Gazze master planı

Gazze bugün bir şehir değil; bir enkaz.

Yaklaşık 68 milyon ton moloz, altında en az 10 bin ceset...

Üstünde ise 32 sayfalık bir PowerPoint sunumu.

Sahil kenarında lüks tatil köyleri. Yüksek hızlı tren. Yapay zekâ ile optimize edilmiş akıllı şebekeler...

The Wall Street Journal’a sızan ve adı ironik biçimde “Project Sunrise” (Doğan Güneş Projesi) olan ABD planı, işte bu enkazın üstüne inşa edilecek yeni düzeni anlatıyor.

Planın toplam maliyeti 112.1 milyar dolar. Süresi 10 yıl.

ABD’nin rolü ise “çapa yatırımcı...” Yani Washington, doğrudan ya da dolaylı biçimde 60 milyar dolara yakın bir finansmanı garanti etmeyi vaat ediyor. Bunun 41.9 milyar doları hibe, 15,2 milyar doları borç. Gazze daha ayağa kalkmadan, borçla tanışıyor.

★★★

Trump’a yapılan sunumda her şey hesaplı. Dört aşamalı bir inşa planı var.

İlk aşama güneyden başlıyor. Rafah ve Han Yunus. Ardından “merkez kamplar”, en son Gazze kenti. Yeni Rafah, planın vitrini. Nüfus hedefi 500 bin kişi. Konut sayısı 100 binden fazla. 200 okul, 75 sağlık tesisi, 180 cami ve kültür merkezi. Kâğıt üstünde bir şehir; sahada ise hâlâ çadır.

Peki 2 milyon Filistinli nüfus inşaat süresince nerede yaşayacak? Sunumda bu sorunun yanıtı yok.

Çünkü planda Filistinliler bir siyasi topluluk değil; geçici bir “insan kaynağı.”

Planın dili açık... Önce alan temizlenecek, sonra fon akacak, en son insanlar yerleştirilecek.

★★★

Asıl kritik kısım ise 10’uncu yıldan sonra başlıyor.

Belgede aynen şu ifade var... “Gazze kıyı şeridinin yüzde 70’inin monetizasyonu...” Tercümesi basit... Sahil şeridi satılacak. Oteller, marinalar, lüks konutlar, kruvaziyer limanları... Beklenen uzun vadeli getiri 55 milyar doların üzerinde.

Yani Gazze’nin denizi, yatırımcı için bir gelir kalemi.

Bu noktada planın jeopolitik omurgası netleşiyor.

★★★

Gazze sadece “yeniden inşa edilen” bir şehir değil; yeni bir ticaret koridoru.

Hindistan’dan çıkan mallar, Körfez üzerinden Doğu Akdeniz’e; oradan Avrupa pazarlarına taşınacak. Gazze, bu hattın üzerinde bir lojistik düğüm olarak konumlanıyor. İnsanların değil, konteynerlerin geçişi önemli.

Güvenlik başlığı ise tek cümleyle özetlenmiş ve kırmızıyla yazılmış...

“Hamas’ın tüm silahları ve tüneller tasfiye edilmeden hiçbir aşama başlamaz.”

Yani planın ön şartı siyasi...

Silahsızlanma var, egemenlik yok.

Devlet yok, yönetim merkezi var.

Seçim yok, “yönetişim modeli” var.

★★★

Bütün bu rakamlar bir araya geldiğinde tablo gözümüzün önüne çıkıveriyor.

Gazze’ye biçilen yeni statü, bir halkın yurdu değil; borçlandırılmış, özelleştirilmiş, ticarileştirilmiş bir alan.

Soykırımın ardından gelen şey adalet değil; bilanço.

Ölü sayısı yerine, yatırımın geri dönüşü konuşuluyor.

Bu yüzden “Gazze Master Planı” bir kalkınma projesi değildir.

Bir post-travma mühendisliğidir.

Hafızayı sıfırla...

Alanı temizle...

Yeni işlev yükle...

İnsan hakları bu tabloda dipnot, siyaset risk kalemi.

Türkiye ise sahada da istenmiyor, Doğu Akdeniz’de de...

Bizim yerimize Yunanlılarla, Rumlarla görüşülüyor.

Ama tarih bize şunu söylüyor...

Üzerine 112 milyar dolar harcanan her proje kalıcı olmuyor.

Üzerine adalet inşa edilmeyen hiçbir şehir ayakta kalmıyor.

Gazze bir “akıllı şehir” değil; önce adil bir yer olmak zorunda.

Aksi halde bu plan da molozun üstünde parlayan diğer hayaller gibi, ilk sarsıntıda çöker.

Yazarın Diğer Yazıları