Toplumsal yaşamın özgün öğesi bireyler, insanlardır. Bedensel, düşünsel, ruhsal yapılarıyla oluşan kişilikleri, niteliklerinin somutlaşmasıdır. Yaşam biçimlerinde, ilişkilerinde, uğraş alanlarında, her konuda ve her zaman, yaradılışlarıyla aile içinden başlayıp, eğitim-öğretim evrelerinde edindiklerinin çizgisinde zamanlarını doldururlar. Amaçlarını gerçekleştirmek, elde etmek istediklerine ulaşmak için çabalarını sürdürürler. Her şey yalnız yapılmadığı için insanların birbirlerine gereksinimleri kaçınılmaz, hatta zorunludur. Karşılıklı sevgi, saygı ve güvenle oluşan bağın insanlık değerleri üzerine kurulması, her şeyin insan için olduğu, insanlığın öncelikle gözetilmesi gereği, başlıca koşul sayılmalıdır.
Ne var ki yaşam gerçekleri, özlenen, beklenen ve gerekenleri dışlayan olaylar ve oluşumlarla güç yitirdiğimizi göstermektedir. Bunun nedeni, insanlıkla bağdaşmayan, durumlar ve tutumlardır. İnsanlık sorunudur. Ahlâk, vicdan, terbiye, kültür, sanat, spor, bilim, dostluk, anlayış, hoşgörü bir yana atılıp çıkar ve egemenlik kurma düşkünlüğüne ağırlık ve öncelik verilmektedir. Yalanlar, dolanlar, baskılar, tacizler, tecavüzler, sahtecilikler, saldırılar, yakıp yıkmalar, yaralayıp öldürmeler, kapıp kaçmalar, ağız dalaşıyla başlayan kavgalar, sataşmalar, hırsızlıklar, rüşvet olayları, haksızlıklar, adaletsizlikler, yolsuzluklar her gün çirkinliklerle başımızı ağrıtmakta, yüreğimizi kanatmakta, sağlığımızı etkilemektedir.
Yurttaşlarımızın bir kesimi, süklüm-püklüm, ezik-çizik görünüm içinde olayları izlemekle yetinmekte, yaşam hakkı ve hak arama özgürlüğünü anımsamamakta, bilmemektedir. Hak yiyenlerin umursamazlıkları ayyuka çıkmıştır. Yargıya yönelik olumsuz değerlendirmeler, yakıştırmalar, yakınmalar ve ağır eleştiriler her gün yinelenmekte, artmaktadır. Korkutulmuş, sindirilmiş, susturulmuş, yıldırılmış insanlar demokrasiye sahip çıkma ve onu koruma bilincini ve gücünü yitirir.
Demokrasi, haklar ve özgürlükler düzeninin çok sesli korosu, orkestrasıdır. Her tür gözdağını, baskıyı, kişisel yönetim biçimlerini dışlayan, insanlığı her değerin üstünde tutan, devlet yapısını ulusal istençle oluşturan, hukuk temelinde işlem ve eylemlerle yaşamı aydınlatan siyasal bir güneştir. Devlet çalışmalarının “güçler ayrılığı” ilkesiyle birbirine saygılı, bağımsız yasama, yürütme ve yargı erkleriyle yürütülüp denetlendiği tam eşitlikçi yönetim düzenidir. Demokrasi için çok konuşma yapılmış, çok yazı yazılmış, çok uğraş verilmiştir.
Hakların ve özgürlüklerin hukuksal güvencelerle yaşam mutluluğu ve yaşam gücü olarak bireyleri seçkin kıldığı, yurttaşların tam eşitlikle kucaklayarak ulusal yapıyı güçlendirdiği, bilimin öncülüğü ve adaletin katkısıyla yarınlara her yönden daha iyi ulaşmayı amaçlayan demokrasinin bir erdem ve bir insanlık düzeni olduğu gerçeğinde birleşilmezse demokrasi yaşanamaz.