Dünya Gazze’de yaşananları izliyor, kınıyor ama durdurmuyor. Oysa Apartheid Güney Afrika’yı yıkan şey açıklamalar değil, cezasızlığı bitiren çok katmanlı izolasyondu. Gazze için de artık taraf olmak değil, hukuku işletmek gerekiyor.
İlkler önemlidir ve çoğu kez unutmaz insan.
İlk öpücükten ilk kavganıza kadar.
Sözcü’de yayımlanan ilk yazım, ‘Rusya’ya yasak İsrail’e kıyak’ başlığını taşıyordu.
2025’in ilk köşe yazısı olarak, doğrudan uluslararası spor ve siyaset ilişkilerini ele almıştım.
Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, uluslararası turnuvalardan men edilmesi ve sportif cezalar tartışılırken, İsrail’e tanınan ayrıcalıkların göz ardı edilmesini sorgulamıştım.
‘Futbolun patronları, zalimin ortakları’ vurgusuyla UEFA ve FIFA’yı sert biçimde eleştirmiştim
İlkler önemli olduğu gibi sonlar da kritiktir.
Yılın son yazısında da bir kez daha Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek istedim.
Gazze'de 27 aydır yaşananların, dünyanın gözü önünde bir halkın 'adım adım, yok edilme planı' olduğuna şahit olduk
Açık hava zindanına dönüşen Gazze’de, 2 milyondan fazla canın maruz bırakıldığı insanlık dışı uygulamalara seyirci kaldı dünya.
Uluslararası hukuku hiçe sayan İsrail, dünyanın geri kalanını fiilen seyirci konumuna itiyor.
DÜNYA SUSARKEN SOKAKLAR KONUŞUYOR
Yıllardır işlenen insanlık suçu karşısında protestolar yapılıyor elbette.
Bu konuda en istikrarlı mücadeleyi Avustralya halkı yapıyor.
Avustralyalılar, İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü saldırılara karşı her pazar sokaklara çıkıyor.
Devletler susarken, sokaklar ahlâkı hatırlatıyor.
Uluslararası kuruluşların ve yerel sağlık otoritelerinin verileri, ölü sayısının 70 binin üzerinde olduğunu gösteriyor.
Bu sayının en az 20 bini çocuk.
Bu şu demek: 815 gündür devam eden saldırılarda her saat başı bir çocuk, hayattan koparılıyor.
TARİH VE SAAT TESADÜF MÜ?
'Sinmiyoruz, susmuyoruz, Filistin'i unutmuyoruz' ile 'Şehitlerimize rahmet, Filistin'e destek' sloganları kapsamında 1 Ocak'ta saat 08.30'da Galata’da protesto eylemi gerçekleştirilecek.
Prensip olarak zulme karşı yapılan eylemlere koşulsuz destek veren biriyim
Ve ne kadar geniş katılım olursa etkinin o kadar arttığına defalarca şahit olmuş biri.
'Milli İrade Platformu'nun öncülüğünde gerçekleştirilecek eyleme 400'e yakın sivil toplum kuruluşu destek verse de, Türk halkının tamamının destek vereceğini düşünmüyorum.
Maalesef düşünmüyorum çünkü,
Sporun ve sanatın bile politize edildiği ülkede, insani eylemler de siyasi beklentiler üzerine inşa edilir oldu.
Marifet 4 büyüklerin başkanlarını ve yöneticilerini eylemin tanıtım toplantısında yan yana oturtmakta mı?
Yoksa renk ayırt etmeksizin bütün taraftarları, Gazze özelinde zulüm söz konusu olduğunda her seferinde tek yumruk haline sokabilmekte mi?
23 Nisan’da Anıtkabir’e gitmeyi yasaklarsanız,
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Yürüyüşlerini güvenlik bahanesiyle engellerseniz,
CHP’nin İstanbul’da Filistin’e destek mitingine Galata Köprüsü’nde izin vermezseniz,
Tribünlerden yükselen protestoları, biber gazıyla, polis copuyla bastırıp, taraftarların sesini kısmaya çalışırsanız,
Kadın ve feminist grupların düzenlediği güncel eylemlere, emeklilerin 'geçinemiyoruz' yürüyüşü gibi toplumsal talepleri dile getiren yürüyüşlere müdahale ederseniz,
Özetle, uluslararası sözleşmeler ve anayasada korunan toplantı özgürlüğüyle çelişen adımlar atarsanız,
1 Ocak’ta olması gereken coşkuyu ve desteği bulamayabilirsiniz.
Seçilen tarih, toplantının başlama saati manidar.
Bu tercihler, ister istemez şu soruları gündeme getiriyor:
Asıl dert zulme uğrayanların derdine gerçekten ortak olmak mı?
Bugüne kadar ayrıştıran değil, herkesi kucaklayan politikalar üretilebilseydi; yılbaşı kutlamasını yapan yüzbinler bile o sabah hiç uyumadan istenilen meydanda rahatlıkla toplanabilirdi.
Umarım yanılırım.
APARTHEİD BÖYLE ÇÖKTÜ
(Apartheid, 1948–1994 yılları arasında Güney Afrika’da uygulanan, ırka dayalı resmi bir ayrım ve baskı rejimi.)
Gazze’de yaşananlar, artık yalnızca bir savaş ya da güvenlik meselesi değil; cezasızlığın kurumsallaştığı bir insanlık krizidir.
Apartheid Güney Afrika rejimi, askeri bir yenilgiyle değil; spor sahalarından, sanat festivallerinden, üniversitelerden, ticaret masalarından ve diplomatik salonlardan eş zamanlı biçimde dışlanarak çöktü.
FIFA ve Olimpiyatlardan men edilen, sanatçıları festivallere alınmayan, silah ambargosuyla güvenlik kapasitesi zayıflatılan, uluslararası şirketlerin ülkeden birer birer çekildiği bu rejim, dünyaya 'normal bir devlet' gibi görünme imkânını kaybetti.
Uluslararası toplum, sorunu yalnızca kınamakla yetinmeyip meşruiyeti ortadan kaldıran bir izolasyon stratejisi izledi.
Sonuçta ekonomik maliyet arttı, iç baskı yükseldi ve rejim müzakereye zorlandı.
Dünya, rejime şunu söyledi: Seni tanımıyoruz, meşru görmüyoruz.
Apartheid’in sonunu getiren şey iyi niyet açıklamaları değil, cezasızlığın sistemli biçimde sona erdirilmesiydi.
Netanyahu hükümetinin politikaları da ancak benzer bir çok katmanlı izolasyon ile durdurulabilir.
Dünya, Gazze konusunda taraf olmakla değil; hukuku işletip cezasızlığı bitirerek tarihsel sorumluluğunu yerine getirebilir.
Dilerim 2026, çocukların ölmediği, adaletin ertelenmediği bir yıl olur.
Ve dilerim 2026, insanlığı canından bezdiren bütün liderlerden dünyanın kurtulduğu yıl olur.
Ve tarihte Dünya Kurtuluş yılı olarak anılır...
Hepinize iyi seneler…
Başsağlığı
Yalova’da IŞİD terör örgütüne yönelik operasyonda şehit olan emniyet güçlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.