıklarının temelini oluşturuyor.
Her ne kadar yoğun et tüketseler de hayvanlarını tamamen doğal yemlerle besledikleri için hiçbir kronik rahatsızlık yaşamıyorlar. Bu toplulukta kanser vakalarına rastlanmaması da bilim dünyasında büyük ilgi uyandırıyor. Hunza halkı, bol baharatlı et yemekleriyle ünlü olsalar da yalnızca kendi yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri tüketiyorlar.
Göçebe kültürün izleri: Eski Türk geleneklerini yaşatıyorlar
Hunza Türkleri, atalarından miras kalan göçebe kültürün pek çok geleneğini sürdürüyor. Yazlık ve kışlık konaklama yerleri belirleyerek mevsimlere göre göç eden bu topluluk, geleneksel Türk yaşam tarzına sadık kalıyor. İlk Türk toplulukları gibi hayvancılık ve tarımla uğraşan Hunzalar, binlerce yıldır değişmeyen bir yaşam biçimi benimsiyor.
Hunza halkının takip ettiği takvim de bozkır kültürüne dayanıyor. “Geyik böğürtüsü” ya da “göçmen kuşların dönüşü” gibi doğa olaylarına dayanan döngüsel bir zaman anlayışları var. Göç yolları da önceden belirlenmiş olup gelişigüzel değil, planlı bir şekilde organize ediliyor.
İleri yaşta anne olmak ve yaş kavramı
Bu toplulukta kadınlar, 65-70 yaşında bile anne olabiliyor. 100 yaşında hayatını kaybeden birine “genç öldü” denmesi, burada yaş kavramının ne kadar farklı olduğunu ortaya koyuyor. “Yolun yarısı” 65 yaş kabul edilirken, insanların büyük bir kısmı 120 yılı aşkın bir ömür sürüyor.
Doğayla iç içe bir yaşam
Hunza Türkleri’nin yaşam biçimi, bölgedeki coğrafi ve iklimsel şartlara uygun olarak şekillenmiş. Denizden 6 bin metre yükseklikte yaşamaları, yüksek oksijenli havayı solumalarını sağlıyor. Sert kışlara ve düşük sıcaklıklara alışkın olan bu topluluk, temiz su kaynakları ve doğal besinlerle bağışıklıklarını güçlü tutuyor.
Tarihi olarak Orta Asya bozkırlarından göç ettikleri düşünülen Hunzalar, kültürel kökenlerini koruyarak günümüze kadar taşımış durumda. Göçebe çobancılık geleneğini sürdüren topluluk, aynı zamanda en eski Türk dilini konuşuyor. Halıcılık gibi zanaatlara da önem veren Hunza Türkleri, doğadan elde ettikleri malzemeleri kullanarak iplik, halı ve kilim üretiyor.
Kronik hastalıkların sıfırlandığı toplum
Hunza Türkleri, sağlıklı ve aktif yaşam tarzları sayesinde kronik hastalıklara neredeyse hiç rastlamıyor. Dağlardan gelen temiz hava ve doğal beslenme alışkanlıkları, kanser gibi ciddi hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynuyor. Az miktarda ama sık öğünler tüketen bu topluluk, sağlıklı beslenmeyi günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş durumda.
Hunza Türkleri'nin yaşam tarzı, uzun ömrün sırlarını arayan bilim insanlarına ilham veriyor. Göçebe kültürlerinden gelen dayanıklılık, organik beslenme alışkanlıkları ve doğayla uyum içinde yaşama felsefesi, bu topluluğu dünya çapında benzersiz kılıyor.