Faiz kelimesi fazladan gelir. Yani ister mevduat ister kredi olsun, anaparada fazlalaşma yoksa, faiz de yoktur. Makalelerini okuyarak feyz aldığımız ağır sıklet iktisatçılar gelişmiş ülkelerde yaşar. Gelişmiş ülkelerde enflasyon düşüktür. Enflasyon düşük olduğu için bu hocalar yazılarında, “nominal/görünen” ile “reel/gerçek” faiz farkı üzerinde pek durmaz. Ayrıca, faizin finansal ekonomide oynadığı rol (sinyal etkisi) bakımından reel değil, nominal olanı işlevseldir. Zaten reel faiz, dönem bitmeden hesaplanamaz. Dolayısıyla Batı kaynaklı iktisat yazınında “faiz” sözcüğü “nominal faiz” anlamına gelir. Ekonomiyi “merkez bankası penceresinden” izleyen iktisatçılar, yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü ülkemizde de faizi nominal olarak anlar. Bazen reel faiz hesabı içeren yazılar yazılsa da bunlar ev ödevi mahiyetindedir. İşin ilginç yanı bütçe analizi yapılırken kullanılan faiz harcamaları da nominal faizdir. Kimse, reel faizle bütçe açığı hesaplamaz. Halbuki, benim kaba hesaplarıma göre bütçemiz, çoğu yıllar reel olarak çok düşük oranda açık hatta fazla vermektedir. Bu gerçek hesaba katılmadan Türkiye ekonomisinin işleyişi veya “niçin hâlâ batmadığı” anlaşılmaz. 15 yıl kadar önce dönemin Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı’ya “reel faizle bütçe açığı” hesaplatmasını önermiştim. O da cevaben “Buna operatif açık/fazla deniyor” diyerek beni başından savmıştı.
HER 5 LİRANIN 1’İ FAİZE GİTMİYOR
Önümde bir bütçe analiz yazısı duruyor. Bir bölümünü aktarıyorum: “2025’in ilk altı ayında bütçe açığı 980 milyar TL’ye ulaştı. Açığın (harcamaların olacak) en büyük kalemi faiz ödemeleri. Haziran ayında sadece 30 günde 276 milyar TL faiz ödemesi yapıldı. Bu rakam toplam harcamaların %22’sine karşılık geliyor. Bu yılın ilk yarısında faiz giderleri 1.1 trilyon TL’yi aştı.” Enflasyon ortamında her gelir veya gider kalemi ertesi yıl nominal olarak artar. Ama önemli olan bunun (mesela faizin) reel olarak artıp artmadığıdır. Yıllardır bütçede yer alan “faiz giderleri” rakamı enflasyon düzeltmesine tabi tutulursa “faiz gelirine” dönüşür diyorum. Bunun cebirsel sonucu olarak da bütçe açığı çok küçülür. Sorunun burada olmadığı anlaşılır.
ALANA GELİR OLMAYAN, VERENE GİDER OLMAZ
Devlet, kendisine ödünç para verenlere 6 ayda 1.1 trilyon TL reel faiz ödedi diyenler, devlet tahviline, para fonlarına veya mevduata para yatıranların anaparaları bu kadar fazlalaşmıştır demiş oluyor. Halbuki muhtemelen aynı kişiler, bir başka makalede tasarrufçunun yüksek nominal faize rağmen reel faiz geliri elde edemediğini yazıyor. Doğru söylüyorlar. Çünkü (stopaj sonrası) net faiz gelirinin yatırıma oranı, enflasyonun altında kalmıştır. Hele hele enflasyon düzeltmesi TÜİK değil de ENAG’a göre yapılırsa, devletin iç borçlanma yoluyla halktan ne kadar büyük “enflasyon vergisi” topladığı daha iyi anlaşılır. Halkın faiz geliri reel değilse, devletin faiz gideri reel olur mu? Son bir nokta. Tasarruf sahipleri net reel faiz geliri elde edememişse, kredi kullanan firmalar da (çok muhtemel) vergi sonrası hiç reel faiz ödememiştir.
SON SÖZ: Muhasebesiz iktisat olmaz.