Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu dün 20. toplantısını yaptı. Akademisyenler Havva Kökarslan ve Murat Sevecan, bugüne kadar yapılan toplantıların analizini yaptı ve komisyon üyelerine bilgi sundu. Komisyonun, iki aylık çalışma süresi 31 Aralık’ta doluyor. Süre uzatılacak. Sıra, partilerin hazırladığı raporların ortak rapora dönüştürülmesine geliyor.
Türkiye üzerinde oyunlar oynanıyor. Ülkemizi yalnızlaştırma politikaları uygulanıyor. Bunlar yetmezmiş gibi iç sorunlar derinleşiyor. Milli birliğimizi bozma gayretleri çok yönlü olarak sürdürülüyor.
HUKUKTAN ÜSTÜN GÖRMEMELİ
Sadettin Tantan, devletin işleyişini bilen, tehlikenin nereden geldiğini gören bir siyasetçi. İçişleri Bakanlığı yaptığı, çok önemli operasyonların emrini verdiği için yürütülen operasyonların muhtemel sonuçlarını da, Türkiye üzerine oynanan oyunları da görüyor ve Tantan an şu uyarılarda bulunuyor:
“Türkiye’de dışarıdan ve farklı kesimler tarafından üretilen ‘Kürt sorunu’ kavramı ile milli birliğimizin bozulması hedef alınıyor. Cumhuriyet’in kuruluşu ile beraber kimlik tartışması sona ermişti. Türk kimliğinin kapsayıcı bir kimlik olması, tarihsel şartların ve devleti kuran iradenin sahip olduğu fikrin yansıması olarak doğal bir sonuçtur. Türk kimliği bir etnik kimlikten öte vatandaşlık bağını, ortak hukuk düzenine paydaş olmayı, ortak bir kaderi ve geleceği paylaşmayı yani ülkü birliğini ifade eden bir üst kimliktir. Bu kimlik içinde hiçbir etnik unsurun ayrıcalığı yoktur. Hukukun üstünlüğü ilkesi bu nedenle önemlidir, kimse kendisini hukuktan üstün görmemeli.”
GÜVEN KAYBOLUYOR
Türk milletinin içinde yeni bir üst kimlik yaratmaya çalışmalarını “bölücülük” olarak niteleyen Tantan, “Bunu eğip bükmeye gerek yok. Farklı bir üst kimlik arayışında olanlar bilerek ya da bilmeyerek neye destek verdiklerini bilmeli ve bu yanlıştan dönmeli” görüşünü dile getiriyor. Tantan şu uyarılarda bulunuyor:
“Kimse, Türk milletinin içinde ayrıcalıklı etnik unsurlar yaratmaya kalkmasın. Ayrıcalıklı kılınması gereken tek unsur, yasalar ve kurumların işleyişidir. İktidarın Türkiye’yi dönüştürdüğü mevcut düzenden halk memnun değil. Ekonomi iyi değil. Halk kurumlara olan güvenini kaybetmiş durumda. Tek kutuplu bir siyasi düzene alıştırılmak isteniyor.
UMUTSUZLUĞA KAPILMAYIN
İçeride güçlü bir iktidar yaratılması, dış politikada ülkemizin gücünü azaltır. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail arasında kurulmak üzere olan işbirliği, ülkemizin acilen müdahale etmesi ve bozması gereken bir işbirliğidir. Türkiye’nin ihtiyacı olan; yeni bir siyasi zihniyeti inşa etmektir. Bu zihniyetin temeli de Türk kimliğini siyasetin merkezine almasıdır.
Yeni Dünya Düzeni’nde, Türkiye hak ettiği yeri almak istiyorsa bunu başarmak zorundayız. Kimse ‘Benim elimden bir şey gelmez’ umutsuzluğuna kapılmasın, zorluklar kimseyi yıldırmasın. Türk Milleti tüm zorluklara rağmen karşısındaki güç odaklarını yıkacak ve hak ettiğini alacaktır.
Bu yurt bizim, sahip çıkacağız.”
İzmir’in arka mahallelerinde bir belediye başkanı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, kentin dezavantajlı kesimlerinin yaşadığı tarihi Basmane semtinde dolaşıyor, kahvehanede mahalleli ile sohbet ediyor, onların ihtiyaç ve taleplerini öğreniyor. Başkan, restore ettirdiği tarihi yapıyı çalışma ofisi olarak kullanmaya başladı. Başkan oraya giderse, başka kamu kurumlarının da geleceğini öngörüyor.
Son gidişinde 5 saatini halkın içinde geçirdi, 14 bin adım attı. Kentin hafızasını taşıyan sokaklarda protokol görüntülerinden uzak bir gün geçirdi. Tugay, durdu, konuştu, dinledi. Kimi zaman bir dert, kimi zaman sadece bir “merhaba” paylaşıldı.
DOKUNACAK BİR EL
Basmane, İzmir’in belleği. Orada hayat, çok uzun bir yolculuktan geliyor. Üst kısmı Kadifekale, biraz ötesi Tarihi Kemeraltı Çarşısı, Antik Smyrna Agora’sı... Büyük İskender’in kalesi, kentin akropolü Kadifekale’nin hemen altındaki Basmane, antik Smyrna’dan beri atan bir damar. İzmir’i İzmir yapan yerlerden biri. Tarihi boyunca dışarıdan gelenlerin İzmir’e giriş kapısı, konaklama mekânı. Orada yolculuklar, konaklayanlar, göçenler, gelenler, gidenler hiç bitmiyor.
Köklü esnaf kitlesi yerinde dursa da eski sakinleri, İzmir’in nüfuzlu aileleri 1970’lerden sonra burayı terk ediyor. Tarihin bu diliminde de iç göçle ve dış göçle gelenlere, sığınmacılara kucak açan, artık gücü tükenmeye başlamış bir semt. Ucuz otellerde, eski konaklarda yaşayan insanlar yorgun, yoksul. İşsizlik baskısı yoğun. Bu insanların en çok umuda, kendilerine dokunacak bir ele ihtiyacı var.
İLK TOHUM ATILDI
Başkan Cemil Tugay, zamanının bir kısmını burada geçiriyor. Basmane’nin tarihi bir binasını restore ederek çalışma ofisi yaptı. Belediye öncülük ederse başka kamu kurumları da buraya gelir ve bölge kalkınır düşüncesi umut veriyor.
İzmir’i mimariyle, tarihle, kültürle, çağdaş teknolojiyle yükseltebilmek için önce mirasa sahip çıkmak gerekiyor. Daha da önemlisi o mirasa kentli sahip çıkmadan yol almak da mümkün görünmüyor. Başkan Cemil Tugay’ın Basmane semtinde atılan o 14 bin adım, belki de bu anlayışın sahadaki karşılığıydı. Bir belediye başkanının makamdan çıkıp ön sokaklara değil, arka sokaklara yönelmesi önemliydi. İller, ilçeler arka sokaklarına sahip çıkıldığında iyileşir.
Hatta ilk tohumları burada atılan fikirler filiz vermeye başladı bile. Tugay’ın, Kooperatifçilik Günü’nde müjdesini verdiği balık ekmek stantları fikri, bu bölgedeki gezisi sırasında ortaya çıktı. Balıklar, üretici kooperatiflerinden alınacak, ilk stantlar Hatuniye Meydanı’nda kurulacak.